Bölüm 4- Hasret

249 40 0
                                    

Hıçkırıklarım arasında bana inanması için elimden geleni yapıyordum. Hala sarılıyor,hala ağlıyor ve sürekli "Seni seviyorum Giray gerçekten seviyorum" diyerek çaba sarfediyordum. Gerçekten çabalıyordum. Onun hissiz olduğunu kabullenmiştim artık. Beni sevme ihtimalini unutmuştum. Belkide bu yüzden bana inanması için yalvarıyordum. Belki çocukca bir hevesti belki gerçekten küçüklük aşkı. Onu gördüğümde emin ayağıma dolaşıyor,kekeliyor ve heyecanlanıyordum. Bu kesinlikle Aşktı. Beni kendinden ayırdı. İstemiyordum,ondan ayrılmak istemiyordum. "Sakin ol" dedi gözlerime bakmadan. Halâ ağlıyordum fakat hıçkırmıyordum. Hemen biraz ilerimizdeki küçük kayanın yanına götürüp oturtdu. Karşıma diz çöktü. Tam hizamdaydı. Gözlerimin hizasında. Bir süre öylece susup beni izledikten sonra lafa girdi. "Bak Hazal daha çok küçüksün ve aşk bu kadar kolay değil". Sustum. Çünkü bir şey söylesem yine hıçkırabilirdim. Sustum. İlk defa susmak bu kadar acı vermişti. Bir şey diyememek ya da demek isteyip diyememek. Çok acıtıyor Giray. Sonra yine başladı konuşmaya "Hayal kırıklığına uğradın biliyorum. Fakat insanlar bazen sevmez" tam da şuan hayal kırıklığına uğramıştım. "Se,sen beni sevmiyor musun?" gözlerini kaçırdı. Yere bakıyordu. Birden ayağa kalktım ve bağırmaya başladım. "Na,nasıl yani. Böyle olmaz bir insan bir insanı sevdiğinde diğeride sever. Ben salak değilim seviyorsun biliyorum. Ama neden söylemiyorsun anlamıyorum. Hem bak büyüdüm ben. İyiyle kötüyü ayırt edebiliyorum. Hayır demeyi biliyorum. Aşıkta oldum. Büyüdüm ben Giray büyüdüm! Hadi beni sevdiğini söyle!" Hıçkırıklarım arasında bunları söylemek zor olmuştu. Bazen dilim sürşmüş bazen kekelemiştim. Ama söylemiştim. Umutla gözlerine bakıyordum. Bir şey söylemesi için... Fakat her zamanki sessizliğini koruyordu. "Söyle dedim sana!" diye bağırdım. Küçük çocukların canı bu kadar yanmamalıydı. Tam ümidimi kesmiştim,döndüm arkamı gidiyorum ki arkamdan sarıldı. Kalbim çıkacak gibiydi. Kulağıma eğilip fısıldadı, "Seni Seviyorum Ufaklık".

Ece'den
"Ah kızlar şu su mavisi elbiseye bakar mısınız?" dedim elimdeki telefonu onlara çevirirken bugün öğleden sonra Hazal olmadan vakit geçmiyordu. Gerçi Hazal olunca da sınıfta hep uyuyordu ya neyse. "Bence bu daha güzel" dedi ismini her seferinde sorup unuttuğum kız kırmızı sırt dekolteli elbiseyi göstererek. Gülümsedim. Ah,işte benimki geliyordu. O havalı,havalı yürüyüş derin bakışlar. Hemen eteğimi biraz yukarı doğru çekip Doruğun yanına yürüdüm. Bu arada kızlara görüşürüz demeyi ihmal etmedim.

Seksi bir giriş yapmalıydım. Kıvırta kıvırta yürüyerek yanına ulaştım. "Merhaba Doruk" dedim aynı zamanda koluna girmiştim. Rahatsızca kıpırdanarak çıkartı kolundan. "Merhaba Ece" dedi en soğuk sesiyle. Yumuşatmak amaçlı "Ah bana Kıvırcık de lütfen tatlım" dedim. Tüm dişlerimi gösterip sırıtarak. "Ne istiyorsun?" Diye çıkıştı. Sanırım pek iyi gününde degildi. "Şey, Hazal'ın eşofmanları kalmışta onları götürür müsün dicektim. Benim yüzümden bu kadar şey yaşadı karşısına çıkmaya utanıyorum da" dedim. Aniden yüzünde tebessüm oluştu. Anlamadım. "Tamam ver ben götürürüm." Dedi. Bir anda iyilik meleği kesilmişti. "Tamam yukarı çıkalım." Sustu. Beraber yukarı çıkmaya başladık. Bu çocuk gerçekten çok dengesizdi. Belkide bu yüzden ondan hoşlanıyordum bilmiyorum. Çantamdan Hazal'ın spor çantasını çıkardım ve verdim. Bir şey söylemeden aldı. Arkasına döndü tam gidecekken "Ah, birde bir şey Hazal evde olmayabilir ya da uyumuş olabilir telefonu kapalı. Bu yüzden kapıyı açmazlarsa paspasın altında küçük cep gibi bir şey var onun içinde yedek anahtar var onla açıp içeri koyarsın" dedim. "Peki." Dedi ve giderken arkasından "Teşekkür ederim" diye bağırdım. Arkası dönükken sadece elini kaldırdı indirdi ve gitti. Bu çocuk garip, yakışıklı ve çok seksiydi. Ah bu çocuk benim olmalı!

Doruk'tan
Bu iş gerçekten güzel olmuştu. Bu sayede Hazal ile daha çok vakit geçirebilirdim. Hemen kendi sınıfıma gittim. Çantamı ve ceketimi alıp çıkıyordum ki karşıma Damla çıktı. Benim bunlardan çeltiğim neydi? Önce Ece sonra Damla Ah! "Nereye gidiyorsun bakalım?" Elini hemen kapının kenarına koydu geçemeyeyim diye. "Seni neden ilgilendiriyor bu?" Tek kaşımı kaldırarak söylemiştim bunu. Bu kız gerçekten yolluydu. "Merak etmiştim sadece" dedi masummuş gibi. Bir orusbudan masum olması beklenmezdi. "Damla çekil!" Hiç bişey söylemeden çekilmişti garip. Hemen Hazal'ı görmek istiyordum. Nasıl olduğunu çok merak ediyordum. Bunları düşünürken telefonun titrediğini unutmuştum. Baktığımda Deniz'in aradığını gördüm. Allah'ım sabrımımı sınıyorsun diyerekten açtım telefonu. "Ne var Deniz?" "Yurt dışına gidiyorum" söyledikleri karşısında biraz şaşırmıştım fakat daha çok sevinmiştim. "Oha harika demek senden kurtuluyoruz" dedim sevinçle. Yine o iğrenç kahkahalarından birini attı ve "Beraber gidiyoruz yakışıklı" dedi. Evet şimdi daha çok şaşırmam gerekiyordu. "Nasıl yani?" Diye sordum. Umarım bir şakadır ki şakaysa dahi hiç komik değildi. "Amcam ve babam öyle istiyor" daha fazla dinlemek istemiyordum. Zaten hayatta gitmezdim. "Akşam konuşuruz" dedim. Ve der demez telefonu yüzüne kapattım.

HİSSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin