3

20 1 0
                                    

     Gözlerimi açtığım da kulağımda kulaklık, telefon karnımın üstünde duruyordu. Kalkıp saate baktım. 16.39. Üstümü başımı toplayıp hazırlandım. Dışarı çıkıp hava alacaktım. Büyükanneme söylemek için odasına gittim ama odasında yoktu. ''Büyükanne!'' diye seslendim. Kimseden ses çıkmayınca bende dışarı çıktım. Acaba büyükannem nereye gitmişti? Son günlerde iyi görünmüyordu.

Dışarı çıktığımda gerçekten bu güzel havayı özlediğimi anlamıştım. Herşeyden uzaklaşmam gerekiyordu ama maalesef olmuyordu. Nereye kadar kaçacaktım? Yarın tedavime gidip, onu görüp nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabilirdim? Dışarı bunları düşünmek için çıkmamıştım bu yüzden hemen bu düşünceleri bir kenarı bırakıp yürüyüşüme devam ettim. En son çocukluğum da böyle şeyler yapıyordum. Şimdi ise yirmi iki yaşına gelmiştim. Böyle şeylerin tek başına yapılmaması gerektiğini bildiğim halde küçüklüğüm de ki gibi tek başıma yapıyordum.

Yürüyüş yaparken aklıma bir fikir gelmişti ve bu fikri yapmıştım. Hastanenin arkasında ki parka gidecektim. Gittim de. O gün o durduğum ve yıkıldığım yerde kalakaldım. Gitmekten korkuyor muydum? Yoksa, yürüyüşüme devam mı etmek istiyordum? Hiçbir fikrim yoktu. O parka gidip biraz dinlenmek için oturacaktım hepsi buydu. Gidip bir banka oturdum. Yarım saat geçmişti hastanenin içinden beyaz üniformalı kızlar, erkekler çıkmaya başladı. Bir saat oldu ama kimse parka gelmedi zaten benim de canım sıkılmaya başlamıştı. Kalktım ve parktan çıktım. Çıktığım sırada karşımda Elliot ''Flora?'' dedi.

''Efendim Elliot?''

''Oturalım mı?'' diye sordu. Onunla nasıl oturabilirdim ki? Ona ne diyebilirdim? Ama oturup onu dinlemeliydim. ''Olur.'' dedim. Parkı işaret etti ve ikimiz parka doğru gitmeye başladık. ''Flora bak o gün karşılaştığın o görüntü sandığın gibi değildi.''

''Lütfen Elliot. Bana herhangi bir açıklamada bulunmak zorunda değilsin.'' dedim. Beni duymamazlıktan gelerek , ''O gün birisi onu tehdit etmş parkta beni görünce hemen yanıma koşarak gelip bana sarıldı bende bir şey demek istemedim ona sarıldım hepsi bu.''

''Bu korkunç kim ve niçin tehdit etmiş olabilir ki?'' dedim. Kafa salladı. ''Hiçbir fikrim yok.'' dedi. ''Bak fikrim var. Bu akşam bunları telafi etmeme izin verebilirsen seni güzel bir yemeğe çıkartabilirim.'' diye konuşmasına ekledi. Beni akşam yemeğine çıkarmak istiyordu demek. Gülerek ''Tabii ki.'' dedim. Sevindiğini gözlerinden görebiliyordum. ''Öyleyse bana adresini ver ve seni alayım.'' dedi. Adresimi verdikten sonra eve gitmek için oradan ayrıldım.

Eve geldiğim de büyükannem kapıyı büyük bir endişe içinde açtı. ''Ah büyükanne bir şey mi oldu?'' diye sordum. ''Tanrım, sonunda geldin Flora neredeydin senin için endişelendim.'' dedi. Büyükannem kaç yaşıma gelmiş olursam olayım hep böyle yapardı. Ve bu hastalığı öğrenince daha çok bu davranışını üstelemişti. ''Biliyor musun Elliot ile akşam yemeğine çıkacağım.'' dedim. Umarım çok sevindiğimi belli etmemiştim. Büyükannem gülümsedi ''Öyleyse seni hazırlayalım.'' dedi.

Odama geldiğimiz de dolabımı açtık ve kıyafet aramaya başladık. Büyük bir aramadan sonra güzel bir şey bulmuştuk. Tam da o yıkıldığım gün gibi. Ben ne yapıyorum? Tanrım bu saçmalık. Saate baktığımda büyükanneme ''Acele etmeliyiz.'' dedim. Güldü ve hafif makyajımı yaptı daha sonra da saçımı güzelce topladı. Saçlarım gerçekten uzun olduğu için toplayınca güzel oluyordu. Bu görüntüyü seviyordum.

Kapı çaldı ve ben koşarak açmaya gittim daha sonra da yavaşladım. Heyecanlandığımı görmemesini umuyordum. Elbisemi düzelttikten sonra kapıyı açtım. Büyükannem hemen yanıma geldi ve Elliot'a baktı. Ama büyükanneme döndüğüm de yüzü sapsarı olmuştu. ''Büyükanne iyi misin?'' diye sordum. ''İyiyim tatlım.'' diyordu ama gözlerini Elliot'tan alamıyordu. Elliot'a döndüğümde o da en az benim kadar şaşkın görünüyordu. ''Biz gidiyoruz kendine iyi bak.'' dedim ve kapıyı kapattım. Giderken büyükannemin o davranışı aklımın ucundan çıkmıyordu.

Yemek yiyeceğimiz restauranta geldiğimiz de elimi tuttu. Karnımda kelebekler uçmaya başladı. Bende gülümseyerek içeri girdim. Yemeklerin kokusu burnuma geliyordu ve bu koku gerçekten çok hoştu. ''Nasıl bir yer?'' diye sordu Elliot. ''Muhteşem.'' diye cevapladım. Gerçekten de öyleydi. ''Bir gün böyle bir yer açıp beraber işletmeye ne dersin?'' dedi. İkimiz de gülmeye başladık. ''Nerede açmak istersiniz beyefendi?'' diye sordum ve daha çok gülmeye başladım. ''Seattle.'' dedi. Birden nefesim durmuştu yüzüne bakakalmıştım. ''Seattle da çocukluğum geçti. Orası gerçekten mükemmel ama nedenini hala bilmiyor olsam da küçükken beni oradan buraya aldılar.'' diye ekledi. ''İnanır mısın? Benim çocukluğum da orada geçti ve aynı senin gibi benim de sebebini hala bilmediğim ve anlam veremediğim bir şekilde küçükken buraya getirdiler.'' dedim.

''O zaman hikayemiz orada devam etsin.'' dedi. Ve bu sefer ciddi bir şekilde bakıyordu. ''Hikayemiz?'' diye sorduğumda başını salladı ve elimi girişte tuttuğu gibi tuttu. O duyguyu anlatamazdım. ''Hikayemiz.'' dedi.

Beni eve bıraktığında evin bütün ışıkları sönmüştü. ''Yarın görüşürüz Flora.'' dedi. Başta anlamadım ve ''Anlayamadım.'' dedim. Biraz suratı asılsa da ''Tedavilerin.'' demeyi başarmıştı. ''Ha anlıyorum. Tabi görüşürüz.'' dedim. Gülümseyip yanımdan ayrıldı. Bende hemen eve girip büyükanneme bakmak için yavaş yavaş odasına gittim, uyuyordu. O kilitli odayı açıp bakmak istesem de çok yorulmuştum, yarın da erken kalkmam gerekiyordu. Yavavş yavaş odama ilerlemeye başladım. Odama geldiğim gibi üstümü değiştirdim ve kendimi yatağa attım. Sonra bu akşam ki yaşadığım şeyleri düşündüm mükemmel bir akşamdı sanki dünyanın en mutlu insanı bendim. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlayınca uyumaya çalıştım olmuyordu ama en sonunda gözlerim kapanmıştı.

*

Gözlerimi açmış olmama rağmen vücudum hala yorgundu. Yataktan kalkarken üzerimde duran bir mektubun yere düştüğünü gördüm, eğilerek onu aldım.

7 Ağustos 2000

Sevgili Flora

Biliyorum bu mektubu okuyunca benden nefret edeceksin ama artık büyüdün ve gerçekten bilmen gereken çok büyük sırlar var. Büyükbaban ve ben New York'a gidiyoruz ve senin ne orası ne de gideceğimiz yerin mutlu edeceğini biliyoruz. Seni mutlu eden tek yer onun yanı ve Seattle tatlım. Ve bilmeni isterim ki seni bekleyen bu sırları bulunca duygularını anlayabileceğimi sanmıyorum. Canım sakın seni tek bıraktığımızı sanıp bize kızma. Sadece senin bize meraklı gözlerle bakışına daha fazla tahammül edemedik. Seni çok fazla seviyoruz ve de şimdiden özledik. Tedavilerini aksatma.

Sevgilerimle,

Seni çok seven büyükannen.

Gözümden akan bir gözyaşını silerek yataktan kalktım. Evin ilk defa sessiz olduğunu duyuyordum. Ailemiz, mutluluğumuz bölünmüştü. Beni bekleyen sırlar neydi? Bu kadar önemli olan sırları neden bana söylemeyip benden bulmamı istiyorlardı ki? Beni bir tek onlarını sevdiğini düşünmüştüm ama onlarda herkes gibi beni yalnız bıraktılar. Şuan tamamen yalnız kalmış durumdaydım. O sırada hıçkıra hıçkıra ağladığımı fark ettim. Aklıma gelen tek şey hemen hazırlanıp hastaneye gidip tedavimi olup eve kapanmaktı.

Hazırlanmıştım ama o mektup hala aklımdan çıkmıyordu. Aynaya baktığımda gözlerimin kıpkırmızı olduğunu ve şiştiğini gördüm. Daha fazla acınacak olan halime bakmayarak dışarı çıktım. Dışarıdan gelen güneş ışığı gözümü kamaştırıyordu. Hem gidiyor hem de sessiz bir şekilde ağlıyordum, nedenini bilmesem de gözyaşlarımı durduramıyordum. Ama bildiğim tek şey vardı Elliot'a sarılıp bu saçma şeylerden birkaç dakikalığına olsa da kurtulmaktı.

Hastaneye geldiğim de bir an durakladım. Doktor ne diyecekti? ''Üzgünüz bayan Jepsen, zehir ilerliyor.'' Korkmuyordum çünkü artık kalbim terk edilmekten başka bir duygu hissetmiyordu. En sonunda girip her şeye hazır olmaya karar verdim. İçeri girdiğimde bir sürü uğultu içeri de yankılanıyordu. Kendimi iyi hissetmiyordum sanırım hastane kokusunu sevmediğim için oluyordu bu. O sırada gözlerim kapandığını hissedebiliyordum ve sonra bir ses 'Güm!'. 

Ölümsüz Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin