Bölüm 12 'kardeş'

89 5 16
                                    


 Merhaba arkadaşlar :) 1K olmuşuz ne kadar sevindim anlatamam. ben bu hikayeye öylesine can sıkıntısına başlamıştım bunu gerçekten beklemiyordum. Okuyan herkese çok teşekkür ederim :D

Bu bölüm biraz duygusal olmuş olabilir. çünkü yazarken slow karadeniz şarkıları dinliyordum :) Yine küçük bir sır daha ortaya çıktı. Bununla ilgili Düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. İyi okumalar... 


        Gözlerim bir Aykut'un bir de İlda'nın üzerinde gezdirip duruyordum. Şuan aynı masada yemek yiyoruz. Aslında onlar yiyiyor bense elimdeki su dolu bardağı usulca çeviriyorum. Sanki hiçbir şey olmamış da onlara yemeğe gelmişim gibi davranıyorlar. İlda elinde ki çatal, bıçağı bırakıp bir yudum su içti. Sonra dirseklerini masaya koyup ellerini birleştirdi. Kadının her hareketini takip etmek bende takıntı haline gelmişti. Nefes alışını bile takip ediyordum. İlda yüzüne ona çok yakışan bir gülümseme yerleştirdi. Bakışlarında ki duyguyu anlamış değilim. Beni ilk gördüğünden beri hep aynı bakışla bakıyor. Gözlerinden hep aynı duygu geçiyor.

Onu kaçırdığımda bile bir harekette bulunmamış bana yine böyle bakmaya devam etmişti. Bu benim sinirimi bozuyordu. Hem de haddinden fazla. Ne ara masanın üzerinde parmaklarımla ritim tutmaya başladım bilmiyorum ama şuan çok hızlı şekilde ritmik sesler kulağımı dolduruyordu. Kafamı hafiften Aykut'a çevirdim o da yemeğini yemeği bırakmış annesine(!) bakıyordu.

Aykut'a bakarken bir şey fark ettim. ilda'ya bakarken gözleri parlıyordu. Yüzünde istem dışı hafif tebessümler oluyordu. Ama sadece sevgiden oluşan bir parıltı değildi bu. Annesine çok saygı duyuyordu. Bunu bana biraz önce çok güzel gösterdi. Dediğini ikiletmiyor hemen yerine getiriyordu. Bende böyleydim. Annemin bir dediğini iki etmezdim. Benim de ona bakarken gözlerim parlardı. Aykut'un parladığı gibi hem de.

İşte yine aynı şeyi yapıyorum. Geçmişe takılıp kalıyorum ve kendime acı çektiriyorum. Bunu neden yapıyorum? Ben kendime değil başka kişilere acı çektirmeyi severken niye arada kendimi de katıyorum? Gözlerimi hafifçe yumdum ve bununla birlikte bir damla bacağıma düştü. Yine mi habersizce gözlerim dolmuştu. Bu daha çok sinirlenmeme neden oldu ve ellerimi masaya vurarak ayağa kalktım. Daha fazla bu tabloya dayanamayacaktım çünkü. Bu anne, oğul benden ne istiyor? Konuşurken sesim oldukça yüksek çıkmıştı.

" Yeter, artık benden ne istediğinizi söyleyin."

İlda hafif sırtını dikleştirip sandalyesinden biraz öne kaydı. Tam gözlerimin içine bakarak ve yine o gülümsemesini yüzüne yerleştirerek konuştu.

"Işıl aslında ben senin sadece bizimle çalışmanı istemiyorum..." cümlesine devam edecekken ben konuştum. Artık dayanamıyordum ve sinirden ellerim titremeye başlamıştı. eğer ellerim titriyorsa bunun devamı gelecekti. Bir sonra ki adım göz seğirmesi, histerik kahkahalar ve tüm vücudu saran titremeler ve en sonunda kanlı, parçalanmış bedenler. Bunu defalarca yaşadığım için neler olacağını çok iyi biliyordum.

"Bizimle çalış bizimle çalış başka bir şey bilmez misin sen." Ben sinirden nefes nefese kalırken İlda hala çok sakindi. Önce derin bir nefes aldı ve cümlesine devam etti.

" Sen bana annenden emanetsin."

Ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemediğim nadir anlardan birini yaşıyorum. Beynim vücuduma hükmetmeyi kesmiş gibi hissediyorum. Biraz önce bu kadının söyledikleri beni neden böyle yapmıştı ki? Göz kapaklarım bile işlevini yapmayı reddediyorken beynim nasıl işlesin ki. Bu kadın beni neden en hassas bölgemden vuruyordu? Bunu bilerek mi yapıyor? Beni güçsüz, savunmasız ve çaresiz bırakmak için bilerek mi yapıyor? Evet, kesinlikle bilerek yapıyor. Beni kandırmaya çalışıyor ama ben buna kanmayacağım. İnanma Işıl inanma o anneni tanımıyor annen böyle bir kadını tanımıyor. Hem tanısa sen bilirdin. Bilirdim demi? Bilirdim.

Gözlerimi sıkıca yumdum ilk önce. Derin bir nefes aldım ve artık vücudumda gezinen siniri serbest bıraktım. Bu kadar dayanmam bile bir mucize aslında. Gözlerimi açtığım da masanın üzerine baktım. Sonra çatılan kaşlarımla birlikte İlda'ya öyle bir bakış attım ki gözlerine endişe kırıntıları düştü. Sesimin nasıl çıkacağını bilmeden konuştum.

" Annem senin gibi birini tanıyor olamaz. Benim annem gül kokar senin gibi kan kokan birisine kızını emanet etmez." Sesim öyle yüksek ve net çıkmıştı ki bu kadar olacağını ben bile beklemiyordum. İlda yine sakin konuşmaya devam etti.

" İlknur'u senden iyi tanıyorum Işıl." Ben anladım. Bu İlda karısının benden ne sikimi istediğini anladım. Bu karı beni delirtmek istiyor. Kesinlikle başka bir açıklama yapılamaz buna. Peki ben niye hala bir şey yapmıyorum. Bu kadına saldırıp boynunu kırmıyorum. İşte orasını bende bilmiyorum. İçimde volkanlar patlıyor resmen. Öfkem bir volkan misali içimde patlıyor ve beni yakıyor. Nedir beni bu kadına zarar vermemem için tutan? İşte asıl delirmemi sağlayan şey bu. Nedenini bilmediğim adını koyamadığım duygu yüzünden bir şey yapmamam. Yapamamam.

"İlknur seni çok seviyordu Işıl. Seni bana emanet etti çünkü başına kötü bir şey gelmesini istemiyordu. O hayvan kocasının sana zarar vermesinden korkuyordu ve korktuğu başına geldi." İlda konuştukça sanki gücüm bedenimden çekiliyordu. Artık bütün vücudum titriyor gözüm seğiriyordu ama kahkaha atamıyordum. Sesim çıkmıyordu.

İlda'nın cümlesinde ve yüzünde dikkatimi çeken bir şey oldu. Hayvan kocası derken sinirli ve sert söylemiş, gözleri dolmuştu. Derin bir nefes verdim önce. Nasıl yaptığımı bilmesem de sakin durmayı başardım. Ağzımı açtığımda yine düşünmeden konuşuyordum. İçimde ki ses beni yönlendiriyordu.

"Annemi nerden tanıyorsun?"

"İnsan kardeşini tanır Işıl ve ben kardeşimi çok iyi tanıyorum. Ben İlknur'u çok iyi tanıyorum. Sana verdiği ismin nedenini bilecek kadar iyi tanıyorum."

Artık içimde ki ses bile susmuştu çünkü bu duruma ne diyeceğini ne yapacağını o bile bilmiyordu. En zor durumda bile ne yapacağımı bilirken şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Biran en iyi bildiğim şeyi yapmaya karar verdim. Gözlerimi masanın üzerinde ilk gezdirdiğimde yerlerini zihnime kazıdığımı bıçağı elime aldım. "yalan söylüyorsun" diye bağırdıktan sonra oturduğum sandalyeyi yüksek bir sesle devirerek kalktım. İlda'ya doğru hızla yürümeye başladığımda biri önüme geçti. Yüzüne baktığımda önüme geçen kişinin Aykut olduğunu gördüm. Ben onun masada olduğunu tamamen unutmuştum. Eğer unutmuş olmasaydım ilk onun icabına bakardım.

Gözlerimi kısarak Aykut'a bakmaya devam ettim ne yapmaya çalıştığımı anlayamadığı o boşluktan yararlanarak bacak arasına en sert tekmemi geçirdim. Acının etkisiyle iki büklüm olduğunda bu sefer sırtına dirsek indirdim. Aykut'u kenara doğru ittirdikten sonra İlda'ya geri döndüm. Oğlunun canını yakmama rağmen hala yerinden kıpırdamamış sadece bana bakıyordu. elimde ki küçük yemek bıçağı ile ona doğru ilerlemeye devam etti. Yerimde durmamı sağlayan şey ise yine İlda'nın sözleri oldu.

" Tıpkı bana benziyorsun. Gözü pek istediğini yapan. Canını yakanın canını yakan. Sen İlknur'a değil bana benziyorsun." Yüzüne yine o gülümsemesi yayılmıştı ve bu gülümseme beni yine harekete geçirdi.

" Ben. Sana. Benzemiyorum."Adım daha çok hızlanırken boynum ve omuzum arasında bir yerden acı dalgalarıyayılmaya başladı. Gözlerim kararıp yere yığıldığımda son gördüğüm şey bulanıkbir siluetle İlda'nın yanıma koşmasıydı. Bundan sonrası ise uğultu ve karanlık...

  \B{JX

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin