Haykırış

325 17 0
                                    

Bazen tek mutluluğunu da kaybedebilir insan. Evet bilir bu yaşadığı en büyük travma değildir. Ama onun canını yakan şey karşıdakinin bunu bilmemesi ve asla da bilmeyecek olmasıdır.          

Sabah  alarmı beni derin uykumdan bölünce uyanmak zorunda kalmıştım.  Kar yağışı durmuştu. Üstüme bir kazak ve kot geçirdim.  Saçımı tepeden topladım. Kahvaltı yapmak içimden gelmiyordu.  Bu yüzden Merve'nin gelmesini yatağımda uzanarak bekledim. Merve gelene kadar da tavana baktım. Beyaz. Bembeyaz tavan. Kirlenmemiş. Çünkü henüz o kirli eller oraya kadar uzanabilmiş değildi.

  

  Merve'nin gelişiyle kendimi sokağa attım. Uzun bir süre sustuk. Sonra söze başladım.

  "Eee dün ne yaptın benden sonra? "

"Sana ne oldu dün, anlayamadık. Birden gittin. Burak kızdı sana. Hep böyle yapıyor dedi. Haklı da ama bir soru sordu ve sen ne biçim cevap verdin öyle. Sonra da çekip gittin."

  Ne oluyordu Burak'a? Ona ne ben istediğim kadar arkamı dönüp giderim. Hem bana saçma şeyler sormasaydı. Yine kızmıştım işte. Arkamdan beni çekiştirmişlerdi. Fakat ne yalan söyleyeyim Burak ismi bende yine bir heyecan yapmıştı.

"Sen de dün baya bi unuttun benim halimi Merve."

"Ne alakası var Pelin ya?  Hem senin Burak ile aran yoksa ben ne yapayım o senin sorunun."

  İşte kırılma anım gelmişti. Burak ile olan kötü ilişkim benim suçum muydu sadece? Gerçekten de Merve böyle mi düşünüyordu ?

  Her zaman olduğu gibi ceza vermek için sustum. Merve beni pek takmadı. Ben böyle mi yapardım ama ona. Mutlaka gönlünü almaya çalışırdım.  Umursardım.

   Okul kapısına gelmiştik . İşte Mert yine kapının önündeydi. Acaba sevgilisi nerde diye düşündüm. Beni aldattığı o kızı. Muhteşem olmalıydı ki beni aldattığına değsin. Ama kimse yoktu yanında. Sadece birkaç yakın erkek arkadaşı. O kadar. İnsanlar henüz ayrıldığımızı bilmiyordu. Ama bizi ayrı görünce anlayacaklardı.

  Bir an dedim Mert beni bekliyor. Özür dileyecek. Adımlarımı yavaşlattım ki kendini hazırlayabilmesi için yeterince zamanı olsun. Ama öyle olmadı. Parmaklıklı kapıdan geçerken sanki bana inadına bir kahkaha patlattı. Ne de yüzsüz ama. Aklı sıra özür dilemeyip mutluluk pozu verecek. Ah ben o kızı bulsam o zaman gösterirdim ama neyse...

  Sınıfa girdigimde Merve birden boynuma sarıldı. Hep de böyle yapıp onu affediyordum. Yine öyle oldu.

    Sıraya oturdum ve ders başladı. Aklımı bir türlü toplayamıyordum. Mert ile bir saat sonra ortak dersimiz vardı. Şimdiden bir kaç senaryo hazırlamalıydım. Mesela bağırabilirdim ona. Herkes nasıl biri olduğunu görürdü. Ya da susup kimseye bir şey çaktırmazdım. Derken arkamdan biri beni dürttü. Burak...

   Of yine ne var dedim. Arkamda oturanin o olduğu tamamen kafamdan çıkmıştı. Yoksa ona bu kadar atarlanıp tekrardan bir olay çıksın istemezdim.

"Geçmiş olsun Pelin. Çok üzüldün mü?"

  Sırıtıyordu. Evet dünkü savaşı kazanmış olmanın verdiği mutlulukla yüzünde güller açmıştı. Ama neyin savaşı idi bu?  Benim ile ayrılığın mı? Yoksa Burak ile ilk ilişkisinin mi ?

  Yanında oturan Kemal bana baktı ve onu takma gibisinden mimiklerini oynatti.

"Ne bu Burak Bey? . Çok mu mutlu oldunuz? " dedim. Birden yüzü düştü. Ağlıyordum...

"  Hayır. Mutlu olmadım. Ama sen mutlu ol."

Şaşkınlıkla teneffüse girdim. Sıradan kalkmamıştım bile. Yanıma sosyetik güzel Melisa geldi.

" Naber çirkin şey? "

Hiç cekemeyecektim bu kızı. Zaten sıradaki ders için labaratuvara gitmem lazımdı. Çantamı alıp yola koyuldum . Her zamanki yerime oturdum. Mert'in yanı...

  Gergin olduğumu hissediyordum. Mert yanıma oturduğunda saçlarımı çaktırmadan kokladım. Severdi saçlarımın kokusunu.

Ders boyu sustuk. Zile beş dakika kala bana döndü ve "Ona karşılık vermeden duramadım. Beni bekleme Pelin. Seninle olan işim bitti" dedi.

Bir bombayı ustaca patlatmıştı. Ama  bilmiyordu karşısındaki kendisinden daha ustaydi. Otomatik olarak dünkü kendimle hesaplasmam devreye girdi. Ve onu bozmak için var gücümle bağırdim

" Aldatan insan mutlu olamaz" Herkes dönüp bize bakarken ben bir hışımla dışarı çıktım. Ağlıyordum

İşte herkes öğrenmişti. Bozmustum onu. Bir haykırışla Bana dediği o iğrenç lafı ona geri iade etmiştim. Herkes ayrılığımızı öğrenmişti ama ben de intikamı mı bir nevi almıştım. Asıl intikamım ise o kızı bulunca olacaktı.

  Sahile doğru yürüyüşümü sürdürdüm. Denize karşı bakan bir bank bulup oturdum ve sessizce içimi döktüm. Birazdan Merve yanıma gelirdi. Hah .İşte gelmişti de.Yanıma sessizce oturdu. Onun yüzüne bakmaya bile cesaretim yoktu. Başımı sessizce omzuna yasladım. Dakikaların  sakinleştirici etkisine bıraktım kendimi.  "Ağlayan bir kız görünce dayanamam"

Bu ses de kime aitti? Bu kesinlikle Merve değildi. Ama ilk kez duyduğum bir ses de değildi. Başımı kaldırdım ve kimin omzuna yaslandığıma baktım. Bir kez daha rezil olmuştum.

Yiğit tam yanımda oturuyordu. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Benim onun omzuna yaslanıp ağlamam hoşuna gitmiş gibiydi.

" Pardon." dedim. Kesinlikle onu beklemiyordum. Merve gelir sanıyordum. "Ben seni arkadaşım sanmıştım" O ise  şımarık  bir tavırla "Geçerken senin ağladığını gördüm. Dayanamadım. Sevgili meselesi mi?"

"Bence bu konu seni ilgilendirmiyor. Hem senin şu geçen yanında duran sevgilin kızmaz mı seni burada görürse?"

"Ooo. Ondan ayrıldıktan sonra kaç sevgilim daha oldu."

Ne kadar da rahattı. Bazı erkekler gerçekten de aşkı haketmiyordu.

"Pelin."Bir anda içime bir rahatlama geldi. Sonunda Merve gelmişti. Ama yok. Daha da kötüydü. Merve beni Yiğitle konuşurken görmüştü. Şimdi ona ne açıklama yapacaktım? 

Bu bölümü her daim yan yana olup en güzel anlarımı paylaştığım biricik arkadaşım Beyza Kadıoğlu'na adıyorum.  Sonraki bölümde buluşmak üzere :))

JeneratörHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin