Gözlerimi Gavin'in kahkasıyla açtım. Odama girdiği yetmiyormuş gibi bir de benimle dalga geçiyordu. Ah ne kadar zalim! Aldırış etmeden kapıdan çıktım ve çıkarken onu delercesine bir bakış attım. Bir anlığına susup benim kazandığımı hissettirse de gülmeye devam ederek beni yanılttı. ''Susup sabah kafamı şişirmemeye ne dersin?'' dedim çok bilmiş bir tavırla. Gözlerini devirerek, ''Peki peki. Yastığına sarılarak uyuman baya komik.'' diyerek benimde gülmemi sağladı. Cidden de öyleydim ve komik gözüktüğüne emindim. ''Gülme!'' dedim ona daha fazla kızarak. ''Uykumda ne yaptığını sende bilmiyorsun!'' dedim hala çok bilmiş bir tavırla. ''Hayır, biliyorum Flora'm.'' diyerek yanaklarımın kızarmasına sebep oldu. Flora'm demesi o kadar çok hoşuma gidiyordu ki... Ama ben bu düşünceler içinde yüzüp kendimi Elliot'ta olduğu gibi yanıltmak istemiyordum. Her ne kadar Gavin tip ve karakter bakımından Elliot'tan çokça farklı olsa da ben aynı şeyleri yaşama korkusuyla bunları düşünemezdim. ''Benim yeşil gözlü nereye bakıyor?'' diyerek bütün düşüncelerimden arındırdı beni. Ama işte yine oluyor! Ne dedi o ne dedi? 'Benim yeşil gözlü!' yanlış duymadım değil mi? ''Hiç. Hiçbir yere bakmıyordum!'' diyerek saçlarımla yanaklarımı gizlemeye çalıştım ama bunu anladı. Bir şey dememesine o kadar şaşırmıştım ki bende bu sessizliği bozmadan şaşırmama devam etmiştim. ''Acıktın mı?'' diye sordum konuyu değiştirerek. ''Evet.'' dedi ve kahvaltıyı yapmamı benden bekliyordu. Gözlerinden anlayabiliyordum zaten ben çoğu şeyi onun gözlerine bakarak anlıyordum konuşarak değil. O kadar masum ve mavi renge sahiptiler ki anlamamak mümkün değildi. Acaba her kız onun o gözlerine bakarak anlamış mıdır diye düşünmeden edemedim. Ama şimdi bunları düşünecek vakit değildi. ''Ne istersin düşünceli kız?'' dedi gülümseyerek. Kafamı kaldırıp ona baktığımda, ''Ben hazırlayabilirdim.'' dedim gülümsemesine karşılık vererek. ''Bu düşüncelerle kendini yakmakla kalmaz evi ve beni de yakarsın.'' dedi. Ukala! Kendini düşünüyor tabii. Beni mi düşünecek? ''Sen ne yersen onu yerim.'' dedim ifadesiz bir suratla. Gerilmiş gibi gözüktü ama daha fazla sürmeden o her zamanki gülümsemesine geri döndü yüzü. Daha fazla ona bakmadan kalkarak odama gittim.
Üzerimi değiştirdikten sonra aşağı indim. Mutfaktan öylesine güzel kokular geliyordu ki bir an büyükbabamı hatırladım. Gözümden akan yaşı Gavin'in yanıma gelip yanağımı silişiyle fark ettim. Artık kalbim ağladığını dahi hissetmiyordu. ''Ne oldu?'' dedi korkmuş bir ifadeyle. ''Güzel yemek yapıyorsun.''
''Kötü bir şey mi?'' dedi sanki onun suçuymuş gibi. ''Büyükbabam gibi.'' diyerek gözlerimde ki yaşların akmasına izin verdim. Bu sefer parmağıyla değil büyük elleriyle siliyordu gözlerimin altını. O kadar mı ağlıyordum? Ellerini tutarak sessiz bir şekilde, ''Acıktım.'' dedim. Hemen ellerini yüzümden indirerek mutfağa doğru ilerledi. Bana yaklaşmak istemiyordu. Zamanında onun da canı yanmıştı ve benim gibi daha fazla yanmasına göz yummak istemiyordu.
Kahvaltımızı yaparken Gavin'in soğuk esprilerine mağruz kalmış olsam da çok fazla eğlenmiştik. Soğuk espriler olsa bile beni öylesine güldürüyordu ki karnıma ağrılar saplanıyordu. ''Neden hep odana gidiyorsun?'' dedim gülmelere son verdirerek. ''Rahat olmanı istiyorum.'' dedi kesip atarak. ''Seninle daha rahatım.'' dedim utanarak. ''Peki, sen neden o yeşil ve büyük gözlerini benden kaçırıyorsun?'' deyince köşeye sıkıştırılmış gibi hissettim kendimi. ''Soru sormak sadece benim işim.'' dedim ve böylelikle konuyu kapatmış oldum. 'Peki.' dercesine kafasını salladı. Bende güerek masadan kalktım. ''Nereye? Bir de bana diyorsun hemen odana gidiyorsun!'' dedi ve gözlerini devirdi. ''Terliklerimle dışarı çıkamam.'' dediğimde rahatlamış bir tavırla, ''Bekliyorum.'' dedi kafamı sallayarak odama çıktım.
Hazırlanmam uzun sürse de Gavin'in yüzünden gülümsemesi her zamanki gibi eksik olmamıştı. Aslında bu duruma bazen sinirlensem de gülümsemesini seviyordum. Gülümseyince o mavi gözlerinin içleri daha çok parlıyor, yüzüne nur iniyordu. Daha fazla bu konu da takılıp kalmamak için ona, ''Ben çıkıyorum.'' dedim. ''Ne yani bensiz mi?'' diye sorunca kahkaha atamadan duramadım. Öyle bir bakıyordu ki bana atmadan olmazdı. ''Yürü o zaman!'' dedim kızgın bakmaya çalıştığım halde yumuşak bir şekilde bakarak. O da her zaman yaptığı gibi gülümsedim. Neden hep gülüyor ama hiçbir şey söylemiyordu? Neyse ki bu benim hoşuma gidiyordu yoksa dayanamaz hesap sormak zorunda kalırdım.
Dışarı çıktığımız gibi her zaman ki gibi sakarlık yapıp yere yuvarlanıyordum ki belimde el hissedince dengimi sağlayıp bu durumdan kurtuldum. Gavin bana öylece bakıyor ve belimi hala tutuyordu. ''Teşekkür ederim az daha yeri boyluyordum ve yüzüm çok kötü bir şekilde yaralanacaktı.'' dememle kalmadan Gavin, ''Susmazsan seni bırakırım.'' diye beni tehdit etti. Onu sakin ve çok gülümseyen bir çocuk olduğunu sanıyordum ama aslında masum gibi görünen kötü çocukmuş. Kendimi toparlayarak, ''Bırakmana izin vereceğimi mi sandın?'' deyip kollarından kurtuldum. Uzunca bir 'Ben kazandım.' bakışı attım. En sonunda ciddiliğimi bozan Gavin ile birlikte gülmeye başladık.
Eve geldiğimizde Gavin ile sohbete dalmadan odama çıktım. Dolabı açıp üstümü değiştirdikten sonra aklıma okuyacağım ve bu büyük sırlara ulaşacağım kitap geldi. Kitabı nereye koyduğumu hatırlamaya çalıştım ve en sonunda aklıma geldi. Kitabı çekmecemden alıp yatağıma koydum. İlk sayfasını okuduğum için o sayfayı hızlı bir şekilde diğer sayfaya geçtim.
19 Ağustos 1936
Sonunda gözlerimi açıp şu hastaneden kurtuldum. Eve gitmek ölüm gibi olsa da gitmek zorundayım. Hem burada ki bana iyi davranan doktoru da göremeyecektim. Gitmese miydim acaba? Daha fazla böyle düşünüp kendimi daha çok yoramazdım. Son çektiğim acılardan sonra başka birisine güvenip tekrar acı çekemezdim. Bu sefer vücudumun gücü buna yetmezdi.
Evime gelmiş bulunuyorum! O hastaneden çıkarken doktoruma rastladım. Konuşmaya fırsat vermeden ondan uzaklaştım. Güvenmemem gerekiyordu ve ben buna üstelik ona bakıp daha çok düşünmeme sebep olmayacaktım. Eve geldiğim sırada Arthur'un seslenmesiyle büyük bir şok geçirmiştim. Ne oldu acaba Anna ile kavga edip bana geri mi dönecekti? Herneyse bende cevap vermeden kapıyı üzerine kapattım. Onlarla ve tavırlarıyla uğraşamazdım. Şimdi dolabımın önüne geçip rahat pijamalarımı giyip yatağıma uzanacağım.
Pijamalarımı da giydim. Ama sanki hala içeri Desmond girecekmiş gibi hissediyorum. Bu yüzden yatağıma uzanmak gelmiyor içimden. Sebebini bilmesemde beni bu halde hastanede bir çok defa görmüş olmasına rağmen şuan görecek diye korkuyorum. Daha fazla dayanacak halim yok! Gidip hastane yataklarından daha çok rahat olan yatağıma uzanıp uyuyacağım.
Kitabın kapağını kapattığım gibi gülümsemeye başladım. Bunu yazan her kimse benim gibi bir hayata sahip olduğunu görmek beni gülümsetiyordu. Şuan bende Gavin'in o soğuk esprileri ile uğraşamazdım o yüzden uykuya daldım. Böylesi daha iyiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Aşk
RomanceSiz hayatınızda diğer insanların mutluluğuyla mutlu olup kendinizi düşünmeyi unuttunuz mu? Acınası gözlerin hep üstünüzde olduğu günlere gözlerinizi açtınız mı? İşte bu hikaye de hepsini yaşayacak, hissedeceksiniz. Umarım beğenirsiniz...