35- *Final* 1/2

146 10 2
                                    

Doruk gece saat 2 den beri ameliyattaydı ve benim elimden yine hiç bir şey gelmiyordu. 

Çaresizlikten nefret ediyorum. Şuanda herşeyden çok sevdiğim adamı soğuk bir sedyeye yatırmış beynini deşiyorlardı ve ben burada sadece onu bekliyordum. Elimden sadece beklemek geliyordu. Neden? Neden sadece bekliyordum. Elini tutmak istiyordum. Bırakmamak . Onun yanında hızlı atan kalbimi istiyordum. Ona her sarılışımda kalbindeki ritmi dinlemek yine boyum tam yetmediği için parmak uçlarımda yükselip kafamı boynuna yaslamak istiyordum. 

 Gözleri yine kapanmıştı artık buna dayanabileceğimi sanmıyordum . Dikişlerim hala acıyordu fakat kalbim kadar değil . Çektiğim acının haddi hesabı yoktu . Bu zamana kadar dayanmıştım ama bundan sonra olmuyordu . Nefes bile alamıyordum . Zorlanıyorum . Onsuz kalıcağımı düşünmek bile beni bu hale getirirken onsuz kalınca ne hale geleceğim hakkında bi fikrim yoktu . Durumum kötüydü . Çok kötü . Aldığım nefesler dahada hızlanırken alnımdan akan terler ve o şuan ki korkum beni daha da zor duruma getiriyordu . Düzenli nefes almaya çalışıyordum . Olmuyordu . Olmayacaktı işte .  

Saat sabahın 4'ü. Sen yatıyorsun. Ben ağlıyorum.

Hala uyanmıyordu. Doktor herşeyin kötüye gittiğini kanserin vücudundan alınmasına rağmen geç kalındığı için beyne de sıçradığını söyledi. Nasıl oluyordu? Nasıl olurdu? Neden hiç tedavi görmek istemedi. Oysa ki anılarımız vardı. Çocuklarımız olucaktı. Kızımızın ismi Esila oğlumuzun adı Ege olucaktı. Birbirlerine kardeşten öte olucaklardı. Belkide gelecekte bizim gibi bir aşk yaşayıp onlarda yeşericekti. Ama olmuyordu. Herkes geç kaldığımızı söyleyip herşeye hazırlıklı olmamızı söylüyordu. 

Ben hazırlıklı olmak istemiyorum. Ben hiç bir şeye hazır değilim. Herkes bilir beni ben hiç bir zaman anında hazır olamazdım ki. Şuan ben ondan daha kötü bi hastalığa yakalanmıştım ve benim tek ilacım oydu. Ama şimdi o ilacımda tükeniyordu. Benimle beraber herşey tükeniyordu. Ya da ben öyle hissediyordum.

Yalnız kalmaktan küçüklükten beri korkardım. Herkes bilirdi bunu. En çokta Doruk. Beni hiç yalnız bırakmadı. Her güneş battığında her yer karanlık olduğunda yanımda olurdu. Bilirdi beni. En iyi o bilirdi. En iyi o sarardı. Bazen babamdan bile yakın olurdu bana. Herşeyden yakın ve herkesden uzak tutardı beni kendine. 

Geleceğim ve geçmişim arasındaki ince çizgimdi o. Sadece artık geçmişim olarak kalıcaktı. Ya da küçük bir umut parçası bizi geleceğe taşıyacaktı. 

Bu biraz karıncanın fili taşıması gibi oluyordu düşününce. Çünkü o küçük umut yok olmak üzereydi. Küçük umudum yok oluyordu. Doruğum gidiyordu. Herşey anlam kazanırken herkes anlam kaybediyordu. Elimden bir şey gelmemesi beni yoruyordu, düşündürüyordu. Üzüyordu. Olmuyordu.

Herşeyi içime atmaktan yoruldum. Onun o halini düşünmekten, kimseye şuanda hislerimden bahsedememekten, ağlamaktan, gülmekten, hayattan, nefes almaktan herşeyden yoruldum.

*Umudun kalmadı* dedi içimdeki üzgün ses. Bende ekledim kendi kendime. Öyle canım ölmek istiyor ki.Çok ölmek istiyorum. Biraz ölmek istiyorum. Ben ölmeliyim. Uykuda gibi. Biraz ölmeliyim. Çok yorgunum. Belkide .... artık uyanmam.

Kendi kendime düşünürken bekleme odasındaki koltuklardan birine gözlerime hakim olamadım. Ve düşüncelerimle kendimi derin uykuma teslim ettim. 

--------------------------------------------------------

Gözlerim ağır ağır açılırken gece durmadan ağladığım için şişen göz kapağım gözüme baskı uyguluyordu. Keşke şuanda hissettiğim tek baskı bu olsaydı.

Beren bulunduğum koltuğun yanındaki koltukta benim gibi uyuya kalmış gibi görünüyordu. Poyrazın bana doğru yaklaşmasıyla uzandığım koltukta oturur pozisyona gelip yanıma oturması için elimle koltuğu işaret ettim. Onunda gözleri şişmişti. 

Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. İkizimin kollarında yeni gelen göz yaşlarımı ağırlıyordum.

Doktorun biri yanımıza doğru yaklaşırken ben umutsuzca sadece yerdeki fayansları inceliyordum. Poyraz yavaşça beni koltuğa doğru çevirip oturduğu yerden kalktı.

" Doruk Bey şuanda gözlerini açtı fakat fazla zamanı kaldığını söyleyemicem, çok yakını olanlar tek tek görebilir. Ama lütfen fazla yormamaya çalışın." 

Doktorun sözlerini duymamla direk Doruğun odasına doğru ilerledim. Hızla kapıyı açıp yavaşça geri kapattım.

Gözlerimdeki yaşlar anlamsızca birden durdu.

Doruk beni görünce çarpık bir gülümsemeyle yerinde kıpırdamaya çalıştı. 

" Lütfen. Yorma kendini." dedim cılız sesimle. Başını onaylar bir şekilde sallayıp bana gülümsemeye çalışıyordu ama onunda içinde fırtınalar koptuğunu biliyordum. 

Şu an ona deli gibi bağırıp neden en başında bize söylemediğini ve tedavi olmadığını sormak istiyordum. Neden bizi şuanda bırakıcağını ve bir daha onu neden göremeyeceğimizi öğrenmek istiyordum. Artık onu istiyordum. Benimle olmasını ve bırakmamasını. Kollarında olmayı. Mutlu olmayı.

Sedyesine doğru yaklaşıp ellerini tuttum. Belkide son kez tutuyordum. Bilmiyorum. Lanet olsun ki hiç bir şey bilmiyorum. Herşey anlamsızdı şuanda.

Bir yanım ona beni bırakacağı için sövmek diğer yanımsa şuanda hala yanımda olduğu için onun nefesini kesecek kadar sıkı sarılmak istiyordu. 

Onunla geçirdiğim son anlardı. Son anlarımızdı.

Onu bırakmak için çok erkendi. Herşey için çok erkendi. Bizim için. Ailesi için. Ölmesi için.

Daha bizim kendi ailemiz olucaktı. Bacaklarımıza sarılıp peşimizden koşan minik Esila ve Egemiz olucaktı. OLMALIYDI. 

Ona veda mı etmeliydim? Ya da sessizce elini tutup göz yaşlarımı serbest mi bırakmalıyım ? 

Ne yapmalıyım?

" Bana masal anlatır mısın?" dedi kısık sesiyle.

Gülümseyerek burnumu çektim.

" Bir varmış bir yokmuş.." 

Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masalların hiçbirinde ayrılık yoktur derler. Biz neden kurallara uymuyorduk ki ?

" Doruk ve Mercan adında iki genç varmış..." ikimizin başına geçenleri kısaca masal gibi anlatıp gözlerine bakıyordum. " Doruk hastalığını yenmiş ve hastaneden çıkmıştı. Mercanla beraber hayalindeki çocuklarıyla beraber evlerinde mutlu mesut yaşamışlar " diyerek hikayemi sonlandırdım. 

Doruğun ellerini yüzüme uzatıp göz yaşlarımı silmesiyle farkettim ağladığımı. Ne zamandır ağlıyordum?

Çaresiz olmaktan da, çaresiz gözükmekten de nefret ediyordum.

" Mercan. "

" Efendim Birtanem " dedim burnumu çekerek.

" Ne olursa olsun kendine iyi bak üzme tamam mı ? Seni çok seviyorum." 

Aklıma gelen fikirle onun konuşmasını yarıda kestim. 

Onun çocuklarını taşımak istiyordum..

Biri ona biri bana benzeyen iki tatlı şey..

Esila ve Ege...

Bizim miniklerimiz...

Düşüncesi bile güzel olan hayalimiz..

Aşkımızın meyveleri..

**************************************

Selom canlarım :D bu bölümü daha uzatıcaktım ama azıcık heycan şey ediyim dedim jadajsndmd 

11K OLDUK ULANNN <3 YERİM SİZİ BEN CANLARIMM

Hepinizi çok seviyorum çok çok öpüldünüz canlarım :** 

Diğer bölüm 1-2 güne gelir.

Yine Mi Sen ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin