Gözlerimi yavaş yavaş açıyor ve belimde bir kol hissediyordum. Bu kol benim değildi. Gözlerim tamamen açıldıktan sonra yanıma kıvrılmış ve kolu belimde olan Gavin'i görünce gülümsedim. Sabah sabah bir şey yapmadan olsa da beni gülümsememi sağlmasını seviyordum. Kolunu yavaşça onun karnına koyarak ayağa kalkmaya çalıştım ama uykulu buna izin vermedi. Beni tekrardan yatağa çekerek ayağa kalkmama engel oldu. Bundan rahatsız olsam da karnım kasılana kadar gülüyordum. En sonunda mavi gözlerini açıp bana baktı. Sabah bile gözleri büyük ve uykusuz gözüküyordu. O uyanınca kolu belimde olduğu için gülmem kesilmiş, yanaklarım pembeleşmişti. Gavin de bunu fark edince kolunu hemen belimden çekip, ''Günaydın.'' dedi esneyerek. Gülmemi bastırmaya çalışarak bende, ''Günaydın.'' dedim.
Kakmama yardım ederken aklıma sabah beni tekrardan yatağa çekip sarılışı gemiş ve gülmeme sebep olmuştu. Gavn gülmemi görünce, ''Ne oldu?'' diye sordu uykulu bir haliyle. Kafamı sallayarak 'Hiç.' demeye çalıştım. Ayağa kalktıktan sonra bir anda yatağa oturup kendimi toplamaya çalıştım Gavin'e kafamı kaldırınca bana korkmuş gözlerle bakıyordu. Korkmuş gözlerle baksa bile gözleri o kadar masumdu ki... Noluyordu bana ya? Bana yardım etmek isteyen birisi işte daha fazla ne olabilirdi. Beni bu düşüncelerden kurtulmama sebep olarak, ''Haydi kalk mızmız.'' dedi gülerek.
Kahvaltımızı yaparken Gavin'in gözleri hep üzerimde olduğu için düzgün yiyemiyordum. ''Ne bakıyorsun?'' diye sordum en sonunda aptal aptal gülerek. ''Bakamaz mıyım?'' dediğinde öylece kalakalmıştım ve kahvaltıma geri dönüp zor olsa da yemeye çalışmıştım. Kahvaltımızı ettikten sonra bir hemşire gelip iyi olup olmadığımı sordu. Bende ''İyiyim.'' demekten başka bir şey yapamadım. Bu cevabı verince kolumda ki rahatsız eden serumu çıkartarak beni kafesinden bırakılmış kuş gibi serbest bıraktı.
Gavin'i dışarı kovarak üstümde ki kıyafetlerimi değiştirerek yenisini giymiştim. O sırada Gavin'in hangi arada gidip kıyafetlerimi aldığını da düşünüp duruyordum. Giyinince bir an durup dün yaşanan kötü olay aklıma geldi ve sanki o anı tekrar yaşıyormuş gibi gözlerimi kapattım. Elliot her zaman ki gibi gelerek herşeyi berbat etmişti. Üstelik haklı olmaya çalışarak Gavin'i itti. Bir zamanlar yüzünü görmek için can attığım ve bana huzur veren adam şimdi can düşmanım olmuş ve bana rahatsızlık veren birisi olmuştu. Beni rahatsız eden şey ise neden Gavin'i değilde en başta onu tanımış olmamdı. Gavin daha sert bir yapıya sahip olsa da kalbi yumuşak biriydi, Elliot ise tam tersi yumuşak bir yapıya sahip kalbi sert olan birisiydi. Bu düşüncelerden kurtulup kapıyı açtım. Gavin öylece dolanıyordu. En sonunda beni görünce yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yanıma gelip elimde ki çantaları aldı.
Yolda ilerlerken bana bakıyordu ya da uzun boylu olduğundan bana öyle geliyordu. Kafamı kaldırıp ona baktığım sırada gözlerimiz buluştu ve ben her zaman ki gibi bakışlarımı yere çevirdim. ''Neden böylesin?'' diye sordu bir anda cevabını bilmediğim bir soruyu. ''Anlamadım?'' diye sordum.
''Neden benden kaçıyorsun?'' diye sorduğunda kalbimin atışını ağzımdan duyuyordum. ''Senden kaçmıyorum!'' dedim kaşlarımı çatarak.
Eve geldiğimizde Gavin hala susuyordu. Bende bu sessizliği bozmak için elimden geliyor olsam da tek kelime dahi edemiyordum ama daha fazla dayanamayıp ''Bu akşam dışarı çıkmaya ne dersin?'' dedim önüne geçip gülümseyerek. Bir anda ciddi tavrından kurtulmuş benim şebekliğimi izliyordu. ''Bakarız.''dediğinde yüzünde ki o ciddileşme geri dönmüştü. Son zamanlarda neden böyle olduğunu bilmiyordum ama beni rahatsız ediyordu.''Haydi ama ya!'' dediğimde önünden hala ayrılmamış gözlerinin içine bakıp ona yalvarıyordum. Gözleri benim gözlerime bakıyordu ve ben ilk kez kaçırmamıştım gözlerimi. Alışmam gerekiyordu ve alışacaktım. Bana yaklaşsa da son anda kendini geri çekip merdivenleri çıkarken ''Tamam ama hazır ol beni bekletme!'' dedi. Ah neden yaklaşmamıştı ki! Ne güzel kimse rahatsız etmiyordu bizi. Sarılabilirdi mesela o gün olacağı gibi. Ama sanırım benim ondan kaçışım onunda bana yaklaşmasına engel oluyordu. Ama beni de anlaması gerekmez miydi? Belki de anladığı için yaklaşmıyordu bana. Kafamda bir sürü sorular dolaşırken büyükannemi aramaya karar verdim. Dört kez çaldıktan sonra açtı ve yorgun bir sesle, ''Alo?'' dedi. Sesini o kadar çok özlemiştim ki telefonun içinden çıkıp ona sarılasım gelmişti. Daha fazla bekletmeden ''Alo, büyükanne?'' dedim mutlu bir şekilde. ''Flora! Nasılsın canım?'' diye sordu. Nasıl olmamı bekliyordu ki acaba? Herneyse bunu kafamdan atarak, ''İyiyim büyükannem sen nasılsın?''
''İyiyim.'' dedi. Sesi boğuk geliyordu ama aldırış etmiyordum. ''Büyükanne ben bu söylediğin ve bulmam gereken birkaç sırı bulmuş değilim. Ne yapmam gerektiği hakkında bir fikrin vardır diye düşündüm.'' dedim. ''Tatlım onları nasıl çözeceğini bilmiyorum.'' dedi kırgın bir sesle. Her ne zaman bu konuyu açtığımda böyle oluyordu zaten. Ama artık aldırış etmiyordum sanırım alışmıştım bana böyle davranmasına. ''Tamam büyükanne teşekkür ederim kendine iyi bak.'' dediğim gibi bir şey demesine izin vermeden telefonu kapadım.
Hazırlandığım da Gavin' e seslendim ve birlikte dışarı çıktık. Havada rüzgar vardı. Titrediğimi belli etmemek için Gavin'den uzaklaştım ama anlamıştı bile. Gülerek, ''Üşüdün mü?'' dedi. Titremekten gülemiyordum bile. Gavin daha fazla durmadan bana kocaman sarılarak ısıtmaya çalıştı. Karnımda ki o kelebekler canlanmıştı. Uçuyorlardı artık eskisi gibi ama neden uçuyorlardı? Sadece üşüyorum diye sarılıp beni ısıtmaya çalışan sıradan birisiydi. Birden kafamı kaldırıp Gavin'e baktım. Gözlerimiz her zaman ki gibi tekrardan buluştu ama artık kaçırıp onun o mavi gözlerine bakmaktan kaçınmak istemiyordum. ''Bana neden yardım ediyorsun? Herkes gibi sende beni yarı yolda bırakabilirsin.'' dedim. Bunu neden dediğimi bende bilmiyordum ama her gün sormak istediğim soruydu bu. ''Evet bırakabilirim ama yeşil gözlerini her gün görmek varken bırakırsam saçma olur Flora.'' dedi ciddi bir tavırla. Öldürmeye çalıştığım kelebekleri ısrarla canlandırıyordu Gavin. Anlamıyordum neden böyle hissediyordum ki? Bu düşünceleri kafamdan atıp bu anın tadını çıkaracaktım. Bir şey söyemeden daha sıkı sarıldım Gavin'e.
Eve geldiğimizde odama çıkmak için merdivenlere giderken Gavin'in seslenmesiyle durdum. Yine o mavi gözleriyle bana masum masum bakıyordu. Neden bakıyordu ki? Bu kötü hayatımın içinde en çok onun o gözleriydi masum olan ve bu beni çok fazla şaşırtıyordu. Gerçekten fazla... Bir adamın gözleri neden bu kadar önemliydi ki benim hayatımda? Bu düşünceleri kafamdan atarak, ''Efendim?'' dedim. ''Konuşalım mı?'' deyince biraz durup gülümseyerek onu onayladım. Sanırım sırlarımı başka zaman çözecektim. Şimdi kendimi sadece Gavin'e ve söyleyeceklerine odaklayarak onu dinlemeye başladım. ''Bak Elliot ile aramızda pek iyi şeyler geçtiğini söyleyemem ama bu senin onunla benim yüzümden aranı bozacağın anlamına gelmiyor Flora'm.'' dedi. O kalbi olmayan adamın adını bir kez daha duyunca midem alt üst olmuştu. ''Ben onun-''
''Sen onunla konuşmak istemiyorsun ama bir nedeni olmalı?'' dedi sanki herşey onun suçuymuş gibi konuşmasına devam ederek. ''Evet bir nedeni var. O kalpsiz biri, o beni yarı yolda bıraktı. Yetmedi en yakın arkadaşım dediğim ama şuanda düşmanım olan arkadaşımı kolarında bir bebek ile yarı yolda bıraktı. Zamanında sana acı çektirip sonra da bütün suç seninmiş gibi herkese yalan attı. Daha ne bekliyorsun Gavin? Onunla aramı iyi mi yapmamı bekliyorsun?'' dedim hiç susmadan. Gavin gözlerini bana dikmiş sadece beni dinliyordu. Bu hoşuma gitse de üste çıkmasına alışmıştım. ''Bu özgüveni sevdim.'' dedi gülerek. Omuzumu silkerek güldüm. Gavin ile ilk defa bu kadar uzun konuşmuştuk. Aynı evde yaşıyor olmamıza rağmen ilk defa böyleydi. Gavin'e ''Neden hep bana bakıyorsun?'' diyerek konuyu değiştirime uğrattım. Her zaman ki gibi gülerek ''Çünkü güzelsin.'' dedi. Ah bu çocuk niye benim karnımda öldürmeye çalıştığım kelebekleri tekrardan canlandırıyordu ki! ''Hayır değilim.'' dedim onun gibi gülümseyerek. ''Peki gözlerin yeşil ve ben yeşili seviyorum desem?'' dedi hızlı bir cevapla. Güldüm ve ''Bak bu oldu!'' dedim.
Ona öylesine bakakalmıştım ki gözlerinde ki mavi de az daha kayboluyordum. Bunu fark edince gözlerimi hemen kaçırarak ellerime bakmaa başladım. ''Bu kadar konuşma yeter Flora'm. Uyumaya ihtiyacımız var. İyi geceler.'' diyerek yanımdan ayrıldı. Odun! Niye hep akşamları böyle oluyordu ki? Konuşabilirdik. Bende fazla uzatmadan odama çıkıp yatağa yattım. Kitabı alıp okumak istiyordum ama o kadar yorgun düşmüştüm ki gözlerimi kapatıp uyumak için elimden geleni yapardım. Ama bir şey yapmama gerek kalmadan gözlerim yavaşça kapanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Aşk
RomanceSiz hayatınızda diğer insanların mutluluğuyla mutlu olup kendinizi düşünmeyi unuttunuz mu? Acınası gözlerin hep üstünüzde olduğu günlere gözlerinizi açtınız mı? İşte bu hikaye de hepsini yaşayacak, hissedeceksiniz. Umarım beğenirsiniz...