İDS - 5

436 31 8
                                    

Keyifli okumalar! Bol sevgilerim ve öpücüklerimle :*

Multimedia: Derin ve Esin

Sabah çalan telefonumun sesiyle uyandım. Aslında telefonumu gece uyurken sessize alırım ama bu sefer unutmuş olmalıyım. Kimin aradığına baktığımda neden bu kadar üşengeç bir arkadaşım olduğunu sorgularken telefonu açtım.

''Beni neden yan odadan aradığını sorabilir miyim?'' dediğimde Derin güldü.

''Sana da günaydın sabah şekeri. Bugün de ben erken uyandım. Hadi kalk yürüyüş yapalım.'' deyince hemen yatağımdan kalktım.

Heyecanla ona cevap verirken bir yandan da spor kıyafetlerim arasından seçim yapmaya çalışıyordum.

''Tamam, ben hazırlanıyorum.'' deyip telefonu kapattım. Kapatırken de yürüyüş için heyecanlanmamdan dolayı bana gülen Derin'in 'tamam' dediğini duydum.

Dans ile büyümüş bir insanın spor yapmak için heyecanlanması garip karşılanmamalı. Spora ve yürüyüşlere düşkün bir insandım. Bu sayede formumu koruyup babamın yaptığı yemeklerin bana yağ olarak dönüşünü yaşamıyordum. Hem bu okullar açılmadan önceki sabah yürüyüşü yapabileceğim son gündü. Okullar açıldıktan sonra her ne kadar sitedeki spor salonuna her gün gidebilecek olsam da sahilde yürüyüşler hafta içi pek mümkün olacak gibi durmuyordu.

Kıyafetlerimi seçtikten sonra hemen lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayıp odama geri döndüm. Siyah, dizlerinde neon renkte mor şeritler bulunan taytım ve şeritlerle uyumlu renkteki sporcu atletimi giymeye karar verdim. Altına da mavimsi mor renkteki spor ayakkabılarımı da giyip uzun saçlarımı topladıktan sonra gözlüğümü, telefonumu ve kulaklığımı da alıp odadan çıktım.

Her sabah yaptığım gibi ılık limonlu suyumu içip Derin'i beklemeye başladım. Neden hazırlanması bu kadar uzun sürüyordu anlamıyordum. O gelene kadar bende mutfaktaki not kâğıtlarından birini koparıp annemlere yürüyüşe çıktığımıza dair not bırakıp masaya bıraktım.

Derin merdivenlerden inerken ona acele etmesi için işaret yaptım.

''Tamam, hazırım hadi gidelim.''

                    ***

''Derin! Hızlı ol biraz.''

Bir saattir sahilde koşuyoruz ve gerçekten yorulduk. Şu an eve gidiyoruz, hangi akılla eve yürümeyi tercih ettik bilmiyorum ama sahilden evin beş buçuk kilometreye yakın olduğunu biliyorum. Yolun yarısındayız ama ikimizin de bacaklarında hiç güç kalmadı.

''Ben sana dedim yürümeyelim eve diye. Biz manyak mıyız o kadar koştuktan sonra beş kilometre yürüyoruz?'' diye sorunca Derin, bazen onu dinlemem gerektiğini hatırladım.

''Beş buçuk kilometre.'' diye düzelttim onu nefes nefese. Cevap olarak gözlerini devirmekle yetindi.

''Tamam, arıyorum annemi bizi alsınlar.'' Yoksa yolda düşüp kalacağız. Kulağımda kulaklıklar hala takılıyken annemi aradım. Çaldı çaldı açan olmadı. Tekrar denedim yine açmayınca bu sefer ablamı aradım.

''Efendim?''

''Ablaların en şirini, en güzeli, en fiti, en mükem-'' sözlerim yarıda kalınca görmeyeceğini bildiğim halde kaşlarımı çattım.

''Ne istiyorsun Elis? Uzatmadan, yalakalık yapmadan söylesen ablacığım.'' deyince çatık kaşlarıma devrilen gözlerim eşlik etti.

''İyi ya sana da iltifat edilmiyor. Biz Derin'le yürüyüşe çıkmıştık, dönüş yolunda da yürüyelim dedik ama şuan bitmiş bir halde yerimizden kıpırdayamıyoruz. Çok rica etsem gelip bizi alır mısın?'' dedikten sonra telefonun ucunda 'geri zekâlılar' diye bir mırıldanma duyar gibi oldum.

İstanbul'da Dans SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin