Bilemezsin sendeki enkazın nerede nasıl oluştuğunu. Her şeyin bir anlamını ararsın. Belki AŞK'tır bu. Aşk neydi sahiden? Sadece üç tane harften oluşan bir kelime miydi yoksa seni senden eden enkaza dönüştüren bir cümle miydi. Kişi de zaten sürekli olarak bunu arayıp bunları anlamlandırmak istemez mi. Hangisi önemlidir sana göre. Hep bir arayış içinde olmak mı yoksa sürekli düşünerek anlamı oluşturmak mı? Bu yüzden en yakınını bile göremez ya insan. Anlamı sürekli ulaşılmaz yerlerde derin sularda arar. Başka kimselere sorar durmadan. Bilemez herkesin kendine göre bir anlamı olduğunu. Bunların kimine göre sevmek kimine göre hissetmek kimine göre de sonsuzluğa uzanan bir yola girmek olduğunu öğrenir. Bazı kimseler ise sevgi kelimesiyle ilişkilendirir ve bunu da cümle başında belirtir. Bunların da her şeyi uzakta aramaktan meydana geldiğini öğrenir. Aşkın anlamını ararken enkazı da kaldırmaya başlar insan. İşte o yüzden insan enkaz altında kaldığında arar anlamı. Anlam aradıkça beliren düşünceler de sarmaya başlar yaranı. Seni oluşturur her bir kelime tanesi. Ve artık her şey nihayete ermeye başlar seninle ve yakınındaki uzak kişilerden...