"Kuyudan"

16 1 0
                                    

Tove lo : habits Şarkımız

"Anne  yardım et lütfen....anne lütfen kurtar beni."

"Gelemem yavrum, gelemem Irmak gibi akan kızım. Gözümün nuru. Anla beni üzülme".

"Ama ....ama sen benim annem değil misin ? Belki seni hatırlamıyorum ama sen benim annemsin hissediyorum ben".

Annem ses seda vermezken  bende etrafa bakındım. Burası yeşil çimenlerin yanında İki Irmağın arasında bulunan boşluk gibiydi. Ben nasıl buraya gelmiştim,  o kadın kimdi bilmiyordum. Sadece annem olduğu yemyeşil gözlerinden anlamıştım. O benim Elmasımdı. Ben en son o küçük klubede değilmiydim.

Gözlerimdeki acıyla geri kapattım. Etraftan gelen sesler yabancı değildi. Kolumda serum olduğunu elimi hafif kıpratmamla anladım. Soğuktu her yer, galiba iki gündür gördüğüm sıcak cennetim şimdi yoktu.

"Onu bulduğum yerde öldüreceğim. Yemin ederim benim olana, kardeşime nasıl dokunur lan. Hele birde..."

Bu ses abisine aitti. Bulmuşlardı onu abisine herşeyi anlatacak peşindeki kuralcıdan kurtulacaktı. O kuralcıysa, kendisi onun yanında ezik kalmayacaktı. Sessiz kalması şimdiye kadar abisine kadar bir şey anlatmamasına dua etsindi. Kuru tehditlere kanacak kadar saf değildi. Abisi herşeyi anlamıştı. Herhalde bahsettiği kişi oy- yada başka birisi.

"O senin kardeşinse benimde kardeşim, Kenan sana yardım edeceğim." işte burda bitmişti.

(Dün gece)

Kenan oturduğu koltuktan rahatsızca kıpırdandı. Bu akşama kadar bütün işleri bitirmeli kardeşi, Koray ve o cadıyla birlikte tatile çıkacaktı. Kardeşine bir hoşgeldin kutlaması yapacaktı. Bir hafta öncesinden Dubai'de bir otele rezarvasyon yaptırmış, evdeki hizmetlilere bavulları hazırlatmıştı.

Ne garipti değil mi? Kardeşini bulalı bir aydan fazla olmuş herşey yoluna girmişti. Yani öyleydi. Eda'nın söylediği  'sen öyle san' cümlesini düşünüyordu. Ne yani Koray onun kardeşine birşey yapacak değildi ya. O nasıl kardeşiyse oda onu benimsemiş kardeşim demişti.

Eda yanlış anlamış olabilirdi. Kardeşinin resmini tekrar dosyaların arasına sıkıştırdı. Kapının tıklatılmasıyla odaya Necla hanım girdi.

"Söyle" Necla bu iki adamı anlamıyordu. İkiside patrondu ama kibarlıktan yoksun bir patron. Ne zaman odalarına girse ya azar işitiyordu yada aferin kelimesini ortası yoktu. Ya mükemmel olacaksın yada çok kötü.

"Kenan bey ımmm kameralar devre dışı olmuş efendim".

"Söyle tamircilere baksın bunumu diyeceksin."

"Hayır efendim. Güvenlikçi Mehmet abi dedi ki dışarıdan sabote etmişler. Kumandayla".

"Kaç sıraları oldu bu olay" içine bir şüphe düştü. Çünkü kardeşi bugün yanına gelecekti. En önemlisi düşmaları vardı. Öz kuzeni bile ona düşmanlık yapmışken kardeşine bir şey olduysa bu sefer ikinci ölümü kaldıramazdı.Cevabını alır amaz Necla'yı odadan postalamış ofis telefonu çalmıştı.

"Alo Kenan bey siz misiniz?"

"Evet buyrun"

"Ben Avrupa yakasından özel....... Hastaneden arıyorum. Kardeşiniz Irmak hanım krize girmiş hemen buraya gelmeniz gerekiyor."

Telefonu kapattı Kenan. O koskoca cüsseli adam kardeşinin canını yakanlardan kendini sorumlu tutuyordu. Kardeşinin yeniden canını yakmışlardı. Bir bulsaydı onları halbu ki neden kriz geçirmişti. Masanın üzerine gelişi güzel attığı anahtarları ve halen şarj olmamış telefonunu aldı.

Gece iki sıraları kameralar sabote edilmiş ve halen bozuktu. İri cüsseli adam asonsöre binip bodrum yani otopark katına indi. İner inmez anahtarlıktan tuşa basıp 'clik' sesini duymasıyla arabasına doğru yöneldi. Bir yandan iyiki dedi. 'İyiki arabayı servisten almışım'. Son gaza basıp resmen otoparktan uçtu.

O sıralarda Eda'da dışarı çıkıp siyah beyaz olan mini cooperına bindi. Kardeşi dediği yeşil gözlüsü hastanede yoğun bakıma alınmıştı.Hemde aşırı uyuşturucu nedeniyle. Kardeşini tanıyamıyordu hala bu evde sadece sessizliğini biliyordu. Abisi iyi gelmemişti. Cıvıl cıvıl kız gitmiş sessiz birisi gelmişti.

....... 

Kenan hastaneye gelir gelmez kardeşinin kaldığı odayı sormuştu. İri cüsseli adam oradan geçerken arkasından onlarca gözün hatta doktorun baktığını umursamamıştı. Tek dileği kardeşinin sağlığıydı. Odaya direk daldı ama ne dalma kardeşinin elini tutan bir adet Koray'ı son anda ıskalamıştı. Koray ayak seslerinden dolayı son saniye kala elini çekmişti. Kuralcımız yeniden 'özür diliyordu.' Hataları bu sefer haddini aşmıştı o hala kendini haklı buluyordu.

"Kim yapmış bunu ona".

"Bilmiyorum abi o şerefsiz kimse haddini aştı". Yalan abi ben yaptım. Bu sefer canını ben yaktım.

"Kim haber vermiş".

"Galiba haber verememiş, yani doktorun dediğine göre kriz yüzünden en son seni aramış, sen telefonu açmamışsın tesadüf eseri dilenciler bulmuş." özür dilerim küçüğüm, özür dilerim yeşilim.

"Ne krizi .... Ne yapmışlar ona".

"Abi...uyuşturucu krizi." Kenan oracığa yığılmıştı. Kendine emanet edilen kardeşi uyuşturucu yüzünden hastanede ruhsuz şekilde yatıyordu. Aklına başka bir şeyler getirdi bir an. Getirmesiyle kafasını sağa sola sallaması bir oldu. Bundan sonra onu yanından bile ayırmayacaktı. Kolunda serumla yatan kardeşine baktı. Gözlerinin altı mosmor olmuştu.

"Uyanıyor galiba".

Gözlerimi sersemlemiş bir şekilde açtım. Hastane kokusu midemi bulandırmıştı. Hoş ne kadar kaldıysam. Koray'ın sesini duymamla sinirim daha da çoğalmıştı. Zor çıkan sesimle konuştum.

"A-b-i"

"Efendim güzel kardeşim". Zar zor kaldırdığım parmağımla Koray'ı göstermeye çalıştım. 

"O yaptı." Kenan kardeşinin ne dediğini anlamamıştı. Doktor onun uyuşturucu yüzünden ve aşırı dozda olmasından halisünasyon göreceği hakkında uyarmıştı. 

"Kim yaptı." Irmak tekrar boş duvarı gösterdi. Halbuki o Koray'ı anlatıcaktı. O sırada içeri giren hemşire gördüğü kalabalıkla yerinde durdu.

"Hastamız fazla yorulmuş sizi dışarı alacağım. Doktor murat bey sizinle konuşacaktı." En son hemşirede çıkınca Koray tekrar içeri girdi. Kimsenin olmadığından emin olunca kapıyı kitledi. Gözleri hala herşeyi altışar gören Irmak karşısına gelen silueti görünce korkmadan edemedi. Aklına gelen o siluetle korkmadan edemedi. 

"Sen küçüğüm herşeyi unutacaksın anladın mı beni ahh Irmak senin bu kadar güçsüz olduğunu bilmezdim. Şimdi benim neden soğuk olduğumu anladın herhalde. " Ellerini sarı saçlara götürdü. Baş hizzasından uçlarına kadar serçe parmağıyla okşadı."Kisenin ağzına laf vermeyeceksin. Hani sen bana kuralcı diyorsun ya ben kural koymam. Kurallar benim lugatımda -saçlarına bir öptü- veya herhangi birinin -alnını öptü- seni benden uzaklaştıracak kadar - dudaklarının soğukluğunu hissedecek kadar küçük bir öpücük- kurallarım her zaman geçerli kilitli cennetimin anahtarı".

Şimdi dipsiz kuyudan çıkma vaktiydi.

Kendini yakutla kıyaslayan zincir yine değersizliğini hissetmişti. Hemde ilk defa değil her dokunuşunda ... Zincirin parçaları kopuyor her kopan parça ciğerlerine batıyordu.

....................

Arkadaşlar geç oldu. Koray'a sövebilirsiniz. İçindeki kuralcı taraf daha çıkmadı. Bunlar onun sadece psikopat tarafı.


KURALCI (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin