-13, 'Savaş'

47 2 0
                                    


Gözlerimi araladığımda yanı başımda çalan alarma kısa bir bakış attım. Karnım feci şekilde acıkmış, boğazım kurumuştu. İçimde birden beliren korkuyla yutkundum.

Bugün, savaş günüydü.

Yataktan aşağı ayaklarımı sarkıtıp elimi boğazıma götürdüm. Lanet olsun, ölüp gidecektim!

Karnım guruldadığında sıkıntıyla iç çekip ayaklarımı yere bastım ve üzerimde iç çamaşırıyla uyuduğumu hatırlayıp gözlerimi dolaba çevirip oraya doğru ilerledim. İçini açıp beni hazırlayacakları zamana kadar giyeceğim beyaz, tüylü kazağım ve pantolonumu çıkardım. Banyoya girip rutin işlerimi hallettim, elimi yüzümü yıkadım ve kıyafetlerimi hızla üzerime geçirip saçlarımı elimle düzeltip odadan çıktım.

Ancak kapıda bir sürü kamera beklemediğime emindim.

Gelen ani flaşla elimi gözüme tutup kameralara baktım. Bir kaç mikrafon daha bana yöneltilirken aralarından sıvışmaya çalıştım ancak üzerime kabus gibi çöktüler. Kapı kolumu tutarken ani sorularına devam ediyorlardı.

''Lanet olsun! Onu rahat bırakın, bırakın dedim! Çekilin!'' tanıdık sesle oraya doğru baktığımda Ayda muhabir ve kameraları yararak geçti ve eliyle hepsine durun işareti yaptı. Bu süreçte bana bakmamıştı bile. Hepsi itaat ederek sustuklarında kamera flaşlarıda kesilmişti. Geniş koridoru az öncekinin aksine sessizlik kaplarken Ayda bir tarafa doğru başıyla işaret yaptı. Muhafızlar bizim geçmemize yardımcı olurken başımı eğmiştim.

Utanç vericiydi.

Yemekhaneye inerken Bertuğ ve Casmin'de yorgun bir biçimde bize katıldılar. Muhabirler ve kameralar onlarıda etkileri altına almışlardı sanırım.

''Ayda, nasıl oldu da sana itaat ettiler?'' dedim yemek sırası beklerken. Bana bakıp kıkırdadı ve omuz silkti.

''Sanırım yaşadığım yerde ki başkanın kızı olduğum içindir'' deyip önüne döndü. Kısa sürede yemeklerimizi alıp boş bir masaya dört kişi kurulmuştuk. Etrafıma kaşlarımı çatarak baktım ve bıkkınlıkla ''Sonat nerede?'' dedim. Casmin sinirle çatalı yumurtaya geçirdiğinde iyice şaşırmıştım.

''Sonat aslında bizim gibi savaşçı değilmiş, onun işi bizim gibi kaçanları geri buraya getirmekmiş oysa ki!'' dedi Bertuğ huzursuzlukla. Şaşkınca yüzüne bakakaldığımda yemeğini yemeye devam etti. Yumurta ve ekmeğimi kısa sürede bitirip kahvemi içtim.

''Bütün savaşçılar, odalara!''

Muhafızın dediğiyle herkes gibi bizde ayaklanmıştık. Koridorda, ayrılmadan önce Bertuğ hiç beklemediğim anda bana sarılmıştı. Kollarımı boynuna sardığımda çekilmeden önce kulağıma ''Orada, bizi bul küçük kız'' deyip Casmin'le gitmişti.

Ayda, odama kadar bana eşlik etmiş, sonrada kendi odasına gitmişti. Odama girdiğimde elinde bir kıyafetle duran kadınlarla karşılaşmıştım. Kıyafeti bana giydirip kemerlerimi bağladıklarında ilk kaçtığım günü düşündüm. Burukça güldüğümde kadınların içlerini çektiklerini duyar gibi olmuştum.

Kim bilir daha kaç tane çocuğun böyle ölüme gidişine tanık olmuş, onları giydirmişlerdi?

Saçlarımı sıkı bir örgü yapıp sırtıma bir ok kılıfı ve yay takmışlardı. Kemerlerime çeşit çeşit bıçaklar yerleştirip dışarı çıkmışlardı. Onların hemen ardından giren iki kişi, babam ve annemdi. Kaşlarımı alayla kaldırıp bana yaklaşan evebeynlerime (!) durun işareti verdim. İkiside durduklarında ''Çıkın'' dedim tok bir sesle.

''Kızım, lütfen bak biz...'' babamın yüzüne dikkatle baktığımda annem susmuş bize bakıyordu. Babam nefretle yüzünü buruşturup odadan çıktığında annemin elbisesinden tutup çektim ve sıkıca sarıldım. Kaç dakika öyle kalmıştık, hatırlamıyordum ama gitmem gerektiğini gösteren zil çalmıştı. Annem dolu gözlerle yanağımı okşadığında burukça gülümsedim ve dolan gözlerimi silip savaşta kullanmam gereken sırt çantamı alıp kısa sürede uçağa binip arkadaşlarımın yanına kuruldum.

İşte başlıyordu.

Son Savaşçı #DÜZENLEMEDE#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin