11.Bölüm " Bu Anı Yaşamamış Olmayı Dileyeceksin "

264 13 11
                                    

Vedat... Kimdi bu adam? Nasıl oluyordu da Profesör'den daima bir adım önde gidiyordu? Bütün bilgilere nasıl bu kadar hızlı erişebiliyordu?

Profesör: " Allah 'ın belası Vedat aradı çocuklar. Her zamanki gibi bizden bir adım önde. Diğer gezegen elektronikte bizi bekliyor şu anda. Pişkin pişkin konuşup moralimi bozmaya çalıştı telefonda. Şansımızı denemeliyiz, Vedat'ın yanına gidiyoruz. Sana verdiğim cihazı kullanmayı unutma Kareem. "

Kareem kendinden oldukça emin bir şekilde: " Hayır profesör. Bu sefer biz ondan bir adım öndeyiz. Elimizdeki kozdan haberi yok onun! Bu sefer köşeye sıkıştıracağız onu! " dedi.

Profesör: " Sen yine de o kadar emin olma . Şimdiye kadar her şeyden haberi vardı. Bu cihazdan haberi olmadığından emin olamayız. Yani çok dikkattli olalım. "

45 Dakika Sonra

İkinci Gezegen Elektronik

Profesör, Kareem ve Fatih 45 dakika sonra ikinci Gezegen Elektronik'e , Vedat'ın onları çağırdığı yere geldiler. Arabadan inip tüm hızlarıyla içeri daldılar.

O anda Vedat yüzünde iğrenç bir gülümseme oluşturup elindeki silahı profesöre doğrulttu. Vedat: " Bakın adamlarınıza ne haldeler? " dedi Murat ve Mehmet'in bağlı oldukları sandalyeleri işaret ederek.. Ardından ekledi: " Dinleyici yerleştirmeleri için gönderdiniz onları, yerleştirdiler de. Ya da siz öyle sandınız. İyi bakın onlara bir kaç saniye sonra bir daha bakamayacaksıınız ne de olsa. " dedi.

Profesör çok şaşırmıştı. Gördükleri karşısında afallamıştı resmen. Keza Kareem ve Fatih de öyle.. Donup kalmışlardı sessizce Vedat'ı dinliyorlardı.

Vedat Gezegen Elektronik'in sahibine yani adamına: " Şu sandalyedeki iki itin kafasına sık. Sonra sıra bunlara da gelecek ancak ölümleri onlarınki kadar kolay olmayacak dedi. "

Adam: " Emredersin Patron " dedi ve kafalarına birer el ateş ederek Murat ve Mehmet'i öldürdü.

Kareem: " Lan Allah'ın belası herif onlardan ne istedin onların suçu neydi? " dedi öfkeyle ve ekledi: " Oğlum var ya sana bir şey söyleyeyim mi? Tek bir şey: ' Bu anı yaşamamış olmayı dileyeceksin ' dedi.

Vedat: " Yaşamamış olmayı mı dileyeceğim? Hahahahaha ben buna ancak gülerim. " dedi ve ardından suratındaki alaycı ifadeyi ciddi bir ifadeye dönüştürdü: " Neyine güveniyorsun lan sen! Nereden geliyor bu deli cesareti! Zamanı durdurabileceğini sanmıyorsun herhalde! Bu anı yaşamamış olmayı dileyecek olan ben değilim sizlersiniz." dedi duruşunu hiç bozmadan.

Kareem Vedat'ın bunları söylerken ki boşluğundan yararlanarak elini arka cebine götürüp profesörden aldığı cihazı cebinden çıkardı ve Vedat görmeden gizlice çalıştırdı. Ardından daha önce profesörden aldığı Ravsetx2 adlı Kareem zamanı geri başlattıktan sonra zamanın Kareem için durmasını önleyecek cihazı da aynı şekilde çalıştırdı. Artık onun zamanı durdurmasına engel olacak hiç bir şey kalmamıştı. Kareem kendinden oldukça emin bir ifadeyle Vedat'a: " Hazır mısın Vedat? İşte başlıyoruz. " dedi. Vedat'ın kafası iyice karıştı, Kareem'in ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu. Ama daha Vedat Kareem 'in neyden bahsettiğini anlayamadan Kareem zamanı durdurdu. Uzun bir aradan sonra ilk defa her şey donup kaldı. Kareem bunu yapmayalı çok olmuştu. Vedat elindeki silahla donuk bir vaziyette profesöre doğru bakıyordu. Gözünü bile kırpamıyordu. Kareem manzarayı bir kaç saniye seyrettikten sonra kendi kendine: " Acele etmeliyim sonuçta sadece 8 dakika 37 saniye durdurabiliyorum zamanı. " dedi. ve düşünmeye başladı: " Bunu planlamamıştık Vedat'ı, Profesör ve Fatih'i nereye götüreceğim ben? " Birkaç saniye düşündükten sonra: " Sanırım çok da fazla alternatifim yok zaten. En iyisi bilim merkezine gitmek ama 8 dakika da oraya gidemem. Önce Vedat'ı etkisiz hale getirmem lazım " diye düşündü. Vedat'ın cebinde telsiz telefon ne varsa aldı ve hepsini yaktı. Silahını alıp kendi beline soktu. Vedat'ın üstünde tehlike oluşturabilecek ne varsa aldı. Ardından ölü olan Murat ve Mehmet'in iplerini çözüp o iplerle önce Vedat'ı sonra da Vedat'ın adamı olan dükkan sahibini bağladı. Ardından Vedat ve adamının ağızlarını da bantladı. En son bilgisayarı açıp o günün kamera kayıtlarını sildi. Artık her şey tamamdı hiç bir sorun kalmamıştı. Profesör, Fatih ve Vedat'ı elektronikçiden çıkarıp arabaya götürdü. Daha sonra adamın cebinden aldığı anahtarlarla dükkanı kilitleyip kepenkleri indirdi. Ardında hiç bir iz bırakmadığından emin olduktan sonra arabanın şoför koltuğuna bindi ve Bilim Merkezine doğru sürmeye başladı. Tüm bunları 8 Dakika 10 saniye gibi bir sürede yaptı. Vedat, Fatih ve Profesör her an normale dönebilirlerdi.

Birkaç saniye sonra zamanın akışı normale döndü. Vedat, zaman yeniden başladığı anda bir şeyler söylemeye başladı ama ağzındaki banttan dolayı hiç bir şey anlaşılmıyordu. Kareem: " Kapat çeneni lan. Ne derdin varsa varınca anlatırsın! " dedi. Vedat öfkeden kudurmuştu. Yüzü domatesten bile daha kırmızıydı. Bağıra çağıra bir şeyler söylüyordu ama söylediklerinden hiç bir şey anlaşılmıyordu. O sırada araya profesör girdi: " Helal olsun Kareem başarmışsın. Bu pislik herifi de yanımıza almışsın. Peki nereye gidiyoruz şimdi? " diye sordu. Fatih: " Aynen Kareem nereye gidiyoruz şu anda. " Kareem hiç düşünmeden verdi cevabı: " Öyle atraksiyonlu bir yer gelmedi aklıma. Fazla seçeneğimiz yoktu zaten, hatta hiç seçeneğimiz yoktu. Bilim merkezine gidiyoruz. " dedi.

Profesör: " Tamam o zaman sorun yok. Benim odamda keseriz Vedat'ın hesabını. " dedi. Kareem merakla sordu: " Peki ne yapacağız bu leş herife Profesör? " Profesör cevap verdi: " Vallahi Kareem ben de atraksiyonlu bir şey düşünmedim. Bilim Merkezine varınca düşünürüz artık. " Kareem bunu duyunca istemeden biraz gülümsedi aynı şekilde Profesör ve Fatih de .

1 Saatten Biraz Fazla Süre Sonra

Bilim Merkezi

Profesör: " Bu elektronikçi buraya çok uzak be Vedat. Biraz daha yakın bir yere açsaydı şu senin adamın bu dükkanı, sen de bizi bu kadar uğraştırmasaydın fena mı olurdu? Her neyse yolculuğumuz burada bitti, umarım rahat gelmişsindir. Daha senle işimiz yeni başlıyor Vedat Bey. Şimdi in lan arabadan aşağı! " dedi uzun zamandır beklediği bu anı yaşarken Vedat'la tam hayalindeki gibi alay ederek. Vedat inatla bir şeyler geveliyordu ama ağzı hala bantlıydı. Arabadan inip bilim merkezine girdiler.

Girişteki Güvenlik Görevlileri: " Hoşgeldiniz Profesör Ravelset Bey "

Profesör: " Bugün gerçekten bayağı bir hoş bulduk çocuklar. " dedi gülerek.

İçeri girip 7-8 metre ilerideki havalı, değişik görünümlü kapısı olan asansöre doğru yürümeye başladılar. Vedat yürürken zorluk çıkarıyordu. Hal böyle olunca da onu sürükleyerek götürmek zorunda kalıyordu Kareem ve Fatih. Kareem: " Adam gibi yürüsene lan. İstediği alınmayan çocukları kolundan tutup çekiştiren anneler gibi görünüyoruz senin yüzünden. " dedi. Vedat bunu duyunca öfkeyle ağzındaki bantla bir şeyler söyledi yine. Asansörün önüne gelince düğmesine basarak asansörü çağırdı profesör. Bina büyük olduğu için asansörün açılması 30 saniye kadar sürdü. Asansör açılınca Vedat'ı sürükleyerek içeri soktu Kareem ve Fatih. Ardından profesör de bindi asansöre. Kareem 17. katı tuşladı. 10-15 saniye sonra asansör henüz 8. kattayken aniden durdu. Profesör buna anlam verememişti: " Bu çok mantıksız. Bu binada elektrikler kesilmez, kesilse bile jenaratörler anında devreye girer. " Kareem: " Ne oldu şimdi profesör? Ters giden bir şeyler mi var acaba? " diye sordu endişeyle. Vedat'ın bir şeyler söyleme çabası iyice arttı o an. Profesör dayanamayıp Kareem'e: " Aç şu leşin ağzını. " dedi. Kareem Vedat'ın ağzındaki bandı çıkardı. Vedat'ın yüzünde güller açıyordu resmen: " Siz bu işi çok hafife aldınız çoook... Bu anı yaşamamış olmayı dileyeceksin demiştin bana Kareem!. Ben de sana: 'Asıl siz bu anı yaşamamış olmayı dileyeceksiniz' demiştim hatırladın mı ? Bakın, görün daha neler olacak? " Profesör: " Ne diyorsun lan sen! Seni bulmalarının imkanı yok. Asansör bozuldu sanırım, hemen ezik adamlarının seni kurtarmaya geldiğini düşünüp heveslenme!. " dedi hiç de emin olmamasına rağmen. Vedat: " Çok değil biraz sonra görürsünüz, sabredin. " dedi gülerek. Bu olanlar Profesör, Kareem ve Fatih'in hiç hoşuna gitmemişti, endişelenmişlerdi.

Birkaç dakika sonra asansör çalışmaya devam etti. 15 saniye kadar sonra asansör durdu ve kapısı açıldı. Kapı açılınca, gördükleri karşısında Profesör, Kareem ve Fatih'in yüzü kireç gibi bembeyaz olmuştu. Karşılarında 3 tane takım elbiseli, mafya görünümlü, sakallı ve onlara doğru silah doğrultmuş adam vardı.

Aksiyonlu bir bölüm yazmak istedim. Zira 10.Bölüm bu konuda vasattı. Bu bölümün başarılı olduğunu düşünüyorum. Sizin düşüncelerinizi de merak ediyorum: Bölüm hakkında görüş, düşünce, öneri , yazım yanlışları ve merak ettiklerinizi yorum olarak bana bildirirseniz çok mutlu olurum tabi bir de oy verirseniz...

Zamanı Durduran Adam (Şimdilik Yarım Kaldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin