Şehit Köpeğimiz İzel...

303 19 0
                                    


Arkadaşlar,öncelikle şunu belirtmek istiyorum; bir köpeğe şehit dediğim için bunu lütfen şehitlerimize bie hakaret olarak algılamayın; yürekten söylüyorum ki bunu yapacağıma canımı vermeyi tercih ederim. Ama köpeklerimiz bizim birer " askerimizdi " . Bir çok operasyonda bizimle bulundular ve bizi bir çok tehlikeden kurtardılar. Bu yüzden onları " şehit " olarak nitelendiriyorum; yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemesi temennisiyle...

-----------------

Karlar henüz erimemişti, Mart ayının ortasında olmamıza rağmen, aralıklarla bastıran tipi nedeniyle bırakın operasyonları, askerlerin mevzilerde durması bie zorlaşmaya başlamıştı. Aker eksiğimiz vardı, çocuklar 24 saat kalmaya başlamıştı mevzilerde ( normali 12 saattir ), zaman zaman ben de mevzi nöbetlerine gidiyor, onlara destek olmaya çalışıyordum. Batıdaki usta birliklerinden gönderilen askerlerin çoğunu geri gönderiyorduk, kendilerine bırakın faydalrı olmayı, kalsalar bize zararları dokunacaktı; hal böyle olunca da asker eksiğimiz artmış, Siirt merkez bizi kendi halimize bırakmıştı neredeyse.

Nihayet beklediğimiz operasyon mesajı gelmişti, küçük birlikle çıkmamız emrediliyordu ( daha ne kadar küçülebiliriz diye güldüm içimden ). 40 kişilik bir grubun Cehennem Deresi olarak tabir edilen bölgeye doğru intikal edeceği bildirilmiş, acilen hazırlanmamız emredilmişti. Adı geçen mevkiiyi okuyunca tüylerim diken diken oldu; orası sadece Özel Harekât birliklerinin korkusuzca girebildiği yerlerden sadece birisiydi.Bunu askerlerimle paylaştığımda aldığım cevap beni yerin dibine sokmya yetti, Kubilay ;

- " Hocam, sen bizi Değil oraya, Cehennem'e göndersen, oraya da gider geliriz inşallah" ....

Bizde de korkudan eser yoktu, ancak elimdeki askerlerin eğitimi orası için yeterli olmayabilirdi. Bir de İzel köpeklerimiz vardı, onları nasıl hava indirmeyle yere ulşatıreceğımızı düşünüyordum. Gö türmemiz gerekiyordu, hiç değilse İzel'i; çocuklar onu harika bir mayın köpeği haline getirmişti, tüm mayınların kokusunu uzaktan alıp bizi uyarırdı.

Hazırlıklar yapıldı, helikopterleri beklemeye başlamıştık. Kubi ve Abdullah'ın İzel'e paraşüt kuşanmaya çalışırkenki halleri görülmeye değerdi doğrusu;

- " Gel kızım buraya, sana ciciler aldım, gelllll" ( Kubi)

- " Gel lan buraya, uğraştırma ben, değerini bil kız, ilk paraşüt giyen köpek sen olacaksın " ( Abdullah )

Sonunda başardılar, iki yedek paraşütü ( Küçük oldukları için yedek kullandılar ) İzel'in alt ve sırt kısımlarına bağladılar dengede tutabilmek için.

Helikopterlerdeydik artık; dört helikopter aynı anda büyük bir gürültüyle havalandılar. 30 kişiydik, yeterdik biz onlara, yetmeliydikte...

Herkes yere başarıyla inmişti hafif tipiye rağmen, yerde 10 dakika İzel'i bekledik, kilosunu kimse hesaba katmamıştı ben dahil, yere süzülerek iniyordu, kızım benim, hiç mi sesi çıkmaz bir köpeğin; ama çıkmadı işte; biliyordu o da, ses çıkartmak yoktu...

Yavaşça görev yerimize doğru yaya olarak intikale geçtik, her şey normaldi, bizi gözetleyenler olduğunu sanmıyorduk; buna ilişkiin hiç bir emare yoktu. İzel en önde, arkasında ben, Kubi ve Abdullah, bu şekilde devam ediyordu. Yaklaşık 2 saat kadar yürüdükten sonra İzel'in hareketlerinde gariplikler sezdik, ama ortada ne mayın emaresi ne de etrafta biziö görebildiğim kimse vardı, her şey normaldi bize göre.

İzel ileri geri koşuyor, atlayıp zıplıyordu, Kubi'nin ayağını bile ısırdı hafifçe ki bu neredeyse imkânsızdı, en çok onu severdi İzel.

- " Kızım ne oldu, etrafta bi şey yok, sakin ol " ( Kubi )

Mayıncılar herhangi bir tehlikenin olmadığını söylüyordu, biz de yürümeye devam ediyorduk.

İzel birden üzerimize doğru koşmaya başladı, önce Kubi'yi yatırdı yere, sonra da benim üzerime atlayarak beni yere yıktı. Aniden geri dönerek 30 metre kadar ileride havaya zıplayarak yere düştü ve düştüğü yerde büyük bir patlama oldu. İzel bizi kurtarmak için kendini feda etmişti. Seri bağlı 8 mayın aynı anda patladı, topukkoparan diye halk arasında tabir edilen 6 , 2 de anti tank mayını. İlerideki tepe neredeyde olduğu yere çökmüştü. Kubi' ye baktım, ağlıyordu, Abdullah göz yaşlarını silmek için arkasını dönmüş, göstermemeye çalışıyordu.

Hemen toparlandık, yolumuza devam etmeliydik, birazdan büyük bir patırtının kopacağı belliydi, ileride bizi bekliyor olmalıydılar. Hemen yönümüzü değiştirerek başka bir yoldan ilerlemeye devam ettik.

O günün gecesi bir hafta süren bir çatışmaya girdik, şehidimiz yoktu Allah'a şükürler olsun, ancak 7 yaralımız vardı;ileride anlatacağım o geceyi.

Daha sonra geri dönerek, tepeyi kazdık ve İzel'den geri kalanları toplayarak , hak ettiği şekilde karakolun bahçesine gömdük.

İzel'i asla unutmadık...

----------------------
DEVAM EDECEK
----------------------
Genghis Khan
Mart 1992 / Bingöl Güneyi

Güneydoğu Ve YaşadıklarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin