Uyandığım da burnum da acı hissediyordum. Bu acıyı biliyordum o yüzden hemen kafamı kaldırıp yastığıma baktım. Tam da umduğum gibi burnum kanamıştı. Lanet olsun niye böyle oluyordu? Hemen büyükannem ve büyükbabama seslendim. Ve seslendiğim gibi odama girdiler. Yüzlerin de ki ifade benim kadar korkmuş görünüyordu. Büyükbabam, ''Flora, iyi misin?'' diye sordu. Anlamıyordum nasıl iyi olmamı bekliyorlardı? ''İyiy-''
''İyi değilsin Flora. Seni hastaneye yatırmaktan başka bir şansımız kalmadı.''
''Büyükbab-''
''Hazırlan Flora!'' dedi ve odadan çıktılar. Peki, neden büyükannem bu konu hakkında hiç konuşmuyordu ki? Üzülüyordu görüyordum ama konuşmamasının sebebi neydi?
Odamdan çıkıp büyükannemin yanına gitmek için büyükannem ve büyükbabamın odasına gidiyordum ki birden durup büyükannem ve büyükbabamın konuşmalarını dinledim.
''Cristian, artık hastaneye yatmalı.'' dedi büyükbabam.
''Yatsın ama ne olacak? İyileşecek mi? Onu oraya götürmeliydik Billy.'' dedi büyükannem. Beni nereye götüreceklerdi? Benden ne saklıyorlardı? O sırada büyükbabam hızlıca kapıdan çıktı beni görmemezlikten geldi. Bu canımı acıtıyordu. Sanırım onlara yük oluyordum. Hemen büyükannemin yanına gidip ona sarıldım. Ağlıyordu, hem de çok ağlıyordu. ''Büyükanne?''
''Efendim Flora?''
''Beni nereye götürecektiniz?'' dedim. Büyükannemin suratı birden daha çok asıldı ve, ''Banyo yapmalıyım tatlım sonra da dışarı çıkıp ev için birkaç eşya alacağım.'' dedi. Benden bir şeyler saklıyorlardı, benim bunu bulmam gerekiyordu. İçimden bir ses öyle söylüyordu. Ve içimden gelen o sesin dediğini de yapacaktım.
Büyükannem evden gidince odaları aramayı başladım. En sonunda aklıma o kilitli oda geldi hemen büyükannemin odasına gidip anahtarı aramaya başladım. Beni nereye göndermeye çalıştıklarını bulmam gerekiyordu. Çok aramama rağmen hiçbir şey bulamamıştım. Kapının açıldığını duyunca koşarak kendi odama gittim sonra büyükannemin yanına gittim. ''Büyükanne çok acıktım bir şeyler hazırlayalım mı?'' diye sordum. Kafa salladı ve mutfağa ilerledik sonra büyükannemin boynunda bir zincir gördüm zincirin ucunda küçük bir anahtar vardı. O bu anahtar o kapının anahtarı. Benim o odayı açacağımı düşündüğü için almıştı yanına. Ne saklıyorlardı anlamıyordum. Daha fazla dayanamayıp soru sormaya başladım, ''Büyükanne?''
''Efendim?''
''O oda da ne var? Neden kilitli?'' diye sordum. Büyükannem gözlerini bir şeyler hatırlıyormuşçasına kapattı. ''Tatlım bunu daha öğrenemezsin.'' dedi.
Yemeklerimizi yedikten sonra büyükbabam eve geldi ve odasına geçti. Ardından büyükannemde büyükbabamın yanına gitti. Ve en sonunda bende odama geçip biraz yazı yazmak için bilgisayarımı açtım. Mesajlar gelmeye başlamıştı. Her mesaj gelişinde kalbim güm güm atıyordu. Elliot. Aman tanrım bana mesaj atmıştı. ''Yarın seni hastanenin arkasında ki parkta bekliyor olacağım Flora lütfen gel.'' yazmıştı. Kalbim yerinden çıkıyordu. Ve gözlerimin dinlenmesi için yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım.
Gözlerimi açtığımda hemen karşımdaki aynaya baktım. Tanrım, berbat görünüyordum. Acaba kaç gündür makyaj yapmıyor, kendime bakmıyordum. Düşünceler kafamda dolanırken aklıma bugünkü buluşma geldi. Yataktan kalktığım gibi kıyafetlerimi seçmeye başladım. Ama ne giysem beğenmiyordum. Sonra büyükannemden fikir almak aklıma geldi. Büyükanneme seslendim. Odama geldi, ''Efendim?'' dedi.
''Bugün Elliot ile buluşmam var.'' dediğimde büyükannemin suratında günlerdir göremediğim bir gülümseme ortaya çıktı. ''Sadece basit buluşma.'' diye ekledim
''Ah biliyorum tatlım.'' dedi ve ardından gülmeye başladı bende dayanamayıp güldüm.
Saatlerdir aramamıza değen bir kıyafet bulduk sonunda. Büyükannem bunun içinde çok güzel olduğumu söylüyordu ama biliyordum ki değildim. Sonra saçımı ve az da olsa makyajımı yaptık. Evden çıkmadan önce bilgisayarımı açıp gelen mesajlara baktım. Elliot yeni bir mesaj atmıştı ''Hadi ama daha bekleyecek miyim?'' mesajı okuyunca gülmeye başladım. Ayakkabılarımı giyip yola koyuldum.
Hastanenin arkasında ki parka vardığımda birden durdum. Dizlerim bağlanmış ilerlemiyordu. Aman tanrım beni bunun için mi çağırdı? Karşımda o gün gördüğüm kızla sarılmış bir vaziyette duruyordu. Sanırım beni hala fark etmemişti. Buna sevinmiştim, tam arkamı dönerken ''Flora!'' diye bağırdığını duydum. Arkamı döndüm ve , ''Dostum sana acıyorum beni bunun için mi çağırdın?'' demek istememe rağmen diyemeyip ''Bana bunu neden yaptın?'' bakışı attım. ''Flora bekle ben-''
''Bana bir açıklama yapmana gerek yok Elliot, gitmem gerekiyor kendine dikkat et.'' dedim. Yıkılmıştım. Ona aşık değildim biliyordum ama seviyordum. Ve bu hissi paylaşabildiğim tek şey yazılarımdı. Ağlıyordum ve gözyaşlarımı durdurmaya çalışsam da durmuyordu. Birden kolumda bir şey hissettim. İrkilerek arkama döndüm arkamda Elliot benden özür dilercesine bakıyordu. ''Flora lütfen, lütfen beni dinle. Bir şeyden korkmuş ve yanıma gelip bana sarıldı.'' dedi. Ona o kadar çok kızmıştım ki ağzımdan ne çıkacağını bilmiyordum, kendimi kontrol etmeye çalışıyordum ama olmuyordu en sonunda, ''Ne dememi bekliyorsun? Sen benim hiçbir şeyim değilsin bende senin hiçbir şeyin değilim bana hesap vermek zorunda değilsin.''dedim. O da en az benim kadar hayal kırıklığına uğramıştı. Yoluma devam etmeye ve ağlamaya devam etmiştim. Ve sonra aklıma tedavilerim gelmişti. Bugün günlerden cumartesi olduğuna göre daha 2 gün vardı. Ama ben gitmek istemiyordum. Onun yüzünü artık görmek istemiyordum.
Eve geldiğimde hemen aynanın karşısına geçip kendime baktım. Gözlerim şişmiş ve rimelim akmıştı. Daha sonra büyükannem arkamda belirdi.
''Flora canım iyi misin?'' dedi. Onu gördüğümde hep büyükbabam aklıma geliyordu nedense. Büyükbabam neredeydi?
''Büyükbabam nerede?'' diye sordum. Büyükannem biraz durduktan sonra, ''Seattle'ye gitti.'' dedi. Bizi nasıl burada böylece bırakmıştı? Biz ne yapacaktık?
''Büyükanne beni nereye götürecektiniz?'' diye sordum. Artık daha fazla sabrım kalmamıştı gitmem gerekiyordu buradan. ''Tatlım bunu zamanında öğrenmen gerekiyor. Bana bunun hakkında soru sorma.'' dedi. Ve odasına çekildi. Bende odama çekilip kitap okumak için kitap seçmeye gittim. Kitabı aldığımda kitabın içinde o kolye duruyordu. İnanılmaz. Bunu neden buraya koymuştu ki? Hemen büyükannemin odasına gidip ona baktım. Uyumuştu. Haklıydı uyumaya ihtiyacı vardı. Uyumaya hepimizin ihtiyacı vardı. Bu düşüncelerden kurtulup o odanın olduğu tarafa gittim. Kapıyı açmaya çalıştım. Başta açılmadı ama daha sonra açıldı. Kapıdan içeri girdiğimde nefesim kesilmişti. Burada bir sürü çiçekler vardı. Hepsi canlıydı. Ama ben burasının hep kilitli olduğunu biliyordum nasıl böyle canlı kalabildiler? Birkaç fotoğraf bir masanın üzerinde duruyordu. Onlara bakmak için eğildiğimde kapının çarpış sesini duydum hemen kapıyı kapatıp odama geçtim. Büyükannem uyanmıştı tam da uyanacağı zamanı bulmuştu.
Saatler geçmiş olmasına rağmen o oda hala aklımdaydı. Büyükanneme ne kadar sormak istesem de onu sorarsam anahtarı alacaktı ve ben bir daha bu şansı bulamayacaktım. O yüzden sormaktan vazgeçtim. Büyükbabama ne kadar kızgın olursam olayım onu özlüyordum. Çocukluğumun geçtiği yeri, Seattle'yi de özlüyordum. Ama nedense oraya gidesim yoktu. Bugün olanlardan sonra ne yapabileceğimi bilmiyordum. Bende müzik dinlemeye karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Aşk
RomanceSiz hayatınızda diğer insanların mutluluğuyla mutlu olup kendinizi düşünmeyi unuttunuz mu? Acınası gözlerin hep üstünüzde olduğu günlere gözlerinizi açtınız mı? İşte bu hikaye de hepsini yaşayacak, hissedeceksiniz. Umarım beğenirsiniz...