4

226 58 32
                                    

Sadece bir saat uyuyabilmenin verdiği sersemletici duyguyu def edip hızlı adımlarımı eve yöneltirken ; aklıma çok fazla içmemesine rağmen midesi alt üst olan Mert yerleşmişti.

Gece eve geç saatlerde teşrif edip kendimi yatağa bırakmamla, kalkıp şirkete gitmem arasında geçen 1 saatlik uykunun beni dinç tuttuğunu, gündelik işleri halledip mutlu ve enerjik bir halde eve dönmemi sağladığını biliyordum.

Kasvetli ve bunaltıcı görünen giyinme odasının siyah duvarında aydınlatma için yer tutmuş duyu bulup sonuna kadar çevirirken birden geniş ve ferah bir hal alması oldukça rahatlatmıştı.

Bu bir nevi karanlıktan aydınlığa boyut atlayışıydı. Bu bir nevi aşktı benim için. Karanlığın aydınlığa olan derin kırgınlığı hırçın suların dibine gömülürken dökülen göz yaşlarıydı. Kelimelerin yetersiz kaldığı noktada devreye akan keman sesinin tatlı tınısıydı. Müziği duymuş gibi harekete geçen ayak parmaklarım beni koyu tonların olduğu tarafa yöneltirken harekete geçen tırnaklarım elbiselerin üzerinde yumuşak dokunuşlarına başlamıştı.

Siyah pantolon, kol detaylı bluz ve deri ceketin uyumu ilk gün için çok ilgi odağı olmayacak gibi görünse de; gittiğim yerin ince detaylı düşünecek bir yer olduğunu hiç aklıma getirmemem benim için oldukça büyük bir sorundu.

Siyahın en koyu tonları üzerimde hayat bulurken, gözüme ilişmiş makyaj mavinin en beter tonunu ortaya serip cömertliğini esirgememişti.

Aynaya yaklaşıp koyuluğunu daha önce kimse de fark etmediğim gözlerime derin bir şekilde bakarken zaman kaybettiğimi fark etmemle birlikte hızla elime aldığım evrak çantasını ve siyah deri çantamı sallayarak yola koyuldum.

45 dakikanın sonunda önünde durduğum bembeyaz okul buraya ait olmadığımı göz kırparken arabayı tam önüne park etmenin ne kadar akıllıca olduğunu sorgulamaya girişmiştim. Bembeyaz okul ve simsiyah araba her an dile gelebilirmiş gibi birbirlerine kızgın bakışlar savuruyordu.

"Buraya ait değiliz. Sizden değiliz. Asıl tehlike burnunuzun dibinde..."

Kafamda canlandırdığım seslerin ufak tartışmalarını umursamadan giriş kapısında duran beyaz kulübeye yanaşıp kıyafetleri baştan aşağı beyaz olan görevliye

"Müdürü nasıl bulabilirim ? "

Şeklinde kısa ama net bir soru cümlesi yöneltmiştim.

Göreviyle yaşadığımız prosedür icabı kısa ama sıkıcı konuşmanın sonunda müdür odasının tarifini alabilmek biraz rahatlatmış, beyaz ve ferah koridora adımımı atmamı sağlamıştı.

Gerek ayağımdaki zımbalı topuklu botlarımın çıkardığı tıkırtı, gerek üzerimde yer edinmiş siyah ve tonları hatta bakışlarım bile buralı değilim diye çığlık atmaya başlamış evde kıyafet seçerken ilgi çekmeyeceğimi
söyleyip duran mantığıma bir taş daha fırlatmıştı.

Koridor boyunca aksi gibi dursa da özgüvenimin bir gram eksilmediği yürüyüşümün tıkırtılarını koruyarak aramaya devam ettim.

Diğerlerinden farklı olduğu patlak bordo renginden belli olan kapıya odaklanıp üzerinde altın harflerle yazan

"İDARİ BİRİM"

Yazısına birkez daha göz gezdirip derin bir nefes çektim. Ciğerlerime dolan temizlik kokusu düşmanım hakkında yeterince bilgi sahibi olmadığımı düşünmem için yeterli bir sebepti.

İçeriden gelen otoriter kadın sesi vücudumu harekete geçirmekle kalmamış ufak sezgilerimi derinleştirmişti.

Gel komutunu alan vücudum kapının açık kalan kısmından yavaşça içeri süzülürken okulun beyaz olmasına karşın tamamen kırmızı tonlarında döşenmiş bu oda ve odanın ortasında koltuğunun hakkını veren bordo giyimli sarışın kadını incelemeye koyuldum.

SIRADIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin