7.BÖLÜM: "Bu Dünyadakiler"

48.5K 2.2K 206
                                    


Ertesi güne gözlerimi açar açmaz yataktan fırlayarak kalmak zorunda kalmıştım; çünkü gece iyi uyuyamadığımdan dolayı işe geç kalmak üzereydim. Kahve bile yapamadan evden rüzgar misali çıkmış ve fırın bulmak için yola koyulmuştum. Ekin Bey'in evinin bulunduğu sokağın köşesinde bir fırın görmemle arabayı köşeye çekip içeri girdim. Şanslı günümde olmalıydım ki beklemem gereken bir sıra yoktu. Seri hareketlerle işimi bitirdim ve dakikalar içinde eve girip kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Ev o kadar sessizdi ki attığım adım dahi parkede ufak çaplı yankı yapıyordu.

Bu durum ben kahvaltıyı hazırlayana dek devam etti. En sonunda merakıma engel olamayıp yukarı çıkan merdivenlerde bulmuştum kendimi. Yukarıya doğru attığım her adımda zihnimde ilk iş günümden kalan anılarım canlanıyordu. Elim boynuma gittiyse de yarı yolda durdurdum ve boğazımı temizleyip yoluma devam ettim. Görüş açıma odası girdi. Kapısı yarıya kadar açıktı. Son iki basamadığı da çıkıp odasının kapısına gittim ve kapıyı, içeri girmeden önce iki kez tıklattım; ancak içeriden hiçbir ses gelmedi. Daha fazla oyalanmadan içeri girdiğimde odanın boş olduğunu gördüm. Bakışlarım ardına kadar açık olan pencereye kaydı ve kaşlarım anında çatıldı.

Pencereden içeriye biri mi girmişti yoksa?

Etrafıma bakındım ancak her şey yerli yerinde duruyordu. Pencereye yaklaşıp kulbunu kontrol ettim. Dışarıdan zorlanmaya dair hiçbir iz yoktu.

Ekin Bey de camı açıp aşağı atlamadığına göre...

Atlamamıştı, değil mi?

"Yok canım, yapmaz öyle bir şey," diye konuştum kendimi ikna etmek istercesine. "Niye yapsın ki yani?" Ancak yine de dayanamayıp aşağı baktım. Bahçede birbirleriyle oynayan köpekler dışında hiçbir şey yoktu; ne çimenlerin üzerinde kan içinde yatan bir adam ne de ona dair iz. Dışarı çıksa beni haber edeceğini düşündüğümden dolayı bu ihtimale hiç değinmedim ve kat içinde gezinmeye başladım. Önüme çıkan kapıları iki kez tıklattıktan sonra açtım, her ihtimale karşı. Saniyeler içinde de kattaki tüm odaları kontrol etmiştim ve ardından, üst kata çıkmadan önce banyonun önünde durdum. Kapıyı yine iki kez tıklattım, elimi kapının kulbuna götürdüm. Kulağımı da kapıya dayayıp "Ekin Bey? Umarım oradasınızdır," diye seslendim. Muhtemelen evin kameralarından boş evde kendi kendine konuşan bir deli olarak görüyorlardı beni. Kulağım kapıda, içeriyi dinlemeye devam ettim ancak ses seda yoktu.

Tam o anda kapı açıldı ve bedenim, çıplak ve nemli bir bedenle buluştu.

Kocaman açılan gözlerimle ellerimin altındaki nemli ve yapılı bedene, sonrasında o bedenin sahibine baktım. Koyu kahve rengindeki gözlerinden şaşkınlığı belli olsa da onun gözleri, benim kadar yuvalarından fırlayacak vaziyette değildi. Nemli saçları alnına düşmekle birlikte, saçlarından boynuna doğru ufak su damlaları süzülüyordu. Gözlerimden bir an olsun ayırmadığı gözlerini çevreleyen siyah, uzun kirpikleri de en az saçları kadar nemliydi. Yere düşmek üzere olduğum için belimi sıkıca kavrayan ellerini, varlığını korudu ve dudakları aralandı. "İyi misin?"

"Evet," diye yanıt verdim; ancak saniyeler içinde, bedenlerimizin neredeyse birbirine yapışık olduğunu fark etmemle gözlerim yeniden kocaman açıldı. Kendimi hızla geriye çekerek belimi saran ellerinden kurtuldum ve ona sırtımı döndüm. "Ekin Bey kusura bakmayın, şey gibi yapışmışım... kapınıza." diye telaş içinde hızlıca konuştum, ardından ekledim: "Gerçekten hiçbir şey görmedim, gerçekten."

Güldüğünü duymamla kaşlarımı çattım ve kafamı, karşımda duran açık renkli duvara vurmak istedim. "Tamamen çıplak değilim Şah," demesiyle rahatlayarak derin bir soluk verdim. Siyah saçlarımın dağılan yaramaz tutamlarını kulaklarımın arasına sıkıştırırken ona döndüm yeniden. Sonrasında bu az önce olanları maziye gömmeyi tercih ederek kapısı tamamen açık olan odasını işaret ettim.

MAVKA I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin