İDS - 6

415 28 19
                                    

Merhabalar! Keyifli okumalar, bol sevgilerim ve öpücüklerimle :*



İlk günün heyecanıyla derslerin nasıl geçtiğini ne ben ne Derin anlamıştık. Derin'in anlattığına göre Ege Derin'i bırakmamış ve yanında oturan, dün alışveriş merkezinde Ege'yi çağıran arkadaşını başka sıraya atıp Derin'i yanına oturtmuştu. Derin de bu durumdan şikâyetçi değil aksine mutluydu, Ege'nin ilgisi hoşuna gitmişti.

Sabah ki tanışma olayımızda Ege hiçbir şeye anlam verememiş, bizi sorgulamış ve gergin bir ortam yaratmıştı.

''Bir saniye siz Can ile önceden tanışıyor musunuz?''

''Asıl Can bulundu da ne demek?'' Ege ve adını yeni öğrendiğim ukala Can aynı anda konuştu.

Özge ise tüm olaylara anlam veremeyen bir ifadeyle gözlerini dördümüzün üzerinde gezdiriyordu.

''Asıl Can bulundu dememe takılma ukala. Elis ve benim aramızda bir şey. Seninle alakası yok yani.'' Derin'in bunu demesiyle Can kaşlarını çattı.

''Her neyse.'' diye mırıldandı.

''Biri benim soruma cevap verebilir mi? Siz nereden tanışıyorsunuz? Ve Can'a neden dövmek istermiş gibi bakıyorsunuz? Ve daha da önemlisi ve şaşkın olduğum bir konu Can abi sen kızlara neden öldürecekmiş gibi bakıyorsun?'' Ege'nin soruları bitince Derin, Can ve ben derin bir nefes aldık. Bu çocuk gerçekten konuşmayı seviyordu. Can'ın bize öldürecekmiş gibi bakmasına neden şaşırdığını anlamamıştım.

Can, ''Sana havaalanında sakarlık ve salaklıklarıyla uğraştığım iki kızdan bahsetmiştim ya hani.'' dediğinde Ege'nin gözler şaşkınlıkla açılırken Derin ve ben Can'ın hakaretlerine kaşlarımızı çatmış her an avına karşı atak yapacak kaplanlara benziyorduk.

Ege, ''Bunlar onlar mı?'' diye sorduğunda Can ''Evet.'' deyip benim onun karşısına geçip konuşmaya başlamamla bana dönmüştü.

''Bana bak 'bay kendini beğenmiş ukala', bizimle uğraşmayı ve hakaret etmeyi kesmezsen havaalanında üzerine yanlışlıkla döktüğüm kahveyi bu sefer bilerek yüzüne fırlatırım. Sonra uçaklarda yanına oturan kızlar bundan sonra 'milyonda bir doğan yakışıklı surat' ile oturdukları için şanslı değil üçüncü derece yanıktan yüzüne bakarken acımaya engel olunamayan bir ukalayla oturdukları için şanssız olurlar.'' dediğimde Derin ve Ege gülme krizine girerken, Can ukalası 'aman ne korktum' bakışları atıyordu. Çocuğa hiçbir söz işlemiyordu resmen. Hep ukala, hep gıcık.

''Yakışıklı olduğumu kabul etmen güzel.'' Hay ben senin yakışıklılığına... Lafı yine beyniyle değil egosuyla anladı, megaloman.

Sinirle ona bakınca, ''Yine domatese döneceksin, dikkat et.'' dedi. Daha fazla dayanamayıp Ege'ye döndüm.

''Benim sınıfımı değiştirebilmem falan mümkün müdür acaba? Gerçekten bu yürüyen egoyla aynı sınıfta olmak istemiyorum.'' dediğimde Ege'nin suratından sınıfımı değiştiremeyeceğimi anladım.

''Aa, ama duygularımı incitiyorsun cadı. Beni nasıl bırakıp başka sınıfa gitmeyi düşünürsün.'' diye incinmiş bir sesle konuşup kalbini tutan Can'a baktım.

Sakin ol, Elis. Dayanabilirsin, yaparsın kızım sen. Sen Elis'sin. Tamam, şimdi derin bir nefes alacağım ve dediklerini umursamayacağım.

Düşündüğüm gibi de olmuştu. Ben onun dediklerini daha fazla umursamamış, Özge'nin yanına oturup sakin bir gün geçirmiştim. Teneffüslerde Derin ve Ege yanıma geliyor, Ege Can'ı benden uzak tutuyordu.

İstanbul'da Dans SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin