Merhaba arkadaşlar yeni bölümle karşınızdayım.
Öncelikle bu bölümü berzey
İtfaf etmek istiyorum. Kapak da harika teşekkür ederim.
-------------------------------------------------Bazen insan kalırya öyle, diyecek bir şey bulamaz. Doğru kelimeyi bulamaz. Onca kelime, cümle arasından doğru olanını bulamaz. Bir de bazı şeyleri unutamaz. Bazen bir öpücük olur bu. Bazen bir cümle. Benimkisi ise bir tokaydı. Emre'nin kolunda küçüklüğüm, annem, babam, aşkım duruyordu. Öyle kalakaldım. Zaman benim için durmuştu sanki. Bileği, bileğinde takılı tokam, tokamın üstünde anılarım. Şimdi çok uzaktı haliyle her şey. Emre'ye baktım. Hic bir mimik yoktu. Sadece bana bakıyordu. Mal bir gülümsemeyle elinden tepsiyi alır almaz orayı terk ettim. Sormalıydım biliyorum 'Bu ne Emre?' demeliydim fakat söyleyeceklerine daha hazır değilim. Eve girmek için cebimden anahtarı çıkardım.
3 anahtarın arasından evin anahtarı bulamıyordum. Üstüne anahtarı da düşürünce biraz sakin olmaya karar verdim. Anahtarı aldıktan sonra sırtımı soğuk duvarla birleştirdim, gözlerimi kapadım ve kalbimin atışını düzenlemeye çalıştım. Derin nefesler alıp veriyordum fakat hiç bir işe yaramıyordu. Gözlerimi kapadığımda toka aklıma geliyordu. Anahtarı cebimdem tekrar çıkrtıp zorda olsa kapıyı açmayı başarmıştım. Eflin'in uyuduğu aklıma gelince kapıyı yavaş bir şekilde kapayıp ayak uçlarımda tepsiyi bırakmak üzere mutfağa gittim. Tepsiye bıraktıktan sonra kendimi oturma odasında ki kanepenin üzerine attım. Malum benim yatağımda Eflin yatıyordu. Gözlerimi tavana dikip soruların beynime yayılmasına izin verdim. Acaba yanlış mı görmüştüm. Yanlış hatırlamam nerdeyse imkansızdı. Buraya geldikten sonra en sevdiğim tokamı kaybettim diye ağlamıştım. Yanlış görmüşümdür. Bence şimdilik bu bahanenin altına sığınabilirdim.Giray Emre'den
Elimden tepsiyi alır almaz yanımdan fırladı. Şaşırdım. Bir şey demesini bekliyordum, belkide hesap sormasını bilemiyorum. Kapıyı kapayıp yorgun bacaklarımı sürüye sürüye yatak odasına gittim. Yatağa şöyle bir baktığımda bir kişi için yeterince büyüktü. Önceden fark etmediğim bir şey farkettim. Yatağın yanındaki küçük komidinin üzerinde bir resim duruyordu. Yaklaşıp baktığımda kendimin habersiz çekinmiş kenarları yırtılmış siyah-beyaz bir fotoğrafla karşılaştım. 'Demekki unutmamış küçük Giray'ı' dedi içimdeki ses. Bende hiç olmayan kendi fotoğrafım Hazal'da vardı. Resmi geri yerine koyup, koymamak arasında kaldım, ve cebime atıverdim. Bir süre etkisinden çıkamadım. Oturma odasına gidip kanepenin üzerine yatar şekilde oturdum. Kolumu kafamın altına koyup tavanı izlemeye başladım.Hazal'dan
Gecenin yarısıydı fakat hâla uyuyamamıştım. Sesize aldığım telefonuma bir göz atmak istedim. Telefonu açtığımda Doruk'un 3 kere aradığını gördüm. Aramak istiyordum fakat uyumuş olma ihtimalinden dolayı ilk önce 'Uyudun mu?' Diye mesaj atıp telefonu yanıma koydum. Bir süre sonra telefonum titreşti. 'Hayır' yazdığını gördüğümde hem üşendiğimden hem de konuşup kafamın dağılmasından dolayı aramaya karar verdim. "Nerdesin be güzelim, sabahtan beri senden haber bekliyorum." Diye sitemli bir giriş yaptı Doruk. Aslında hiç bir şey anlatmak istemiyordum. Ama birazcık özet geçebilirdim. "Önce uyudum, uyandığımda üst kata müşteri gelmiş. Onunla uğraşıyordum. Kusura bakma" dedim. Masum sandığım ses tonumla. "Tamam, tamam. Nasıl hissediyorsun kendini bakalım" dedi. Hissetmiyorum demek istedim. Hissetmiyorum. "İyi hissediyorum." Dedim. Sustum, bir süre o da sustu. Ben de biliyordum iyi olmadığımı Doruk'ta biliyordu. Ama susmayı tercih ettik. "Yarın arkadaşımın kafes dövüşü turnuvası var. Beraber gideriz diye düşünmüştüm. Ne dersin" dedi keyifli sesiyle. Olmaz diyemezdim. Belki unuturdum her şeyi. O anlık. "Olur" diye cevap verdim. Kısa ve özdü bence. "Tamam o zaman. Yarın seni 7:30 da alırım. Tatlı rüyalar. Yarın görüşmek üzere" dedikten sonra "görüşürüz" diyerek telefonu kapattım. Saat nerdeyse 1:30 geliyordu. Gözlerimde yanmaya başlamıştı. Uyusam iyi ederim diye düşünerek telefonu sessize alıp uyumak adına gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİZ
Roman pour Adolescents'Gökyüzüne baktım, alacakaranlığa. Karanlıktakı küçük küçük aydınlığa, sanki dünyadaki iyi insanları temsil ediyordu, zifiri karanlıkta göğe yükselen iyi insanları. "Hissediyorum, annem ve babam orda." Dedim Giray'a dönerek. "Sarılsana bana." Hareke...