Merhabalar! Keyifli okumalar. Bol sevgilerim ve öpücüklerimle :*
(Multimedia: Elis ve Ukala)Bir saati yanımdaki çocukla hiç iletişim kurmadan, yüksekte olduğumuz için camda beliren kar tanelerini ve pamuk beyazı bulutları izleyerek geçirmiştim. Arada Derin ile İstanbul'a gittiğimizde ilk neler yapacağımızı konuşmuştuk. Derin İstanbul'a ilk defa gelmiyordu ama yine de İstanbul'u gezmeye karar vermiştik. Biz nerelere gideceğimizi konuşurken çocuk bizi umursamadan müzik dinliyordu, şu an ise ne yaptığıyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. İlgilenmiyor, olası bir kelimelerle savaşı engellemek için onun tarafına bakmamaya çalışıyordum. Bir süre sonra havayolu şirketinin renklerini yansıtan kırmızı beyaz üniformalı hostes gelip öğle yemeği için menüyü uzattığında mecburen ona doğru dönmek zorunda kalmıştım. Babamın hazırladığı güzel kahvaltı sayesinde çok toktum. Yine de menüye bir göz gezdirip sarı saçlarını topuz yapmış hostese kibar bir şekilde bir şey istemediğimi söyleyip teşekkür ederken, gözlerimi çocuğa çevirdiğimde uyuduğunu görmemle yüzümde istemsiz şaşkın bir ifade belirdi, uyurken ki uysal ifadesini gören bir insan asla bütün gün beni sinir eden çocuğun o olduğuna inanmazdı. Şu an daha çok annesiyle eğlenceli bir gün geçirip eve geldikten sonra çizgi film izlerken mutlu bir günün yorgunluğuyla uyuyakalmış minik bir çocuğu anımsatıyordu.
Yavaşça alt kirpikleri üst kirpiklerinden ayrılırken bakışları bana döndü ve konuştu.
''Rahatsız edici bakışlarını üzerimden çeker misin? Uyumaya çalışıyorum.''
Rahatsızca yerimde kıpırdandım, beni ona bakarken yakalamasıyla ayak tırnaklarımdan saç köklerime kadar kızardığımı hissediyordum. Her zaman kendinden emin olan ben utanmıştım.
Pekala, her zaman değil.
Az önce düşündüklerim için kendimi dövmek istedim, uysal bir çocuk olmaktan çok uzak, gıcık ve gerizekalı sıfatlarının beden ve ruh bulmuş haliydi.
''Sana bakmıyordum, yüzünde bir şey var ona bakıyordum.''
Ne saçmaladığım konusunda hiçbir fikrim yoktu, basbayağı ona bakıyordum ve oda bunun farkında olacaktı ki şu an samimiyetten uzak bir gülümsemeyle bana bakıyor.
Onun bir şey söylemeyip bana öyle bakmasına devam edeceğini anlayınca yanaklarımı sıkılmışçasına şişirip nefesimi bıraktıktan sonra konuştum, ''Of tamam, sadece uyurken senden beklenmeyecek bir şekilde masum duruyorsun. Bende bir insan nasıl bu kadar ukala, gıcık ve gerizekalı olur ve aynı zamanda böyle uyuyabilir onu düşünüyordum. Belki bu konuda bir makale yazar, gelecek nesillere rahatsız edici kişiliklerin nasıl masum uyuyabileceğiyle ilgili tecrübelerimi bırakmış olurdum.''
Nefes almadan konuştuğumu konuşmam bitince fark edip derin bir nefes aldım.
''Şu an bu söylediklerini hakaretten çok iltifat olarak algılıyorum, ve bir centilmen olarak teşekkür ederim.'' dedi suratında bende onu bıçaklama isteği yaratan bir sırıtışla centilmeni vurgulayarak.
Daha fazla onunla uğraşamayacağımı anlayınca rica etme yöntemimi kullandım.
''Sen uyumana geri döner misin lütfen?''
Ricama karşılık vermesini umuyordum, çünkü bugünkü sinirlenme kotamı gerçekten doldurmuştum, ağlamama az kalmıştı.
Ağzından yine benim başımı ağrıtacak dereceden sinirlendiren bir cümle döküldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'da Dans Senfonisi
Fiksi Remajaİki birbirinden inatçı genç... İki birbirinden tutkulu dansçı... İki birbirinden yetenekli müzisyen... Neydi inatlarına rağmen onları birbirine yaklaştıran? Dans ve müziğe olan tutkuları mıydı onları birbirine tutsak eden? Peki sanatın dahil olduğu...