Keyifli okumalar! Bol sevgilerim ve öpücüklerimle :*
(Multimedia: Can ve Caner/ beraber bulabildiğim tek fotoğrafları buydu taşlamayın☺️)
Bölüm Şarkısı: Madilyn Bailey - Elastic Heart (Sia cover) (multimedia)
Ben gözlerimi herkesin üzerinde tek tek dolaştırırken Ege dâhil herkes burada neler olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Sonunda Caner abinin babası çoktan bizim tanıştığımızı anlayınca Caner abi ve ablama dönüp, ''Sanırım bu odadaki tüm gençler zaten önceden tanışıyorlarmış.'' dedi. Caner abi babasına bakarken ablam gözlerini Can'a dikmişti. Sonunda nereden tanıdık geldiğini anlamış olacak ki bana dönüp şaşkınlıkla ağzını 'bu havaalanındaki çocuk' der gibi kıpırdatmıştı. Bende onaylamak için başımı salladığımda Derin de bana döndü.
Fısıltıyla, ''Ne yani? Can, Cansu ve Caner abi kardeşler miymiş? Bu kadar tesadüf sana bir şeyler anlatmıyorsa ben daha da bir şey demem.'' dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım.
Tam ağzımı açıp ona susmasını söyleyecektim ki içerideki şaşkın havayı dağıtmak isteyen Cansu, ''Artık masaya geçelim mi? Nasıl olsa herkes birbirini tanıyormuş.'' dedi. Herkes kafasıyla onaylarken büyük modern masaya yerleştik. Derin ve Ege karşımda yan yana otururken masadaki tüm yerler o oturana kadar dolduğu için Can benim yanıma oturmak zorunda kalmıştı.
Ona gergince yandan bir bakış attıktan sonra bakışlarımı karşımda oturan Derin'e çevirdim. Bana sakinleşmemi ister gibi bakıyordu. Gerçekten Can ile benim aramda bu kadar bağlantı ve tesadüfler oluşması beni yoruyordu. Derin haklıydı bunun bir nedeni olmalıydı ama ben o nedenden çok korkuyordum. Ona çekiliyor olma ihtimalim bedenimdeki bütün hücrelerimi harekete geçiriyor hepsinin aynı anda korku ve endişe hormonları salgılamasına neden oluyordu. Can Eda'yı bu kadar seviyor ve önemsiyorken onu seversem bu hem kendime haksızlık olurdu, hem de Can'a karşı doğru bir davranış olmazdı. Her ne kadar Eda'nın Can'a karşı olan duygusuzluğundan dolayı yaşadıkları gerçek bir ilişki olmasa da sahte ilişkilerinde Can mutluydu. Ona gerçekleri anlatamazdım. Bazı durumlarda arabozucu olmaktansa sessiz olup dıştan sessizce izleyen bir izleyici olmak daha iyiydi. Aynı bir filmde ne kadar başkarakterlere müdahale etmek istesen de yapamayacağın için sadece oturup çaresizce filmin devamını izlemeye benziyordu. İyi tarafından bakmak gerekirse eğer bir gün duygularım gerçekten ağır gelirse onları nasıl bastırmam gerektiğini, nasıl dışavurumu engelleyeceğimi biliyordum. Bu konuda sonuna kadar rol yapabilirdim.
Birinin bakışlarını üzerimde hissedince masanın ortasındaki zarif bodur orkidelerden gözlerimi ayırıp bana bakan kişiyi bulmak için masayı taradım. Gözlerim Can'ın gözleriyle buluşunca artık arkadaş olmadığımızı hatırlayıp hemen bakışlarımı Caner abi ile şakalaşan Ege'ye çevirdim. Yaptığı espri komik gelince sessizce güldüm. Can'ın hala bakışlarını üzerimden çekmediğinin farkındaydım ama fark etmiyormuş gibi yapmak ve ona bakmamak için üstün bir çaba harcıyordum.
Sanırım artık bu noktada Can'a bir ay gibi bir sürede âşık olduğumu kendime itiraf etmemin vakti gelmişti. Ben Elis Gizoğlu sadece bir aydır tanıdığım üç haftasını onunla kavga ederek geçirdiğim Can Uslanmaz'a âşık olmuştum. Belki de onunla havaalanında ilk karşılaştığımızda hırçınlığım bu yüzdendi, beynim değil ama kalbim tehlikeyi sezmiş ve onu kendinden uzaklaştırmak için savunma mekanizmasını devreye sokmuştu.
Bu uslanmaz duygularımdan dolayı kalbim fazla kan pompalamaya, midem burkulmaya başlayınca Derin'e baktım, oda bana baktığında kafamı olumsuz anlamda sallayınca bir şeylerin ters gittiğini anlamış olacak ki masadakilere dönüp ikimiz için müsaade istedi. Herkesin meraklı ve endişeli bakışları bana dönerken sadece biraz hava almam gerektiğini söyleyip Derin ile birlikte geldiğimizden beri incelemeye vaktimin olmadığı evin salonundan balkona çıktık. Ev küçük bir tepede olduğu için evin girişi daha yüksekte salonu ise daha alçaktaydı, bu yüzden salon zemin katta olmadığından salonun balkonu vardı. Yemyeşil doğa manzarasını izlerken temiz havayı eve götürüp saklamak istercesine içime çektim. Belki de bizde bir gökdelenin tepesinde yaşayacağımıza böyle doğayla bütünleşmiş bir evde yaşamalıydık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstanbul'da Dans Senfonisi
Teen Fictionİki birbirinden inatçı genç... İki birbirinden tutkulu dansçı... İki birbirinden yetenekli müzisyen... Neydi inatlarına rağmen onları birbirine yaklaştıran? Dans ve müziğe olan tutkuları mıydı onları birbirine tutsak eden? Peki sanatın dahil olduğu...