Samet....bey....kaza.....yaptı.
Sınırlarını zorladığım arabamı bile gözüm görmüyordu ki gün boyu sıkıştıran duygunun kaynağını bu şekil öğrenmiş oldum. Sinir mi yoksa üzüntü mü ayırt edemediğim bir sıcaklık tenim üzerinde hakimiyet kurmaya başlamıştı. O istilasına hızlı bir şekilde devam ederken yapabileceğim tek şey vitesi son bölmeye kadar attırıp arabanın olağan hızını artırmaktı. Hastahanenin kapısına çapraz şekilde soktuğum arabamın kapısını açık, anahtarı da üzerinde bırakıp içeri koştum. Samet benim için değerliydi. Danışmanın yanında yer bulmuş kayıt kısmına yöneldim. Siyah saçlı genç hemşireye
"Samet nerde?"
Sesim olması gerekenden sert ve sabırsız çıkmıştı. Hemşire elindeki kalemi sertçe bırakıp"Adı Soyadı ne ?"
Tavrı hiç hoşuma gitmemişti. Ses tonum gittikçe yükseliyordu."Az önce kazadan getirilen hasta diyorum Samet.."
Çok fazla bağırmıştım. Elimi göğüs hizama gelen masaya sertçe vurdum. Darbe olması gerekenden şiddetli bir şekilde inmiş olsa gerek ki tüm gözler üzerimize toplanmıştı. Az önce beni sinirlendiren hemşire ise elimi vurduğum ve çatlattığım tahta kısma odaklanmış şaşkınlıktan hiçbirşey diyemez hala gelmişti. Titrek ve korkak bir ses tonuyla
"8.kat 726 numaraya alındı ama aynı hastadan mı bahsediyoruz bilmiyorum. "
Hissizleştiğimi sanarken içimde beliren kaybetme korkusuna teşekkür mü etmeliydim yoksa kızıp savaş mı ilan etmeliydim? Düşünmeyecek kadar kötü hissediyordum. Lanet asansörün düğmesine 4-5 defa hızlı hızlı basmıştım ama 5.katta meşgul görünüyordu. Öbürü ise o kadar çok doluydu ki sedyede yatan hastaya bakıp vazgeçmiştim. Gözüm kesmediği için koşarak merdivene yöneldim. Nasıl çıktığımı ne ara odanın kapısına geldiğimi hatırlamakta zorlanıyordum. Odanın kapısını tıklatma gereği duymadan hızla içeri girdim. Ben o şekil bir kazadan parçalarının bile bulunamayacağını düşünürken gözlerimin gördüğü beni şaşkınlığa uğramıştı. Samet üzerinde siyah bir eşofman altı ve beyaz bir tişörtle yatağa oturmuş ayaklarını yataktan sarkıtıp bilgisayarı kucağına almıştı. Takır takır birşeyler yazıyordu. Geldiğimi fark etmesi biraz zaman almıştı. Elini az önce yazı yazdığını düşündüğüm klavyeden çekmeden bana bakmaya başladı. Şaşkınlıktan göz bebekleri kocaman bir hal almış, sarkıttığı ayağını da sallamayı bırakmıştı. Abartı bir tepki verdiğini düşünüyordum ta ki kafam evden üzerimi değiştirmeden fırladığım kısma takılana kadar. Kafamı aşağı eğdim. Onun gibi bende üzerimde ne olduğunu süzüyordum. Siyah askılı atlet ve siyah eşofman giyinmiştim. Gülmemek için kendini zor tuttuğunu fark edebiliyordum. Asıl komik olan elimde duran siyah şişme mont, dağılmış sarı saçlarım, sıfır makyaj olan yüzümdü. Daha önce de beni bu şekil bir çok kez gören Samet' e neyin komik olduğunu sormak istiyordum ama daha önemli sorular vardı. Kendini frenleyip oldukça sakin bir ses tonuyla
"Safir Hanım?"
Deyip duraksadı. Ne diyeceğini tahmin ettiğimden konuyu ve dikkati üzerimden dağıtma çabasına giriştim.
"Sen çıldırmışsın. ..Hatta kafayı yemişsin."
Neyden bahsettiğimi anlamamıştı. Kafamla önünde duran bilgisayarı işaret ettiğimi anladığında peki der gibi bilgisayara gömüldü. Klavyeden gelen tok tuş sesi odayı doldururken ağır ağır konuşuyordu.
"Aslına...bakarsanız...Gerçekten yetişmesi gereken önemli dosyalar var. "
Yanına yaklaşıp hızlı ve atik bir hamleyle kucağındaki bilgisayarı aldım. Berjerin üzerine bıraktıktan sonra
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRADIŞI
FantasySAFİR ✖ Ve beklenen an gelecek İsrafil Sur' a üflediği an iyi kötü, amaçsız, arafta kalmış kararsız ruhlar dahil tüm ruhlar tek nefeste yıllarca hayat bulduğu bedeni terk edecek. O kutsal zaman gelene kadar lanetli ruhumu adadığımı bilmediğim bu is...