Deccal

1.3K 26 1
                                    


"... Deccal bir kavmin üzerine gelir ve onları dâvet eder. Onlar da ona iman edip kendisinin çağrısına uyarlar. Ardından semaya emreder, sema yağmur yağdırır. Yere emreder de, yer her türlü bitkiyi bitirir... Bir harabeliğe uğrar ve ona hitaben: 'Hazinelerini ortaya çıkar' diye emreder. Sonra yetişkin gençlik dolu bir civanmert çağırır. Onu kılıçla vurup, iki parça halinde keser. Parçalarını bir ok atımı mesafesi kadar birbirinden ayırır. Sonra, parçaladığı genci çağırır. O da hemen yüzü parıldayarak ve güler halde ona yönelir, gelir. ..." (Müslim, Fiten, 110)

Hadiste Deccal'ın kavimleri kendine tabi edeceği, semaya emredip yağmur yağdıracağı, yere emredip her türlü bitkiyi bitireceği, bir genci çağırıp öldüreceği, sonra tekrar dirilteceği, dirilen genci çağırdığında bu gencin gülerek kendisine geleceği şeklinde ifadesini bulan Deccal'ın"fevkalâde güç ve iktidarı", Bediüzzaman'a göre, Deccal'ın temsil ettiği manevî şahsiyetin dehşet ve azametinden kinayedir. Şahs-ı manevîsinin dehşetli azameti, fevkalâde iktidarı ve olağan üstü gücü bu ifadelerle bildirilmiştir ki, işi ve icraatı tahrip olduğundan, gençlik şehvetini tahrik ederek gençleri zevk ve eğlencelerle güya diriltir, fakat maneviyat açısından öldürür ve her türlü bozgunculuğu yapar. (bk. Şualar, Beşinci Şua)

Çünkü tahribat kolaydır. İştiha ve şehvetleri tahrik eden icraatlar, nefisler taraftar olduğundan, çabuk yaygınlaşır ve kabul görür. O şahıs fevkalâde büyütülür. Azamî bir istibdat, azamî bir zulüm, azamî bir şiddet ve dehşet ile hareket eder. Herkesin vicdanına, mukaddesatına ve hatta elbisesine kadar müdahale eder. Şahsında pek acaib ve harika bir iktidar bulunduğu meddahları tarafından yayılır.

Deccalın genci diriltmesi konusu başka şekillerde de anlaşılabilir. Bu hususta ulemadan hicri dördüncü asırda yaşamış el-Halimi, 'EI Minhac' isimli eserinde farklı bir açıklama yapmaktadır. Ona göre deccalın insanı öldürdükten sonra diriltmesi bir çeşit tedavi yoluyla olacaktır. (Sarıtoprak, Zeki, Deccal, Yeni Asya Yayınları, s. 84)

Nitekim, Antibiyotik olan Penicilin bulunduğu zaman tıbba büyük bir kapı açılmıştı, tabi aynı zamanda inkarcılara da. Artık eskiden ölecek zannedilen, ölecek olarak bilinen hastalar antibiyotik'in kullanışıyla iyileşmekteydi. Herkesin başı dönmüştü, sanki ölüme çare bulmuşlardı. İnsanlık için tarihde az rastlanılan başarılardan birisi idi. İnkarcılık fikri de artık meydan okuyordu. Sanki artık ölüleri diriltiyorlardı, çünkü eskiden o hastalıktan ölen insanlar şimdi artık bir haftalık veya bir kaç haftalık tedaviden sonra eski sıhhatine kavuşuyorlardı. Her şeyi biliyoruz, her şeye bir çare buluruz zannına kapılmışlardı. Fakat aradan bu kadar sene geçmiştir, bugün insanlar artık bilgilerinin çok az olduğunu itiraf etmektedirler. Ve yeni hastalıklar çıkmaktadır, onlara karşı hiçbir tedavi yöntemi bulamamaktadırlar, yine en sonunda acizliklerini itiraf etmek zorunda kalmışlardır.

Diğer taraftan sihir ve büyü ile insanların gözlerini boyayarak bir kişiyi ortadan ikiye ayırmış gösterebiliyorlar. Bazı Hadis-i Şerifler'de buna işaret vardır. Mesela bir Hadis-i Şerif'de, genç mü'mini kılıçla ikiye böleceği ifade edilirken, diğer bir Hadis-i Şerif'de testere ile ikiye böleceğini iki parçanın arasında yürüyeceğini ve kalk diyeceğini ve adamın tam olarak kalkacağını belirtmektedir. Başka bir Hadis-i Şerif'de deccal adamı ikiye böldükten sonra hempalarına: "Ben bunu diriltirsem Rabb'iniz olduğuma inanacak mısınız?" diye sorar. Sonra deccal deyneğini alıp her iki parçaya vurur, bunlar ayağa kalkarlar, dostları bu hali görünce onu tasdik ederler, sevgi izhar ederler ve onun Rabbleri olduğu hususunda kanaat sahibi olurlar. (Bu son rivayet zayıfdır). Bu Hadis-i Şeriflerden anlaşıldığına göre, bu Hadis-i Şerif'de belirtilenler durum bugünkü sihirbazlarda vardır, onlar da bazı insanları sihir yaparak güya ortadan ikiye bölerler, ayırırlar (insanların gözlerine öyle gösterirler), aradan geçerler sonra tekrar birleştirirler ve adamı kaldırırlar.

Alimlerin bu açıklamasından başka kesin delile dayanan başka bir açıklama vardır. O da Kur'an-ı Kerim'de geçmektedir:

"Allah kendisine hükümdarlık verdi diye (şımararak) Rabb'i hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? İbrahim: 'Benim Rabb'im odur ki yaşatır, öldürür' demişti. (Nemrut) 'Ben de yaşatır, öldürürüm' dedi. İbrahim: 'Allah güneşi doğudan batıya getirir, sen de onu batıdan getir' deyince inkar eden o adam (Nemrut) şaşırıp kaldı. Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez." (Bakara, 2/258)

İşte bu Ayet-i Kerime'de Nemrut kendisinin de öldürüp dirilteceğini iddia etmektedir ve rivayetlere göre Nemrut öldürülmesi gereken kimseyi azad edip, bir suçsuzu da öldürmek suretiyle kendisinin güya diriltmeye ve öldürmeye kadir olduğunu Hz. İbrahim (as)'e söylediği rivayet edilir. Hz. İbrahim bu mevzuda onunla daha fazla tartışmayıp hemen diğer soruyu sormuştur ve o da şaşırıp kalmıştır. İşte deccalın da diriltmesi, Nemrut'unkinden pek farklı olmayabilir.

Konuyla ilgili rivayetler, sihre işaret ettiği gibi, aldatma ve kandırmaya da işaret etmektedir. Onun için başta Bediüzzaman olmak üzere bir çok alimler tevil etmişlerdir. Yoksa bu Allah'ın kudretini inkar değildir, böyle bir kâfirin eline böyle kuvvetli hüccet vermez kanaatından dolayıdır. Ayrıca Hadis-i Şerifler deccalın genç mü'mini öldürüp dirilttikten sonra kimseyi öldürüp diriltemeyeceğini bildirmektedir ki, bu ya onun sihrinin bozulacağını ve sahtekarlığının ortaya çıkacağını ya da Müslümanlara daha fazla zulmedemeyeceğine ve onların kurtuluşa ereceklerine işaret etmektedir.

Şu halde, Deccal'in elinden zuhur edeceği ifade edilmiş olan harikulâde hadiseler bir kısım te'vil ve izaha muhtaç müteşabih ifadeler olarak anlaşılmalıdır. Söz gelimi, "Deccal'in çıkacağı zamanda teknik ve ilmin gelişmesi sebebiyle, yağmurun yağdırılması, yerden insanlığın menfaatine pek çok şeyin kolayca elde edilebilmesi, bütün bunlara imkan veren ilim, teknik ve maddî gücün büyük ölçüde Deccal'le sembolleştirilen şer cephesini tutanların elinde olacağı, zamanla o sırları, Mehdi sembolü ile ifade edilen hayır cephesinin ele geçirerek mahvolmaktan kendilerini koruyacakları" şeklinde yorumlanabilir.

Ama unutmayalım: Resulullah (asv)'ın istikballe ilgili ihbarları hep teşbihlidir. Yorum yapılırken hissedilen, zannedilen manada kesin hüküm verilmez, ihtimal olarak ifade edilir, gerçeği ise Allah bilir.

Korkunç BilgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin