Merhabalar. Uzun hatta upuzun aralıklarla yazdığım için bir çoğunuz bana kızıyorsunuzdur. Ama daha önceden de demiştim bu öyle her zaman yazabileceğim bir hikaye değil. Belli bir ruh hali ile yazmadığım sürece yazdıklarım içime sinmiyor ve bu yüzden yazmış olmamın benim için pek bir anlamı kalmıyor. Yine uzun bir aradan sonra yeni bir bölüm yayınlıyorum ve bu sefer size çok güzel bir süprizim var. Uzun zamandır hikayemin karakterlerini değiştirmeyi düşünüyordum. Çevremdeki dostlarım da değişikliğe gitmemi söylüyorlardı. Fakat bir türlü uygun bir karakter bulamıyordum. Bu hikayeye özel biri olsun istiyorduk.
Sağolsun dostlarım yanımda oldular ve benim için araştırmalara başladılar. Buradan onlara da teşekkür ediyorum. Gelelim süpriz ne olduğuna. Büşra -ismini özellikle veriyorum çünkü o olmasaydı böyle bir şey yapamazdım - Serkan Oktay isimli oldukça sıcak kanlı beyefendiyi buldu. Kendisiyle iletişime geçip küçük bir teklif götürdüm. Tabiki bu benim için büyük bir şeydi. Çünkü Burak olarak fotoğraflarını kullanmak istemiştim. Bu hikayeyi az çok okuyanlar Burak'ın benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordur. Kendisi de beni kırmadı ve beni inanılmaz mutlu etti. Buradan ona tekrardan çok teşekkür ediyorum. Bir kızın hayallerine değer verdiği için. Evet böylelikle Burak karakterimiz belli oldu. Ama Pelin hala belli değil. Öneriniz varsa seve seve alabilirim. Ayrıca whatsapp grubu açmayı da düşündüm. Gruba girmek isteyenler olursa bana özelden mesaj atabilirler.Bağrışlarım karanlığı delmeye yetecek miydi ?
"İnadını bir kenara koy artık Pelin ! Bana bir şans ver
Seni buna zorlamak istemiyorum. "
"Ama şu anda tam da bunu yapıyorsun. Bağırmayı kes artık! "
"Sen bağırıyorsun asıl ! "
"Aç şu kapıyı ineceğim "
Sesim biraz olsun sakin çıkmıştı. O ise tam tersine daha da çok bağırmıştı " Tak şu kemeri ! " o bulutumsu yumuşak sesi şimşekler taşıyordu. "Yiğit lütfen yapma " artık ona daha fazla karşı koyamıyordum. Şimşekli bulutumsu sesine yağmur damlaları gibi akan göz yaşlarım eşlik etti.
Arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Ağlamama aldırış bile etmiyordu. Yol boyu ağlamıştım. O ise gözlerini yoldan bir an olsun ayırmamıştı. Sonunda o son model arabasını durdurdu. Arabadan indi ve benim kapımı açtı. İçeriye soğuyan havanın esintisi girdi. Kemerimi bağladığı gibi çözdü. "Çık " dedi tok bir sesle. Verilen komutu harfiyen uyguladım. Gücüm yoktu...
Bulunduğumuz yer oldukça rüzgar alıyordu. Evden çıkarkenki deliliğimle montumu almamıştım ve şu an donuyordum. Gözyaşlarım durmuştu fakat içimdeki hareketlilik durmuyor, hıçkırıyordum. Birkaç saniye sonra esen soğuk rüzgarlar hıçkırıklarımın yerlerini titremeye bırakmalarına sebep olmuştu Üşüdüğümü fark eden Yiğit aracın arka koltuklarına yöneldi. Paltosu elinde yanıma döndü. Batmaya başlayan güneşin son ışıklarının altında bu paltosunun krem ve kahverengi karışımı bir renkte olduğunu anlayabilmiştim. Limonluyla odunumsu fakat sert olmayan parfümünün kokusu paltosuna da sinmişti. Üstüme örttüğünde algılamıştım. Bana elini uzattı. Gülümsedi. Samimi miydi anlamamıştım. Ama küstahtı. Bundan emindim. Bana bakıyordu gözlerimin ta içine. Korkuyordum. Kaçmak istiyordum. "Yiğit. Lütfen yapma..." "Senin için güzel bir şey planladım sultanım " "Bana sultan demeyi kes " elmacıklarına doğru bir çizgi belirdi yanaklarından. Sanırsam bunu sinirlendiğinde yapıyordu. "O zaman kelebek derim " Birincisi plan yapmak ne kadar da aciz bir davranıştı geleceği bilmeyen bir insanoğlu için. İkincisi kelebek de neydi ?
Cevap vermeme fırsat bırakmadan elimi tuttu ve beni kendine doğru çekti. Yanında yürüyordum. Onca kızın hayalini süsleyen manzarayı bizzat yaşıyordum fakat istemeyerek. Dar bir yoldan ilerledik. İlerledikçe müzik sesleri geliyordu. Sesler iyice kulak tırmalamaya başlayınca görevlilerle karşılaştık. Yiğit iki adet bilet çıkarıp görevliye uzattı. Evet beni büyük ihtimalle -ki başka ne ihtimal kalmıştı- konsere getirmişti. Daha sonra o sağa ben sola doğru ilerledik. Güvenlik üstümüzü arayacaktı. Fırsat... İnsanın eline belki bir kez belki çok kez geçer. Belki de hiç geçmez. Önemli olan ele geçen fırsatı değerlendirmekti. İşte sana fırsat Pelin. Yanından ayrıl. Kaç, koş , kalabalığın arasına karış, kaybol...
Bayan güvenlik görevlisi üstümü aramayı bitirmişti. Şimdi hamle sırası bendeydi. Daha da sola doğru kaymıştım ki koluma bir el yapıştı. "Hanımefendi o taraftan geçiş yasak sağa doğru ilerleyin " Hayır sağ olmazdı. Başımı hızlıca sağa çevirdim. Yoktu... Yiğit yoktu. Gitmişti. Birden bir gülümsemeye sahip oldum. Ardından benim gülümsememi ezen bir kahkaha duydum arkamda. O pislik arkamda durmuş ve beni izlemişti. Enseme doğru yaklaştı ve huylanmama sebep olacak bir biçimde konuştu "Zorlama. Bu akşam benimlesin. " bileğimi kavramıştı ve bu sefer canım yanıyordu. Belki bağırsam insanlar beni bu caninin elinden kurtarırdı. Ama bu kurtuluş ebedi olmazdı. Hatta daha da kötü sonuçlara yol açabilirdi. Sustum. Beni peşinden çekmesine izin verdim. Ön sıralara doğru ilerledik. Zengin züppe. Tabi ki de bileti en ön sıralardan olacaktı.
Bileğimden tutarak durdu. Tamam beni konsere getirmişti de kimin konseriydi bu ? Üşümem durmuyordu. Yiğit'in paltosu beni ısıtmıyordu. Hafif bir titreyişle sağa sola doğru sallanmaya başladım. Bir sonraki sola gidişimle büyük bir bağrış koptu. Bu bağrışın etkisinden yeni çıkmıştım ki Yiğit 'in bedenime doğru uzanan kollarını gördüm. Kendimi geri çekip bileğimi de elleri arasından kurtardım. "Uslu durmamı istiyorsan bana dokunma" dedim. Küstahça güldü. Böyle güldüğünde aynı ornitorenge benziyordu. Bu kadar yakışıklı birini ornitorenge benzetmemin sebebi ondan ölesiye nefret etmemden başka bir şey değildi.
Bakışlarımı ondan sahneye çevirdiğimde Güliz Ayla'yı gördüm. Ve işte o müthiş şarkısını söylemeye başlamıştı :
Saçlarından, gözlerinden, bende iyi duran sözlerinden ,senden benden bahsetmem lazım kim varsa umudunu kaybeden.
Sersemlemiştim. Neden bir şarkının sözleri bu kadar sizi etkilerdi ki ? Tabi ki de sizi bu kadar güzel anlatıyorsa...
Güliz Ayla söyledikçe içim kabarıyordu : Seni kaybetmekle yüzleştim dün gece...
Tanışığız bir yerlerde benzerliğimiz aynayla kavgalı olmaktan Ne güzel zamanlama tesadüf mü sanmam muhafsın mutsuzluktan...
İşte ilk damla. Firar etmişti. Etsindi.
Şarkı bitmişti güzel olan her şey gibi. İnsanlar deli gibi çığlık atıyordu. Arkama dönmek istedim fakat vücudum beynimin verdiği bu komutu gerçekleştiremedi. Gözlerim...Onları açamıyor, etrafı karanlık görmeye başlıyordum. Ruhum sen de mi beni terk edeceksin şu an ? Ne oluyordu bana? Yiğit'e baktım. Bana bakıyordu sanki kısıktı gözleri . Anlamıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jeneratör
General FictionBazı insanlar karanlıktan çok korkar. Işıklar sönünce birinin onlar için ışıkları ya tekrardan yakması ya da elektriği tekrardan getirmesi lazım....Işığını kaybetmiş bir kızın hikayesi...