-3-

82 7 0
                                    

Gecenin bu saatinde rüzgarın uğultusu, kuşların şarkıları ve yapraklar hışırdayarak bana bir şeyler anlatmaya çabalıyorlardı. Belki de korkuyu fısıldıyorlardı beynime. Korkuyla birlikte bütün sesler beynimde bir anlam kazanıyordu. Arkamdan gelen ayak seslerinden dolayı iki dakika da bir etrafı kontrol ediyordum. İnsanlar da evlerine gitmeye çalışıyor diye kendimi avuturken birden birinin beni takip ettiğinin farkına vardım. Bu sefer gerçekti. Birden beynim donakaldı ne düşüneceğimi bilemedim. Yürüyemediğimi zannederken bir anda eve gelmiştim. Arkama baktım. Köşede biri saklanıyordu, gölgesinden belli oluyordu. Anladığım kadarıyla uzun boylu ve şapkası vardı. Gölgesinden bu kadar tahmin edebildim. Hemen eve girip kapıları kilitledim. Arka bahçenin kapısına bir taksi çağırıp hastaneye doğru gittim. Geceyi orda geçirecektim, benim için en güvenli yer hastaneydi. Geceyi orda geçirip sabah evime döndüm. Evim talan olmuştu. Biri evimi çok kötü dağıtmış bir de not bırakmıştı. Notu açmaya korktum, elime bir poşet alıp notu aldım ve evden çıkıp şirkete gittim. Elime eldiven alıp poşetteki nota gözattım.
" Tekrar geleceğim. Kitabımı yok edemezsin!"
Bu korkunun kendisiydi, kaçmaktan yorulmuştum. Üstüne gitmeliydim ki o benden korksun. Kapının önüne çıkıp "İşte buradayım. Gelsene .." diye bağırdığımı düşünürken asistanım kapıyı aralayıp polis bey sizinle görüşmek istiyor dedi.
" Evinizi dağıtan kişi hiç parmak izi bırakmamış. Evde başka dikkatinizi çeken bir durum var mıydı?" ciddi bir ifadeyle masamı süzerken " Hayır yok " diyebildim sadece. Neden söylemedim ki not bırakmış işte. Yapamadım tekrar korkuya yenik düştüm, hayatımı kısıtlamasına izin verdim. Notu çekmeceden çıkarıp belki el yazısını tanıyorumdur diye incelemeye başladım. Hatta abartarak kalemin ucunu açarak o kırıntıları kağıdın üstüne koydum ve makyaj çantamdan çıkarttığım fırçayla yavaş yavaş kalem ucunun kırıntılarını kağıdın üzerine dağıtırken parmak izi var mı diye baktım, hiçbir iz yoktu. Nasıl bulacaktım onu. Korku benimle saklambaç oynuyordu. Bir ebeleyip bir saklanmamı bekliyordu ama kendisi hiç ortaya çıkmıyordu. Gün yüzüne çıktığı gibi onunla yüzleşmeliydim.

İnternetten evimi satışa çıkarıp, kendime yeni bir ev bakmaya koyuldum. Yeni bir ev bulup taşınmam gerekliydi, o eve bir daha giremezdim. Ev satılana kadar bir otelde kalmayı planladım. Her zaman böyle durumlarda gittiğim otelde kalacaktım, orada kendimi güvende hissediyordum. Güven demek huzurlu bir ortamdı benim için, korkularımdan kısa süreli de olsa saklandığım yerdi. Otelde her zamanki kaldığım odayı istesem de o oda doluydu başka bir oda seçmek zorundaydım " Üst katta olsun " derken yüksekte olunca korkunun beni bulamayacağını düşünüyordum. Anahtarımı alıp odama çıktım. Odanın camlarından şehrin yorucu gürültüsünü duymasam da ışıkları beni rahatsız ediyordu. Evimin ormanlık alanda olmasına sevinmiştim. Şehrin koca çenesinden uzakta.. Huzur doluydu. Otelin bu odasını gördükten sonra kendime iş yerine yakın güvenli bir apartmanın üst katlarında bir daire bulmaya karar verdim. Küçük şirin bir ev bana yeterdi. Eşyalarımın bazısını satar, bazısını yardım kuruluşlarına, bazılarını da depo kiralayıp orda saklarım. Kalan önemli eşyalarım da benimle birlikte bu yolcuğa çıkarlar...

...

İşe gitmeyip köşedeki kafeden bir kahve alıp bir emlakçı bulmaya kararlıydım. İş yerimin yakınlarında bir tane olacaktı hem o civarda bir ev istiyorsam o emlakçı tam bana göreydi.

"İyi günler."

"İyi günler. Buyurun nasıl yardımcı olabilirim.?"

"Bir daire almak istiyorum. Küçük, camları boydan ve üst katlarda olan bir daire... Böyle bir daire biliyor musunuz?"

"Aslında bugün elime bir tane istediğiniz gibi ilan geçti. İsterseniz gidip bakalım."

"Tabi. Gidelim." Dedim gene sahte bir gülümsemeyle.

Eve varana kadar hiç konuşmamış, kahvemi bitirmekle meşgul olmuştum. Emlakçı sıkılmış gibiydi bu durumdan.

Ev on ikinci katta ve istediğim gibi bir duvarı boydan boya cam olsa da ev kutu gibiydi. Diğer evimden sonra burası oyuncak bebek evi gibiydi, bunu kendim istemiştim. Mutfak oturma odasıyla birleşik ve yatak odası da oturma odasında merdivenle çıkılan bir asma tavan şeklinde yapılmıştı. Yatağım, masam ve dolabımı alacak kadar genişti. Oturma odasından bütün yatak odam gözüküyordu ama zaten derli toplu bir insan olduğum için bu sorun değildi, banyo ve giyinme odası olarak düşünülmüş küçük bir oda vardı.Şirin bir evdi.

"Alıyorum."

"Fiyatı önemli değil galiba."

"Hayır sorun değil. Alıyorum."

"Peki"

"Yarında taşınırım. Kendi evimi de siz satışa çıkarabilir misiniz? İnternetten ilan verdim fakat hala satılmadı da."

"Tabi. Yarından sonra gelin konuşalım."

"Çok teşekkürler." Diyerek elini sıkıp gittim. Eşyalarımı ayarlamam gerekti. Neyi alıp neyi vereceğime karar vermeliydim. Çok fazla işim vardı hemen işe koyulmalıydım.

...

Nihayet yeni evimle baş başa kalmıştık. Her şey yerli yerindeydi. Evim de satılmıştı. Bu gece huzurla uyuyabilirdim, tabi kabus görmezsem. Penceremden şehri izleyip ışıkların birer birer sönüşüne kadar bekledim. Yatağıma çıkıp kurtulduğumu düşünmeye başladım, olacakların asıl yeni başladığını nerden bilebilirdim ki.

Kaçmanın ilk adımı evimi değiştirmemle başlamıştı. Ve bu son olmayacaktı. Korkuyla yüzleşmediğim her dakika beni canavar olmaya itecekti, onu yok etmenin tek yolunun onu öldürmek olduğunu düşünmeye başlayacak ve birer birer tüm korkularımı öldürüp yok edecektim. Korku sarmaşık gibi hayatımı sarmalayıp elimden tüm özgürlüğümü almaya çalışırken ben onu kökünden değil dallarından kesmeye başlayacaktım. Oysa kökünden kessem kendimi kurtaracaktım. Ama ben dallarını kesmeyi tercih ettim. Öldürerek tüm korkularımı, sarmaşığı yok edeceğimi düşünürken kendimi yok ettiğimi sonradan anlayacaktım.

ANKSİYEKOPATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin