Bölüm 18 'GAMEOVER ARAT'

25 4 4
                                    


İnsanlar etrafında olan bitenden uzaklaşmak için kaparlar gözlerini. Korkularını aşmak yerine uykunun masum kollarına sığınırlar. Ama bilmezler ki asıl düşmanları kendilerini teslim ettikleri uykudur. Korkuların su yüzüne çıktığı, tamamıyla savunmasız olduğunuz yerdir uykular âlemi. Herkese ayrı bir dünya oluşturmaktan bıkmaz...

Bende kendi dünyama dalmak için kapadım gözlerimi. Teslim ettim düşmana kendimi. Zifiri karanlığın en derinine dalıyorum her seferinde. Karanlığın ruhumu boyamasına izin veriyorum. Aç bir köpek balığı gibi saldırışını izliyorum. Ben sessiz kaldıkça ruhumda saklanan anılar avazı çıktığı kadar bağırıyor. Kafamın içinde oluşan sesleri susturmak istiyorum ama bunun için kılımı bile kıpırdatmıyorum. Galiba ben böyle olmayı seviyorum.

Gözlerimi açtığımda ruhum gibi karanlık olan tavanı izlemeye başladım. Derin bir nefes alıp verdim önce. O kadar yabancı geliyordu ki artık her şey. Bazen sahip olduğum beden bile ağır geliyor. Kendimi bir tımarhane gibi hissediyorum. Ruhumu da bu leş yere tıkmışım gibi. Bedenim bir tımarhane, ruhumda burada ki tek akıl hastası... Ruhumu bu hapsolduğu iğrenç tımarhaneden kurtarmak istesem de bir düşünce hep durduruyor beni. ' Dışarıda hapsolmuş bir sürü iğrenç ruh var. Onları kurtarmadan bir yere gitme.'. Ben aslında insanları öldürmüyordum. Onların, iğrenç karanlığın çamuruna bir nebzede olsa bulaşmış bedenlerinden ruhlarını kurtarıyordum.

Yavaş yavaş, acı çeke çeke serbest bırakıyorum ruhlarını özgürlüğe. Ruhlarına çektirdikleri acıları bende bedenlerine çektiriyorum. Ama bedenlerin suçunu hep ruhlar çekiyor. Onları serbest bırakarak iyilik mi yapıyorum yoksa kötülük mü henüz bende karar veremiyorum. Bedenlerin işlediği suçları ruhlar kurtulduklarında cehennem diye bir yere giderek çekiyorlar. Belki müebbet yemişlerdir. Ne kadar daha acı çekeceklerini bilmeden özgür bırakıyorum onları.

Bir gün gelecek ve ben kendi ruhumu da hapsolduğu yerden kurtaracağım. O gün geldiğinde, ruhum bedenimi terk ettiğinde tek fark benim ruhum ne cennete girebilecek kadar temiz ne de cehenneme girecek kadar günahkâr olacak ve kendini boşlukta sonsuza dek yalnızlığa yeminleyecek.

Sıkıntılı bir nefes daha çektim ciğerlerime. Kafamı hızla sağa sola sallayıp düşünceleri çivili duvarlarıma fırlattım ama her zamanki gibi saplandıkları yerde rahat durmamakta ısrar ediyorlardı. Daha fazla bu duruma katlanamayacağımı anladığım için yatağımdan hızlıca kalktım. Biraz evi keşfetmenin zamanının geldiğini düşünmeye başladım. Odamdan çıkıp büyük koridorda göz gezdirdim. Benim odam dışında altı kapı daha vardı. Yüzümde merak duygusunun heyecanı ile kıvrılan dudaklarım ve fıldır fıldır gözlerimle bana en yakın olan kapıya doğru yol aldım. Beklemeye gerek duymadan direk kapıyı açtım ve içeri girdim. Karanlıktan dolayı hiçbir şey görememenin verdiği sinirle önce bir lanet okudum içimden. Sonra keşke bu işi sabahın ışıklarıyla göz gözü görürken yapsaydım diye geçirdim. Yine de her şeye rağmen başladığım işi yarım bırakmak bana göre olmadığından dolayı adımlarımı odanın içerisine doğru yönelttim. Karanlığa alışan gözlerim etrafı seçmekte biraz daha rahatlasa da hala tam olarak göremiyordum. Etraftaki eşyalara çarpmamak için bir âmâ gibi yavaş ve dikkatli hareket ediyordum. Karanlıkta gözüme ilişen ilk şey yatak ve yanında ki şifonyer oldu. Buranın bir yatak odası olduğunu anlamam pekte zor olmamıştı ama bu sefer kimin olduğunu çözmek istiyordum. Adımlarımı yatağa doğru yönlendirdiğimde odanın kapısının kapanma sesi geldi. Olduğum yerde kıpırdamadan beklemeye başladım. Arkamdan gelecek her sese kulak kestim ama sadece benimle eş zamanla giden nefes seslerinden başka bir ses gelmiyordu. Beklemeye devam ettim. Ben ne kadar sessizsem arkamda ki de o kadar sessizdi. Bir süre sonra hafif bir gülme sesi geldi ve ışıklar açıldı ve tanıdık erkek sesi kulaklarıma doldu.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin