(Sonunda ilham perilerin geldi ve uzun uzun yazdım. Ben yazdım da siz birkaç yorumdan esigermişsiniz kendinizi. 900 kişi okumuş ama beğenen yok. Ben de anlamıyorum ki seviliyor mu sevilmiyor mu? ondan bu kadar geç yazıyorum. yorum ve votelamayı unutmayın lütfen.)
Eve yaklaştığımı anladığımda durdum. Bacaklarım titriyordu. Ellerimle göz yaşlarımı silerken etrafımda döndüm. Tanrım ben ne yapmıştım? Nefes alış verişimi düzenledim. Eve sakin adımlarla yürüdüm ve kapıyı çaldım. Sam kapıyı açtı ve "Çok geciktin.
Herkes uyuyor."dedi. "Tamam."diyip içeri geçtim. "Patron hariç Marcella. Seni bekliyor."dedi. Sesindeki korkuyu hissedebiliyordum.
Patronun kapısını çaldım. Açıktı. İçeri girdim. Arkası dönük bir halde koltukta oturuyordu. Yavaşça bana döndü ve "Geciktin."dedi. "Özür dilerim patron."dedim, "Bana ne getirdin bakalım?"diye sordu. Hiçbir şey. Tabi ya hiçbir şey. Harry?nin arkadaşını soymamıştım. Soyamamıştım. Ne için? Çocuk gibi ağladığım için. Peki neden ağladın Marcella? Lanet olası yaptığın iş yüzünden. Lanet olası hayatın yüzünden. Lanet olası patronun yüzünden. "Hiçbir şey!"diye bağırdım. Evet bağırmıştım. Gözlerinin büyüdüğünü gördüm. "Ne dedin?"diye yüzüme doğru kükredi. "Hiçbir şey lanet olasıca adam! Hiçbir şey! Beni duydun mu?"diye bağırdım ve masasını üzerindeki eşyaları yere savurdum. "Marcella sakin olman senin için iyi olucak."dedi. "Hahahahah!Sakin olmak mı?"dedim. "Daha küçücük bir işi yapamazken sana bir adamı öldürtmek için güvenmemi mi istiyorsun?"diye bağırdı. "Bana ne yapıp yapmayacağımı söyleyemezsin."dedim. Ayağı kalktı bana doğru yürüdü. "Söyleyemem ha?"dedi. Beni duvara fırlattı ve boğazımı bütün gücüyle sıkmaya başladı. Parmak uçlarımda duruyordum. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum. Nefes alamamaya ve can çekişmeye başlamıştım. Birden biri içeri girdi ve ben yere yığıldım. Gözlerimi hafifçe araşadığımda Joe'nun patronu yere yatırıp yumrukladığını gördüm. Dur diye bağırmak istedim. Patron onu öldürtücekti. Kalabalığın sesleri kulağıma geliyordu. Sam araya girdi ve Joe'yu geriye fırlattı. Daha fazla izlemek istemiyordum. Zaten izleyemezdim de çünkü göz kapakların yavaş yavaş kapanmıştı.
Kendime geldiğimde karşımda iki göz fark ettim. Görüntü netleşince bunun Johanne olduğunu anladım. Yanında da Sam oturuyordu. Doğrulmaya çalıştım ama Johanne beni eliyle itekledi. "Dinlenmen lazım."dedi. Johanne belki daha bir silah ustası olamamıştı fakat şifası bir harikaydı. Elimi boğazıma götürdüm. Canım çok yanıyordu. Joe? Joe nerdeydi? "Sam Joe nerde?"dedim. Konuşurken canım yandığından inledim. "Nerde olduğunu biliyorsun Marcella."dedi. Yüz ifadesinden elimdenhiçbirşeygelmezdi demek istediğini anlayabilirdiniz. Patron onu kendi malikanesine götürmüştü. Büyük ihtimalle deposuna. Depo demek yanlış olurdu. Orayı işgence etmek için kullanırdı. Bunları düşünürken gözlerim dolmuştu. O kocaman evine sadece bir kere gitmiştim. O da Joe ile aynı sebepten: Saygısızlık. Peki ben neden hala burdaydım? Beni neden cezalandırmamıştı. Yoksa bunu başka bir şekilde mi yapmak istiyordu? Peki nasıl?,
"Sam oraya gitmem gerek."dedim. Çoktan ayağa kalkmıştım.
"Dur! Hayır. Gidemezsin."
"Benimle misin yoksa değil misin Sam?"dedim. Johanne elindeki silahı doldururken
"Ben hazırım."dedi. Sanırım o da patrondan nasibini almıştı gülümsedim.
"O zaman gidiyoruz ha Sam?"
Dürmünle malikanenin etrafını gözetlerken Johanne'de saklandığım yere geldiler.
"Giriş kapısında 2 tane, yan bahçede bir ve arka girişte 2 tane silahlı adam."dedim.
"Peki biz nerden giriyoruz?"diye sordu Johanne.
"Sam yan bahçedeki adamı halledicek ve bizde borulardan çatıya kadar tırmanıcaz. Diğer adamların fark etmemesi için yaklaşık 5 dakikamız olucak. Sam'in tırmanması da dahil. Çatıda bir giriş var."
"Senin çatılara olan hayranlığını biliyoruz zaten."dedi Sam gülerek.
Kafasına vurup "Kes sesini Sam."dedim.
Çalıların arkasından Sam'in yavaşça hedefe doğru ilerleyişini gördüm ve tek hareket. Boynuna bir darbe. Tabi ki öldürmemişti. Sam öldürmeyi sevmez. Sadece bayıltmıştı. Bütün hızımla borulara doğru koştum ve tırmanmaya başladım. Arkamda Johanne vardı. Biraz tırmanırken zorlanıyordu ama yavaş değildi. Ve evet çatıdaydım. Elimi Johanne'ye uzattım. Diğer adamlar yer değişikliği için çoktan hareket etmeye başlamışlardı. Sessiz bir şekilde "Aman tanrım Sam çabuk ol."diye seslendim. Sam bayılttığı adamı bahçe dolabına sokmaya çalışıyordu. Kapıyı kapattı ve tırmanmaya başladı. Johanne "Çabuk."diye fısıldadı. Aman tanrım boru kırılmıştı. Sam çıplak elle Pencereye tutunuyordu. Elimi uzattım. "Sam."diye seslendim. Kendini yukarı çekmeye çalıştı. Evet parmağına yetişmiştim. Elini kavradım ve onu bütün gücümle yukarı çekmeye çalıştım. Arkamdan Johanne yardım ediyordu. Nefes nefese kalmıştık. Johanne Sam'in boynuna sıkı sıkı sarılmıştı.
Çatının minik kapısını açarken "Tamam artık içerdeyiz."dedim.
Yavaşça depoya inerken Sam ve Johanne'ye kapıda beklemeleri gerektiğini söyledim.
İçeri sessizce girdim. Gözlerim karanlığa alıştıktan sonra onu gördüm. Joe ordaydı. Yanına koştum. Kan ter içindeydi. İşgence görmüştü. Hem de benim yüzümden. "Joe."diyr fısıldadım. Ellerimle yüzüne düşen saçlarını arkaya attım.Gözlerini yavaşça araladı. Ağzı bağlıydı. Başını sallamaya başladı. "Noldu Joe? Gitmemi mi istiyorsun?"dedim. Teleşa kapılmıştı. Gitmemi söylüyordu. Arkamı döndüğümde patronla karşılaştım. Bana sert bir tokat indirdi. Yere savruldum. Başımdan aldığım darbe yüzünden bir süre hareket edemedim.
Gözlerimi açtığımda Joe'nun karşısında ellerim arkada bağlı şejilde sandalyede oturuyordum. Yanıma baktığımda Sam ve Johanne'nin de aynı durumda olduğunu gördüm. Benim yüzümden onların da başı derde girecekti. Joe'nun gözlerine baktım. "Joe özür dilerim."dedim. Başını salladı. Gözlerim dolmuştu. "Şimdi küçük kızımız 2. Kez yaptığı ihanetin bedelini ödüyecek."dedi patron. "Lütfen Joe'ya zarar verme."dedim. Artık gözyaşlarımı tutamıyordum. "Marcella. Marcella. Marcella. Yaptıklarının bir bedeli olduğunu hala anlayamadın."dedi. "Joe'yu gözünün önünde acı çektirerek öldürmek..."
"Hayır. Hayır lütfen. Lütfen yapma. Lütfen."Hıçkırarak aplıyordum.
"Tabi ki Joe gibi birini kaybetmek istemem Marcella."Joe'nun ağzını açtı.
"Ne istiyorsun pislik?"dedi Joe.
"Marcella'nın tamamlayamadığı görevi sen bitirmek ister misin Joe?" Aslında başka şansın yok."
Tamamlayamadığım görev. Tamamlayamadığın görev. Aman tanrım! Harry! Onu Joe'nun öldürmesini istiyordu.
"Benden daha iyi bir şey isteyemezdin"dedi Joe bana bakarak.
Patron kahkaha atmaya başladı.
"İşte bu yüzden kıskançlığı seviyorum. Bu güzel için neler yapmazsın de mi Joe?"dedi. Elini yüzümde dolaştırmaya başladı. Başımı çevirdim.
Benden daha iyi bir şey isteyemezdin demişti. "Joe..."dedim. Joe'nun hayatı Harry'nin ölmesine mi bağlıydı. Ya da Harry'nin hayatı Joe'nun ölmesine. Ne bu? Sınava mı girmiştim?
"Evet Marcella. Kararın?"
Patron onaylamıştı. Seçmem gerekiyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görünüşüme Kanma
Fanfiction"Adım Marcella. 17 yaşında olan genç bir kızım. Pardon. 17 yaşında katil olarak yetiştirilmiş genç bir kızım. Bu yüzden yanımda silahsız dolaşmam. " " Senin aksine benim yapmam gereken pis işler var. Seni öldürmek gibi. Seni öldürmek gibiydi. Artık...