"Düzensiz olmanın bir avantajı insanın sürekli süpriz şeyler keşfetmesidir."-A.a milne
Edit şarkı: jasmine thompson- adore
Elimde küçüklüğümde kimin verdiğini hatırlamadığım yakut taşı vardı.Ne zaman zor duruma düşşem bu taşın beni koruduğuna inanır totem yapardım.En fazla zor durumumda üniversite sınavım olmuştu.Tabi bu ne kadar zor durumda olduğumun kanıtıydı.Yakut taşını her kim verdiyse onu merak ederdim.Çok küçük olduğumdan herhalde bir türlü hatırlayamazdım.Babam bana o taşın 'en büyük sırdaşım' olduğunu söyler sessizliğime gömerdi.Her aile kadar olmasada babam bana karşı sert ve korumacıydı.Tek çocuk olmanın bana getirdiği bazı özelliklerde vardı.
Mesela doğum günümde verilen arabam -hız yapmamak şartıyla- arkadaşlarımla beraber tatillere gitmek." Hadi kızım kahvaltıya" bu vazgeçilmez öğünümüzdü.Annem ve babam kendilerine ait ofislerine her haftaiçi erken giderlerken cumartesi günü toplanır , kahvaltı yapar biraz geç giderlerdi."Tamam baba geliyorum" odamın kenarında bulunan çini vazosuna çarpmadan geçmek ölüm gibi bir şeydi.Merdivenlerden aşağı inerken üzerimdeki elbiseme baktım.
Mor renkli sade bir elbise hiç yapmasam daha iyi gibi duran bir makyaj tamam yani bu kadar kahvaltı bu yani abiyemi giyeyim.Aşağıdan gelen fazladan çatal bıçak seti tuhaftı.Babamın iş arkadaşlarından başka gelen bir misafir var mı? düşünüyorum hayır.Mutfaktan içeri girdiğimde arkası bana dönük takım kıyafetli biri vardı.Genç mi? evet.Suratı gözüküyor mu? hayır. Yakışıklı mı?Annem ve babam beş dakikadır mutfak kapısında duran beni fark ettiklerinde "günaydın kızım gelsene" bu cumartesi faklıydı sanki.Evimizde yani babamın deyimiyle özel günde ve aile yemeği bir misafirimiz var.Yavaşca babamın yanına geldim."Günaydın anne günaydın baba" misafire ayıp olmasın diye kafası yemek tabağından kalkmayan adama "günaydın beyfendi" adam kafasını sanki görmek istemiyormuş gibi gözlerini kıprıştırdı.Adam on dakika önce kendi kendime düşündüğüm soruların cevap bulmuş haliydi.
Gözlerimin içine bakan adam babama dönüp " beni bu küçük hanımla tanıştırmayacak mısın? Harun bey" babamla alayla konuşma ve hitap şekli benim bile tuhafıma gitmişti.Babam bana dönüp "bu kızım Irmak Saygın kızım buda "babamın lafını bozan adam "Koray Acar"dedi.
Bu ad bana uzun zamandır tanımadığım birini hatırlatırken Koray beyin suratı hiç bir şeyi çağrıştırmıyor yada ifade etmiyordu.Karşımda ela ile kahve karışımı tonunda gözleriyle kemikli suratıyla bana bakan adam "Yağmur hanım ben babanızın İstanbul'daki ofis ortağıyım." dedi.Ben Koray beyin bana sık sık bakmasından rahatsız olmuştum."Aaaa öyle mi? kızımda bu sene üniversiteye İstanbul'a geliyor." annemin bunu söylemesine kızmıştım çünkü bu adamda bana ters giden şeyler vardı.Güvensiz.Evet evet kesinlikle güven sanki güven veremeyecek kadar sert oluşundan veya bir yerden tanıyor oluşumdan çıkarıyordum.
"Koray bey acaba ben sizi bir yerden tanıyor olabilir miyim?" önce gözlerinden gelen tedirginliğe şahit oldum sonra ise hemen ardından gelen alaycılığa adam resmen 'bana sinir olun'sinyalleri yolluyordu küstah."Buralara sık sık uğrarım çevremde geniştir olabilir" kafamı evet anlamında sallarken içimden yalan söylüyor farklı birşeyler var diyen mantıklı tarafım üstesinden geliyordu."Baba bugün erken çıkabilir miyim ? arkadaşlarla buluşucaz" babam elindeki çatalı hafif ileri uzatıp"git ama aradığımda hemen açıyorsun" derken sevinçle ayağı kalktım.Bugün Eda'nın doğum günüydü erkenden hediye baksam iyi olacaktı.Mutfak kapısına doğru yürürken kolumdan tutulan elle duraksadım."Bugün bir yere gidilmeyecek küçük hanım " bana mı dedi o."pardon benimle uzaktan yakından ilişkisi olmayan beyfendi neden?yani sorabilir miyim?" daha yeni tanıştığımız halde böyle davranması ve babamın birşey söylememesi sinir etmişti."Çünkü küçük hanım bugün sizinle bir yere gideceğiz. "
"Baba bu adam ne diyor birşey söylesene " annemde sessizdi."Kızım bugün işlerimle senin ilgilenmeni istiyorum Koray beyden rica ettik sana yardımcı olacak hem bu sene üniversiteye başlıyorsun ufaktan öğrenmeye başlaman şart birtanem"babam beni ikna etmede iyiydi ama o henüz Eda'nın gazabını görmediği için böyle konuşuyordu.
"Ama baba bugün Eda'nın doğum günü yanında olmam lazım" annem bana 'kızım babanı zorlama ' bakışı atınca susmak zorunda kaldım.Elveda eda elveda hediyeler elveda anadolunun güzel in-"aaaa ne oluyor be bıraksana kolumu" koluma ahtapot misali yapışan gıcık "daha çok işimiz var önce davalar,ağır suçlar" dışarı çıkana kadar kolumu çekiştirdi."Bana baksana sen bir genç kıza böyle hayvan gibi davranmak yakışıyor mu? sana hıh .Hem ben üniversiteye yeni başlıcam ne anlarım davadan."
"Irmak sırf babana olan borcum yüzünden sana katlanıp yardımcı olmaya çalışıyorum.Şu arabaya bin sabrımı zorlamadan öğrettiklerimi dinle" o bana emir mi verdi yani o bana hıh."Bana bak mağara adamı benim senin o kurallarını dinleyecek halim yok.Şimdi ne yapıyoruz sen bana öğretmiş gibi davranıyorsun bende öğrenmiş gibi davranıyorum anladın mı ? mağara adamı."
Evet ne oldu adam beni dinlemeyerek arabaya atması sonra hiç tınlamayarak arabaya binip şirkete götürmesi benimde onu sakince dinlemem bir oldu. Ama bu haksızlık ya Eda'nın gazabı sonra bu mağara adamından Allah korusun."Bana bak mağara adamı beni Eda'ya götür diyorum işte seninde işine gelir kurtulursun benden ya dinlesene beni bak bak oğlum".Elinde olan telefon kulaklığını takıp karşı tarafla konuşmaya başladı.
"Alo abi evet evet buradaymış"kim gelmiş bana mı?diyor acaba.
"Geliyor abi heyecan yapma öğrenecek"bir süre daha karşı tarafı dinleyip kapattı.Yani benim hakkımda konuşuyorsa haberim olurdu yani olabilirdi olmalıydı.Kafamı arabanın ön camına düşen sonbahar yaprağına baktım.
Hazan yapraları,gazel yaprağına küçükken annemle dışarı saklambaç oynamaya çıkardık.Babam işten çıkar yorgunluğuna aldırış etmeden bizi aramaya çıkardı.Her zaman ilk önce annemi bulur en son ikiside beni arardı.Bende o küçük aklımla bahçıvan Salim amcanın gazelleri körüklediği küçük yaprak tepesinin içine saklanır , onlar gittikten sonra çıkar sobelerdim.Ben kazandım ya hani hiçbir zaman onların sırf ben ağlamayıp , üzülmeyeyim diye gittiklerini anlamazdım.Sonbahar oyun mevsimim.
"Şirkette seni tanıştırmak istediğim biri var" yarım saat önce söylediği bu cümleden başka konuşmamıştı.Her ağzını açtığında da 'çok sevinecek ' gibi şeyler söylüyordu.
Çok sevinecek.Çok sevinecek. Çok sevinecek.Çok sevinecek.Ama kim?
Şirketin önüne geldiğimizde tamı tamına kırk beş dakika elli dokuz saniye geçmişti.Elini belime koyup sessizce içeri gittik. Daha tanımadığım bu adamın elini belime koyması sinir etmiş uzaklaşmıştım."Sakın yaklaşma" ondan olabildiğince uzağa çekilmiş merdivenlerden çıkmıştım.Arkamı döndüğümde o yoktu. Asansör diye bir şey var herkes saf mı senin kadar diyen iç sesime tır çarpıp yere boylar İnşallah.
Yukarı çıktığımda kapıda yazan yazıyla merdivenlerin hemen karşısında duran o tabelayla duraklayıp asansörden yeni çıkmış Koray'a bakmıştım.Oda aynı şekilde ne yapacağıma bakıyordu.Kenan Beyt.
Kenan Beyt. Kenan Beyt.Durdum o da durdu."İşte geldik"dedi.Ben ona bakarken o sessizce önündeki tabelaya bakıyordu.
Zincirin yakutu gelmiş onu bekliyordu.Elindeki yakuttan güç alıyor parmaklarını sıklaştırıyordu.Karşılaşması an meselesiydi.
💙💙💙💙
Sevgili kuralcı ailesi sakinleri merhaba ,
Üçüncü bölümün sonuna geldik.sevgilerle okumanız dileğiyle by by.
Zicirin yakutu, yakutun zincirleri💞💞💖💖💕
Koray acar.👦
Kenan beyt.👨
Irmak saygın.👸
Not:
Bir sorunuz olursa ya yoruma yazın yada özelden mesaj atın olur mu?Kuralcı'nın en başındaki 'K' kenan'ı son harfi 'I' ise Irmak'ın baş harfi ve bölüm başlıklarıda bir sözü tamamlıyor sözümüz bittiğinde ki epey var kitabımızda bitiyor olacak belki iki kitap bile olabilir bu size bağlı
Kıymetli yorumunuzu eksik etmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURALCI (düzenleniyor)
RandomBenim adım Irmak, Irmak saygın. Üniversiteye yeni başlamış, görünüşte mutlu bir o kadarda karanlık bir ailede büyüdüm. Geçmişimi hatırlayamayan ben geleceğimi aniden öğrendikten sonra hayatım karmakarışık olmuştu. "Sen bana emir mi veriyorsun?" dedi...