Yıllarca insanlar mutlu bir aile tablosu içinde yaşayıp hayatına aldığı insanlara güvenip sevgisini verir daha sonra bunun hepsi toz bulutu gibi uçup gider. Şuan benim hissettiğim duygu gibi herşey bir toz bulutu gibi uçup gitti belkide bu doğru bildiğim hayatımdan kopan ilk boncuktu yavaş yavaş düşüp en son beni yok edecekmiş gibi hissediyordum. Kemal amca ,ben kendimi bildim bileli bizimle yaşardı babamın şoförüydü en sevdiği çalışanlarından biriydi. Gerçi benim babam hiç çalışanlarına kötü davranmazdı hepsini severdi. Annem biraz mesafeli dururdu evli bir tane küçük kızı vardı . Onu öyle beni takip ederken görmek beni bu yüzden çok şaşırtmıştı belkide çünkü beni çok severdi hep bana hediyeler alırdı karısıyla ,hâlâ inanamıyordum onun orada ne işi vardı ben nasıl bir yalanın oyunun içindeydim.
"Kapatın şunu" dedim hemen herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu. Gözlerimdeki hayal kırıklığını göremiyormuydu kimse ben ailemi sevdiklerimi korumak için 2 yıl boyunca onlara hiçbir haber vermeden kaçtım ama düğümler çözüldükçe benim canım yanıyor.
Birinin kolumdan tutup kaldırmasıyla şaşkınlıkla kafamı kaldırdım
"Hadi biraz hava alalım" dedi Araf. aynı anda kafamı olumlu anlamda sallayıp kapıya doğru yürüdüm. Dışarı çıkıp Araf'ın yönlendirmesiyle arabasına bindik hiç konuşmadık yol boyunca sessizlik hakimdi sanki Araf'ta bunu anlıyormuş gibi ağzını bile açmıyordu bende bundan memnundum şuan sanırım düşünmem gereken o kadar çok şey vardı ki hangisini düşünüceğime şaşırdım. Sahil kenarına gelince arabayı park edip bana döndü
"Hadi in" deyince kafamı tamam anlamında sallayıp indim. Ellerimi cebime sokup az ilerimizdeki banka doğru yürüdüm Araf'ta benim arkamdan geldi. Banka oturup denizi izlemeye başladım ikimiz de sanki anlaşmışız gibi sessizdik bu sessizlik ilk defa canımı sıkıyordu benimle konuşmasını herşeyin iyi olacağını söylemesini o kadar çok istiyordum ki sessizliği ilk bozan taraf ben oldum.
"Korkuyorum " dedim. Araf anlamayarak bana baktı kafamı çevirip
"Bu işin sonu ne olacak ne göreceğim yada öğreneceğim konusunda çok korkuyorum" dedim. Hiçbirşey demeden öylece bana baktı kaç dakika geçti bilmiyorum ellerimi tutup
"Bu işin sonunda ne olacak bilmem ama ben hep senin yanındayım bunu bil " dedi. Ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi Araf'ın kolları arasında buldum şaşkınlıkla ne yapacağımı bilemedim birkaç dakika sonra kendime gelip başımı omzuna koydum
"Biliyorum" dedim. Sonra ikimizde sessizleştik yine ilk konuşan ben oldum
"O, Kemal amcaydı babamın şöförüydü neden beni takip ediyor sence Araf" dedim. Araf bu soruma karşılık derin bir nefes alıp
"Bilmiyorum Afra" dedi. Bana sanki hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca sarılıp başıma bir öpücük koydu. İkimizde sessizce denizi izledik orada o halde kaç dakika kaldık bilmiyorum ama Araf'ın telefonunun sesiyle kendimize geldik. Araf telefonunu açmak için kollarını bedenimden çekince sanki bir boşluğa düştüğümü sandım. Araf'ı arayan kişi kimdi? Ona ne dedi? Bilmiyorum ama Araf
"tamam geliyorum" diyip telefonu kapattı sonra bana dönerek "benim gitmem gerek hadi seni eve bırakayım zaten hava da soğudu" dedi.
"Tamam" dedim. Ayağa kalkıp arabaya doğru yürüdük arabaya binince Araf beklemeden arabayı eve doğru sürmeye başladı. Evin önüne gelince arabayı durdurdu tam arabadan ineceğim sırada kolumdan tuttu dönüp ona bakınca
"Biraz daha iyi misin?" Dedi.
"Evet" dedim. Gülümseyip
"Biraz dinlen sonra yine geleceğim" deyince gülümseyip kafamı salladım. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim" dedim. Kafasını salladı ben arabadan inip binaya doğru yürüdüm arkamı dönüp ona baktım hala oradaydı içeri girmem için kafasıyla işaret verdi. Gülümseyip içeri girdim oda arabasını çalıştırıp gitti. Acaba kim çağırdı da o gitti Deniz olabilir mi? "Aman kimse kim daha fazla düşünme" dedim kendime ve merdivenlerden çıktım.
*
Eve gelince Hazal'a seslendim. Evde yoktu galiba oturma odasına girdim gördüğüm şeyle şaşkına döndüm. Hazal masada önünde bir pastayla oturuyordu tek başına mumlar yakmış pastaya bakıyordu. Ben anlamsızca ona bakakaldım beni görünce gülümseyip elini uzattı şaşkınca ona doğru yürüyüp yanına oturdum.
"Ne yapıyorsun Hazal" dedim gülümseyip
"Bugün Hayal'in doğum günü değil mi ?" Dedi.
"E-evet" dedim. Elimi tutup
"Biliyorum yanında değil diye üzgünsün. Ama belki kutlarken birazda olsa mutlu olursun diye düşündüm" arkadaşımın bu kadar beni düşünmesi buruk bir şekilde gülümsememe neden oldu insanın dostu kötü gününde belli olur derler ya işte o söz şuan tamda benim için söylenmiş sanki gülümseyip kafamı salladım.
"Hadi mumlara beraber üfleyelim" dedim. Heyecanla ellerini çırpıp
"Harika hadi üçe kadar say"
Hazal '1..2...3 ' diye saymaya başladı üç dediği an ikimizde beraber üfledik mumlara içimden 'Allahım nolur kardeşimi bana bağışla' diye dua ettim Hazal'a gülümseyip sarıldım
"Teşekkür ederim" diye fısıldadım kulağına oda bana sıkıca sarılıp
"Mutlu ol "dedi. Beş dakika sonra elimizde pasta tabağıyla Hazal'la sohbet ediyorduk ben ne kadar üzgün mutsuz,yalnız hissetsemde kendimi hiçbir zaman beni yalnız bırakmıyordu. Çocukluğumdan beri bu böyleydi belkide gerçek dostluk kardeşlik budur en değerli dostum arkadaşım gülümseyerek baktım umarım hiç ayrılmayız.
![](https://img.wattpad.com/cover/61055743-288-k954604.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEM PARILTILARI.
Teen FictionEski ben olsaydı eğer, buraya öyle neşeli bir giriş yapardı ki içi ısınırdı insanın! Peki. eski ben burada mı? Hayır. Neden mi? işte bunu anlatacağım bende. Dünya'nın en neşeli gökkuşağının, Dünya'nın en mutsuz gökkuşağına nasıl dönüştüğünü anlata...