SH-35- En Güzel Hediye ~ ♥

86.4K 2.8K 354
                                    

Merhaba! Bu bölümün başına gelenleri anlatsam destan olur vallahi. Üzerimde ciddi bir nazar vardı galiba. Dün yazdığım bölüm tamamen silindi telefonumun azizliği yüzünden. Gece bitirmeye çalıştım, gözlerim izin vermedi. Bugün de bilgisayardan yazayım dedim ben kaydedemeden iki kez bilgisayarımın fişi çıktı. Ne zorluklar ne zorluklar anlatamam. Bir ara wp grubundaki arkadaşlarınız ' Bugün yazma bence.' bile dediler. :D Neyse geç olsun, güç olmasın değil mi?

*************

Bazen yolun götürdüğü yere bırakmalı insan kendini. Her şeyi planlayamazsın, çünkü son söz her zaman kaderindir.

**********************

Yaşadığın ağır hikayeleri anlatmak, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin kimse için kolay değildir. Yasemin Ares'in bilmek istemesini anlıyordu ama anlatmak kendisi için kolay değildi. Ares'e onun yokluğunda yaşadıklarını anlatmak, en gizli yanını ona açmaktı. Ve Yasemin bunda tereddüt ediyordu. Ares bugünlerde o kadar çok kırıyordu ki kendisini... Kendini açıp daha çok kırılmaktan korkmasın da ne yapsındı.

"Cihat ile alakalı değildi aslında." Yasemin anlatmaya çalıştı. Nereden başlayacağını bilemedi önce. "Yani doğrudan etkisi yoktu."

"Yasemin arabada değil de başka yerde mi konuşsak?" Ares etrafa bakındı. "İçeride de konuşmak istemiyorum." Ares bu konuyu Mert'in olduğu bir yerde konuşmak istemiyordu. Nedense o adamın yokluğunda hep Yasemin'in yanında olmasını rahatsız edici bulmuştu. Bunları kendisi kaçırmıştı ve başkasının yaşamış olması ölüm gibi geliyordu Ares'e.

"Olabilir." Tereddüdü nedendi bilmiyordu. Ares ile konuşmak istiyor muydu? Bilmiyordu. Konuşmaya ihtiyaçları vardı ama. İkisi de bunun farkına vardığı zaman belki de her şeyi değiştirmeye aday bir adım atacaklardı.

Ares arabasını tenha bir kafeye çekti. Vintage döşenmiş mekanın Yasemin'in hoşuna gideceğini düşünmüştü içten içe. Bu saatlerde sakin olacağını biliyordu hem de. Yasemin'e bir latte, kendisi de portakallı meyve suyu sipariş etti. Siparişleri gelene kadar kadını izledi.

Yasemin adamın bakışları altında kendini tedirgin hissediyordu. Her şeyi olduğu gibi anlatmaya çalışacaktı ama onu üzmekten de korkuyordu. Çünkü o günleri anlattıkça Ares'in kendisini kötü hissedeceğini biliyordu. Üstelik O kadar senenin üzüntüsünü yaşarken Yasemin istese de ona yardımcı olamazdı. Etmeye çalıştığı teselli daha fazla zarar verirdi adama. Siparişleri geldiği zaman konuşma zamanının geldiğini de anlamıştı. Beyaz kupayı iki eli arasında tutarak, parmaklarını ısıtmaya çalıştı. Karamelli latte severdi ve önündeki bardak karamel kokuyordu. Ares'in bunu dahi unutmamış olması güzeldi.

" Anlatacak mısın?" Ares ciddiyetle sordu. " Çok mu kötü bir şey yaptı? Beni durduramamaktan mı korkuyorsun? "

Yasemin adamın yüzüne baktı. Bakışları derin. Anlamlı. Mesafeli. İçten. En çok da yakın. Sevgili. Aşık. Derin. Çok derin. Gözlerinin koyusu Ares'in gecesine doğan en güzel güneş habersiz. Simsiyah incileri, adamın yeşillerinin bakmaya doyamadığı en güzel manzara, ama kadın bunu sorgulamakta. Üstelik sorgulamakta da haklı. Çok kırılıyor ve seven insan kırar mı, diye düşünüyor. Oysa en çok seven insan kırmaz mı? Ya da insanlar en çok sevdiğine kırılmaz mı?

"Konuşmamız gereken o kadar çok şey var ki. Bir türlü konuşmuyoruz farkında mısın?"

Ares başını salladı. "Ben de onu düşünüyorum. Anlatılacak çok şey var, dinlenmesi gereken binlerce konu." Kadının eline uzandı. " Ben kızgın, sen kırgın. Ben gürültülü, sen suskun. Nereye kadar böyle? "

SON HEDİYE #Wattys 2016 ~ DÜZENLENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin