Percabeth-4

944 35 1
                                    

Percy Ağzından...

Tamam kız gerçekten çok havalıydı ve gerçekten iyi dövüşüyordu. Yanında ezik miyim diye sorarsanız kesinlikle öyle! Ben güçlü biri olamazdım ama benim babam Poseidon. Öğrendiğimde çok şaşırmıştım hatta inanmamış bile olabilirdim. Düşünsenize benim gibi bir sakarın babası üç büyükler hadi onu geç benim babam tanrıymış. Lanet olsun! Annabeth'te beni ona çeken bir şeyler vardı ama anlayamıyorum ki! Kızın gözleri ve o sarı saçları gerçekten çok şekerdi ama kesinlikle güzel değildi. Sadece şekerdi. Athena duymasın beni küçük sıçana çevirir falan.

Annabeth'in keklerini çaldığımda bana kızmıştı ama çok çabuk unutmuştu. Bilmiyorum bu onu daha tatlı kılıyordu. Demek kamp'ta beni o eğiticekti. Çok küçükken girmiş kampa bu demek oluyor ki babası yok. yada var.

Annemi gelmemeye ikna etmeyi Annabeth becermişti. Tamı tamına şöyle demişti.

''Sen gelirsen, seni koruyacağım diye Percy'i koruyamam. Kimden vazgeçeyim?'' Annem biraz dır dır edip sonra onaylamıştı. Bu dırdırların içinde ''Tabi ki benden vazgeçeceksin'' demez mi?

Sonunda yola koyulduğumuzda Annabeth ''Kesinlikle çok uzak hemde çok'' diye kendini yiyip bitiriyordu. Sonunda bir telefon çıkarıp birini aradı. Bende kulak misafiri oldum.

''Bizi alman gerekiyor baba lütfen!'' sesi bildiğin yalvarıyordu. Sanırım babası tamam demiş olsa gerek.

''Teşekkür ederim baba'' nerede olduğumuzu söyledi.

''Baban mı geliyor bizi almaya?'' Annabeth dudaklarını büzük kafasını salladı.

''Babamla çok konuşmamaya bak annen gibi değil'' Nasıl yani? yaratık falan mı?

''Annabeth bir şey olmaz ne olacak ki? En fazla yaratık çıkar'' Annabeth karnını tutup kahkahalarla gülmeye başladı.

''Saçmalama Percy benim babam çok yakışıklı ama bilimci olduğu için biraz fazla soğukkanlı. Annem gibi yani'' Sesi biraz boğuk çıkmıştı. Nedenini biliyordum, ne annaesi'yle nede babası'yla arası yoktu.

''Sende soğukkanlısın Annabeth, demek ki annenle baban sana hem güzellik vermiş gerisini soğukkanlılıkla sıvamış'' Bu sefer kahkahaları ben saldım.

''Of Percy gevşeme hemen!'' Omzuma vurup güldü. Sivri burnu çatık açık kahverengiye yakın kaşları ve pembemsi dudakları gri mükemmel gözleri çok şekilliydi.

''Annabeth, annen sizi düşünerek nasıl yapıyor'' Annabeth kaşlarını kaldırdı.

''Percy bu şeye benziyor, hani taşıma anne diye bir şey var ya ona benziyor. Babam zeki birisi olmasaydı yapılmıyor çünkü zihinlerinde benim oluşumu değil o şeyin oluşunu ön görüyorlar'' Yüzüm kızarmıştı. Niye sordum ki? Birden yakınımıza şimşek çakmıştı.

''Zeus kızıyor veya annem'' Dudağını yukarıya kaldırıp sağ kaşını kaldırdı. Siyah porshe bir araba önümüzde durdu.

İçinden acayip yakışıklı kırklı yaşlarında adam indi. Annabeth'e sarıldı.

''Nasılsın Annie?'' Annie mi?

''İyiyim baba hadi bizi kampa bırak'' Babasından daha soğuk olduğundan eminim.

''Merhaba yakışıklı'' elini uzatınca elini sıktım. Annie ve ben kapımı açıp centilmenlik yapmıştı.

***

Yol boyunca konuşmuş ve şakalaşmıştık. Adam Annabeth'in anlattığı gibi değildi. Arabadan indiğimizde Frederick bizi kampın yoluna kadar götürdü. Tabiki Fred diyorduk. Kampa geldiğimde gözlerim kocaman yem yeşil parlayan ağaca takıldı. ''Annabeth bu ağaç çok parlıyor'' Annabeth bir bana bir ağaca baktı ve gözleri dolmuştu. Lanet olsun neden?!? Babası uzaklaşmıştı iyice.

PercabethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin