Multi: GIRAY var arkadaşlar.
İyi okumalar. :*
-----------------------------------------------------
Şaka olmalıydı bu. Belkide şakaların en güzeli. Geliyordu; aşkım, sandviçim, gözyaşım, küçüklüğüm, tokam, mutluluğum. Özlemin en büyüğü. O yaklaştı anılarım beynime bir adım daha yaklaşıyor, unuttuklarımı tekrardan hatırlıyordum. Hatır'larımı tazeliyordum.Ağızım yarı açık, gözlerim fal taşı gibi açılmış bir şekilde izliyordum onu. Yürüyüşünü her adımını, teker, teker her adımını. Inceliyordum. Üzerinde hiç bir şey yoktu. Altında ise sadece eşofmana kaçan bir kapri vardı. Elinde eldiven bile yoktu. Sahaya çıktığı an insanlar "Giray" diyerek ritim tutuyorlardı. Şaşkınlığımı üzerimden bir türlü atamıyordum. Gözlerimi kapadım, görüntü gitti fakat hala "Giray" ismi tekrarlanıp duruyordu. Gözlerimi açtığımda herkes aynı yerinde duruyordu. Ona Giray'mı yoksa Emre'mi demeliydim bilmiyorum. Ya da şimdilik 'O' diye hitap edebilirdim. Kafesin bir köşesinde o diğer köşesinde ise Bars oturuyordu. Her ikisininde hem sağında hem solunda birer adam kulaklarına bir şeyler fısıldayıp omuzlarına vuruyorlardı. Ben onları izlerken Doruk kulağıma eğilip "Bars bu konuda çok iyidir. Kazanacağına eminim. Görüceksin" dedi heyecanla. Bu kadar emin olmamalıydı. Ne kadar göz devirmek istesemde sadece ona bakmadan gülümsemeyi tercih ettim. Bars Doruk'a bakarak göz kırptı. Doruk'ta bunu gördükten sonra koluyla beni dürttü. 'Evet Doruk gördüm.' Dedi iç sesim. Merakla başlamasını bekliyordum. Fakat sanki bana inat olarak yapıyormuş gibi başlamıyordu bir türlü. Onları izlemeyi keserek -sadece başlayana kadar- biraz düşünmeye karar verdim. Gerçekten Emre Giray'sa bana neden söylememiş olabilir ki? Beni tanımalı. 'Ya unuttuysa?' Hayır, unutmuş olamaz. 'Kes sesini' diye bir uyarı gönderdim iç sesime. Unutmuş olabilirdi aslında. Aradan yıllar geçmiş sonuçta. Ki unutmaması içinde bir neden yok gibi gözüküyordu. Bir sesler duyunca hemen kafese diktim gözlerimi. Adam bir şeyler söylüyordu fakat mikrofonu o kadar yakın tutuyordu ki -ağzına sokacak gibi- hiçbir şey anlaşılmıyordu. Sanırım birazdan başlayacağını haber ediyodu. Bir süre sonra adam çekildi ve Doruk bana "başlıyor" diyerek başladığının sinyalini verdi.
Onunla Bars karşı karşıyaydı. Ikiside ellerini yumruk şekilde yapıp göğüslerinin önünde tutuyor bir yandan hafif zıplıyordu. Biz onun arkasında Bars'ın ise tam karşısındaydık. Ilk hamleyi Bars yaptı. Fakat o bir adım geri çekilerek hamleden kurtuldu. Bu hamleden sonra aynı hareketlere devam etmeye başladılar. Aradan uzun bir süre geçmeden Bars bize bakarken savunmasız anını yakalamış olmalı ki o yumruğunu Bars'ın suratına geçirdi. Kafası geriye gitti. Korkmuştum biraz. Sinirlenmişti sanırım hızla kafasını geri çevirerek onun dudağının kenarına bir yumruk geçirdi. Ağlara doğru geri geri geldi. Aynı zamanda Bars'ta olduğu gibi kafası geri gitmişti. Işte tam o anda göz göze geldik. Hem dudağının kenarındaki kanı siliyor hemde gözünü benden esirgemiyordu. Korku dolu gözlerle ona bakıyordum. Fakat onun gözünde ne bir şaşırma ne bir mutluluk ne korku vardı. Her zamanki gibi hissizlik..
Bir süre sonra yani birbirlerini bir süre yumrukladıktan sonra Bars güçsüz düşüp yere yığıldı. Hemen o başta konuşan adam Bars'ın başına gelip 3'e kadar sayıyordu ki. 2 der demez zorda olsa Bars tekrar kalktı ayağa. Fakat gerçekten berbat gözüküyordu. Yüzü kan içindeydi. Kollarında hâl kalmamış belli. Kaldıramıyordu bile. Fakat pes etmekte istemiyordu. Bir kaç hamle yapıp yapıp hepsi boşa gelince sendeliy düşüyordu ki. O tuttu kolundan düşmemesi için yardımcı oldu. Kendi bitirmek istiyormuşcasına. Yumruğunu Bars'ın suratına geçirdi. Çenesinin kırıldığına yemin edebilirdim. Bars düştü yere yine o adam geldi. 3 e kadsr saymaya başladı fakat bu sefer kalkamadı. Adam onun tek elini havaya kaldırıp zafer bayrağını gösterdi. Ve tokam hâla bileğindeydi.
En başta Bars'ın yanında olan iki tane adam kucaklayıp götürdüler. Doruk endişeli gözlerle bana bakıp "Bars'a bakıp hemen dönerim bir yere ayrılma" dedi. Tamam anlamında başımı salladım. Doruk'ta biliyordu. Bars'ı o halde göremiceğimi. Onunda içeri geçtiğini gördüm. Ayaklarım ona götürüyordu. Ayaklarımı dinleyerek arkasından onu takip etmeye başladım. Sanırım şuan hesap sorma sırası bendeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ
Teen Fiction'Gökyüzüne baktım, alacakaranlığa. Karanlıktakı küçük küçük aydınlığa, sanki dünyadaki iyi insanları temsil ediyordu, zifiri karanlıkta göğe yükselen iyi insanları. "Hissediyorum, annem ve babam orda." Dedim Giray'a dönerek. "Sarılsana bana." Hareke...