\7/
Bölüm parçası; Years and Years- Eyes Shut
Geçiş bölümü gibimsi bir şey oldu ama olsun :)
Yorumlarınız bir harika! ❤️💕😊
Sizi seviyorum ya
Tamam susuyorum
Susadım slglekfsl
Ay yerim ponçikler gnsmfks
Hadi sustum ben bye :*🐵🙈🙉🙊
Ertesi günün hafta sonu olması kafamı toparlamam açısından iyi gibi görünüyordu.
Eğer okul olsaydı Ed ile karşı karşıya gelecek ve hem pişman olup hem susacaktım...
"Kimseden özür dileme" kuralımı bozmak gibi bir niyetim hiç yoktu.
Çalan telefonum dikkatimi dağıtırken yattığım yerde doğrulup komodinin üstündeki telefonumu aldım.
Ceyda arıyordu...
"Efendim?"
"Selam," dedi Ceyda. Sesindeki çekingenliği çözemiyordum.
"Selam," diye yanıtladım sakince.
"Nasılsın?"
"Konuya geçelim," diyerek ona sertçe çıkıştım. Böyle geyik muhabbetlerini sevmediğimi hala öğrenememişti.
"Ah, afedersin... Durum raporu vermek için aradım, biliyorsun."
Cevap vermeyip konuşmasını bekledim.
"Şirketin durumu şu sıralar pek iyiye gitmiyor, annem ortaklıktan memnun değil. Türkiye'ye ilk döndüğün fırsatta ortaklığı bozmaya kararlı. Onu vazgeçirmeye çalışıyorum, umarım başarılı olurum. Rüzgar şu sıralar işi iyice boşladı, şirkete üç günde sadece 2 saat için uğradı. Telefonları hep kapalı ve ne yaptığını kimseye söylemiyor."
Kaşlarımın çatılmasına engel olamadım.
"Banka hesaplarına baktın mı?"
"Bakamıyorum. Şifreyi değiştirmiş sanırım..."
"Kahretsin," diye fısıldadım.
"Bana en erken tarihe bir uçak bileti ayarlayabilir misin?"
Sorumu olumlu yönde yanıtladığında ufak bir teşekkür mırıldanıp telefonu kapattım.
Dolabın üstündeki ufak bavulu indirip içine gerekli olabilecek şeyleri yerleştirdim. Yaklaşık 1 saatimi almıştı.
Ceyda'dan mesaj geldiğini görünce hemen açıp sesli bir şekilde okudum.
"En erken bu hafta Çarşamba'ya bulabildim. Özel jet istersen yarın sabaha orada olur."Dudaklarımı büzüp cevap yazdım.
"Hayır boşa masraf yapma. Çarşamba oradayım. Bu arada... Rüzgar'a haber verme sakın. Daha doğrusu, kimseye haber verme"Birkaç saniye sonra cevap geldi.
"Tamamdır. Seni almaya hava limanına gelirim."
-Hafta sonum son derece sıkıcı ve düşünceli geçmişti. Pazar günü erkenden kalkmış, yapacak bir şey bulamayınca tüm gün yatakta yatıp müzik dinlemiştim.
Evin çok kirli olduğunu biliyordum ama temizleyemeyecek kadar da üşeniyordum...
Akşam olduğunda oturma odasındaki pizza kutularını, kola tenekelerini ve her tarafa saçılmış ketçap mayonez paketlerini toplayıp çöpe attım.
Yerdeki yastıkları kanepelerin üstüne güzelce koyduğumda etrafa bakındım. Her şeyim, her yerdeydi...
Böylesine bir pislik içinde nasıl günlerimi geçirdiğime hayret ediyordum.
Biraz ara verme amacıyla koltuğa oturduğum an, acıyla ayağa fırladım. Koltuktaki tokama bakıp kaşlarımı çattım ve onu bir köşeye fırlattım. Emindim ki, fark etmeden özellikle düştüğü yere gidip üstüne basacaktım...
Söylenerek odadaki tüm dağınıklığı yok etmeye başladım. Yok etmekten kastım; ortalıktaki eşyayı almak ve bir yerlere tıkıştırmaktı.
Çok da topluyumdur (!)-
Pazartesiden nefret eden liselilerle aynı ruh halini paylaşıyordum sabah vakti, alarmımla uyandığımda.
Gerçek anlamda içimde okula gitmekten çok oradan kaçma isteği oluşmuştu.
Uyuşukça kalkıp banyoya gittim ve kısa süren bir duş alıp odama geri döndüm.
Siyah dar bir kot ve koyu gri bir kapüşonluyu üstüme geçirdikten sonra saçlarımı tarayıp siyah Vans'larımı giydim.
Bugün yürüyerek gitmek için fazla üşengeçtim, bunu bildiğimden önceden çağırdığım taksinin gelmesini bekledim.
Birkaç dakika içinde taksi gelmişti ve şu an kampüse yaklaşıyorduk.
Geldiğimizde ücretini verip arabadan indim.
Bahçe yüzlerce yabancı simayla doluydu. İçeriye acelem varmış gibi hızla girdim. Dudaklarımı büzüp merdivenlere doğru yürürken Ed'le konuşacak mıyız merak ediyordum. Kafamı sert bir şeye çarptığımda hemen geri çekilip çarptığım cisme baktım.
Cisim derken; taş, meteor cinsi bir şeydi.
"Ah, afedersiniz," diye mırıldanıp yanından geçmeye çalıştım. Kolumu tuttuğunda kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım.
Yeşil gözlere sahip çocuk gülümsedi.
"Affetmem," dedi sinir bozucu bir ses tonuyla.
"Sanki çok muhtacım beni affetmene," deyip kolumu elinden kurtardım.
"Ben Thomas, ya sen?"
Gözlerimi kıstım, dalga geçiyor olmalıydı. Elini uzatıp gözlerime baktığında elini tutup sıktım.
"İrem."
"Ne?"
"Adım İrem, gerizekalı," diye tısladım. Adımı telaffuz etmeye çalışıp başarısız olunca 'memnun oldum' gibisinden bir şey geveleyip yanımdan ayrıldı. Başımı iki yana sallayıp sınıfa doğru yürüdüm.
Tüm değişikler de beni buluyordu zaten.
Sınıfa girdiğimde usulca gözlerimi etrafta dolaştırdım. Sınıfın yarısı daha gelmemişti ve her gün benden önce gelen Ed bugün benden sonra gelecek gibi görünüyordu.
Sırama oturup çantamı yandaki bölmeye astım. Telefonumla normalde hiç ilgilenmezdim ama sıkıntıdan bir tane oyun indirip oynamaya başladım.
Dövüş oyunu olması yan sıradakilerin fısıldaşmasına sebep olmuştu. Tabii, kimse bir kızı dövüş oyunu oynarken hayal edemiyordu.
Daha fazla sıkıldığımı fark edip telefonu kapattım. Üstümdeki gözler de böylece çekilmişti.
Ed sınıfa girdiğinde gözlerimiz kesişti, hemen başka tarafa bakıp oraya doğru yürüdü.
Yutkunurken kendimi sakin tutmaya özen gösteriyordum.
Sarışın bir kızın yanına oturduğunda dudaklarımı birbirine bastırıp içimdeki bu berbat hissin geçmesini bekledim.
Kocasını bir kadınla yatakta yakalamış eşi gibi hissetmem normal miydi?
Bilmiyordum...
Derin bir nefes aldım, onun gibi birinin benim aptallığımı affedeceğini düşünüyordum. Yani, inanıyordum.
Yanıma oturan kişiye baktığımda kemik gözlüklü, kızıl saçlı güzel bir kız olduğunu gördüm.
"Selam," derken sesinden neşe akıyordu.
"Selam," diye yanıtlayıp yapmacık bir şekilde gülümsedim.
"Ed'le kavga mı ettiniz?" diye sorduğunda kaşlarımı kaldırdım.
"Şey biraz saçma oldu afedersin. Ben Melanie. Kısaca Mel diyebilirsin. Adını biliyorum ve emin ol telaffuz etmek hiç kolay değil," diye hızla konuştuğunda kıkırdadım.
"Ed'le neden kavga edeyim ki?"
"Yani... Bir haftadır hep berabersiniz, samimisiniz, insanlar sizi birlikte sanıyor. Birden bire ayrı oturup birbirinizin yüzüne bile bakmayınca böyle bir izlenim oluşuyor."
Başımla onayladım onu. Bu kız iyi birine benziyordu, onu sevmiştim.
"Bir aptallık ettim ve hayır onunla beraber değildik. İyi bir arkadaş..."
Cevabım onu tatmin etmişe benziyordu, hafifçe gülümsedi.
"Sana değer veriyor."
"Bunu da nereden çıkardın?"
"Sen benimle konuşurken ya da o tarafa bakmazken sürekli buraya bakıp iç çekiyor."
Sessizce yutkundum. Ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerine baktığımda Ed'deki bakışı gördüm... Samimiyet.(Ed'in bakışı gjslfjak)
"Bilmiyorum..." diye fısıldadım.
〰Ders bittiğinde Ed yanındaki kızla konuşup gülüşmeye başlamıştı.
Sinirlendiğimi itiraf etmek istemesem de, ne yazık ki öyleydi.
Sanırım bana da böyle davranmasını özlemiştim.
Yavaş ve çekingen adımlarla yanlarına gittiğimde hala konuşup gülüşüyorlardı.
Utancım, onlar beni fark edince katlanmıştı.
"Ed, konuşabilir miyiz?" diye sordum.
Özür dilememekte kararlıydım fakat onsuz çok sıkılıyordum ve tek arkadaşım oydu.
"Özel bir şey konuşuyoruz, Victoria ile," diye cevap verirken gözlerindeki o samimiyet kırıntılarını aradım. Hiçbir duygu okuyamamıştım bu kez o mavi-yeşillerde.
Hayal kırıklığı ile sırama oturup başımı kollarıma gömerken içimden bir çok düşünce geçiyordu.Kimseye değer verme, yoksa üzülen hep sen olursun.
Onu kazanmak için çabala, seni mutlu edeceğine söz vermişti; sözünü ona hatırlat.
Eğer inat ederse, işte o zaman vazgeç. Senin dostluğunu ve sevgini hak etmiyor demektir...
Hangi düşünceme uyacağımı bilmiyordum. Bilincim kapanmadan önce tüm cümler aklımdan uçuştu ve geriye sadece turkuaz gözler ile kırmızı saçların silik görüntüsü kaldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOPE ❌SHEERAN❌
FanfictionÖlüydüm, en nefes alanlarından ve en yaşamaktan nefret edenlerinden... Geçen sene deliler gibi kazanmak için çalıştığım üniversite bile artık buzdan bir kaleydi. Sadece acılarımı hatırlatan bir simgeydi her şey... Kayıplarım gizliydi her baktığım ye...