TERESA
Hızlı bir şekilde kampın olduğu yere dönüyorduk. Kalbim, kampa yaklaştıkça daha da hızlanıyordu. Daha kampa girmemişken Thomas bize hızlı bir şekilde koştu. Bana baktı ve burukça gülümsedi. Elimden geldiğince yüzüne bakmamaya çalıştım. Brenda ile bir şeyler fısıldaştılar. Brenda bana gülümseyerek ''Hadi çabuk ol! Toplantı çadırına gidiyoruz.'' dedi. Hızlıca büyükçe bir çadıra girdik. Thomas'ın yanına oturduğu çocuğa baktım. Newt'e benziyordu ama bakışları Alby kadar sertti. Oturmamı söylediğinde korkarak karşısına geçtim. Konuşmaya benim başlamamı bekliyor gibi bir hali vardı ama ben konuşmadım sadece sustum. Bu onu daha da sinirlendirmişe benziyordu. Kızgınca '' Burada ne arıyorsun ve kimsin?'' diye bağırdığında irkildim. Korktuğum halde gülümsedim ve '' Labirent denilince aklına ne geliyorsa oradan'' dedim. Çocuğun göz bebekleri büyüdü ve yüzünü acıyla buruşturdu. Ondan beklemediğim şekilde sakince '' Ne biliyorsun?'' dedi. Aklıma ilk gelen şey tehlikede olduklarıydı. Hızlıca oturduğum yerden kalktım ve '' Buradan gitmeliyiz. Geliyorlar!'' çocuk biraz affa landı ve titreyerek ''Düşündüğüm şey olamaz . Değil mi? Onlar ölmüş olmalılar. '' dedi. Yüzümü acıyla buruşturdum ''Kötü şeyler hatırlıyor olmalı'' diye düşündüm ve ona duymak istemeyeceği cevabı verdim. Çocuk başını elleri arasına aldı ve biraz öyle kaldı. Thomas olanları şaşkınlıkla izliyordu. Bana acı bir bakış attı. Ne olduğunu anlamış gibi yavaşça başımı salladım. Çocuk kendine geldiğinde ilk sözü ''Gidelim'' oldu. Brenda'yla Thomas neler olduğunu sorduklarında. Sakince, onlara nasıl uyandığımı ve orda ki kadının bana anlattıklarını tek tek anlattım. Söylediklerimi bitirdikten sonra Thomas endişeli bir biçimde '' O kadın sana bir şey yaptı mı?'' diye sorduğunda utandım çünkü uzun zaman sonra sevgisini üstümde hissettim. Kafamı iki yana salladım ve'' Bildiğim kadarıyla üstümde bir çip falan yok.'' dedim ve içtenlikle gülümsedim. Bu onu mutlu etmiş gibi görünüyordu. Aslında buraya baktığınızda labirentteki sistem var gibi görünüyor. İşçiler, liderler ,tıpçılar... Tek eksik labirenttin olmamasıydı. İşçiler bulabildikleri tahtalarla at arabasına benzer bir şey yapıyordu. Gally 'i gördüm ve hemen yanına giderek '' Yola ne zaman çıkıyoruz ve bu atları nerden buldunuz?'' Gally güldü ve ''İsyancı kızın dili çözülmüş galiba. Yola bu gece yarısı çıkıyoruz çünkü gece yarısında bizi takip etmeleri zor olacağı için. Birde atları buraya yakın harabe çiftliğin etrafında bulduk. İnsanlık biterken onların yaşaması insana bir mucize gibi gelmiyor mu? Bizden intikam alıyor gibi görünüyorlar. Sonunda dünyayı onların alacağı şuan ki tek bir sonuç'' dedi. Yüzüne yumuşak bir şekilde '' En iyi sonuç. İnsanlık tükenirse ve evet, öyle gözüküyor. Dünyanın iyi bir yer olacağına bahse girerim. Burada ki kötülüklerin başı biziz. Burayı iyi bir yer yapmak çok isterdim.'' Gally '' Zaten öyle yapacaksın. Labirentte geldiğin an senin bizim belamız olduğunu biliyordum'' gülümsedi ve lider olan çocuğun yanına gitti. Gally' nin göründüğü kadar sert ve umursamaz olmadığı beni şaşırtıyordu. Gece yarısına kadar Brenda' ya toplanmasına yardım ettim. Yola çıktığımızda fark ettim ki Thomas beni hep yakınında tutmaya çalışıyordu. İki saat yol gittikten sonra harabeye dönmüş bir köyde durduk. Yerler çürüyen cesetlerle doluydu. Köyün içine girdikçe beynimde unutulmaya yüz tutmuş anılar beliriyordu. Burası, orası olamazdı değil mi ? Köyün derinliklerine doğru koştum. Thomas ben koşmaya başladığım zaman hemen arkamdan gelmeye başladı. Köyün kenarındaki tahta eve hızlıca evin içine girip yukarıdaki odaya çıktım. Bu onun odasıydı emin olmuştum. Odanın derinliklerine girdiğimde neredeyse yok olmuş bir cesetle karşılaştım. Çürüyen yüzünü kendime doğru çevirdim . Bu oydu. Annem!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teresa Ölmeseydi Thomesa
Fiksi PenggemarSon isyanda, Teresa taşın altında kalıp gerçekten ölmeseydi hikaye nasıl devam ederdi? (Yazım yanlışlarıyla dolu utandığım bir kitap. Hatırası olduğu için burada⚘)