Percabeth-7

813 29 6
                                    

Yeni bir güne merhaba derken gece ne kadar geç yattığımı düşündüm. Annabeth aklımdan hiç çıkmıyordu ki! Sanırım git gide ona bağlanıyordum. Ne kadar iyi bir arkadaştı benim için ceza bile almayı göze almıştı. Tabi ki ne ceza alacağını biliyordu, o Athena melezi sonuç olarak. 

Yatakta doğrulduğumda Öten saatimi kapattım. Saçımı geriye atıp dolabıma yöneldim. Bir kor birde kamp t-shirtimi giydim. Bugün Annabeth'le eğitime iyi bir giriş yapacaktık. Yapmalıydık. 

Ayrıca bir hafta sonra 'Bayrak Savaşı' vardı. Ve Annabeth bana hangi takımda olduğumu söylemiyordu. Kesin onunla aynı takımda değildim. Yoksa neden söylemesin ki? 

Giyinip kılıcımı cebime attım. Odama bir göz atıp dışarıya çıktım. Herkes kahvaltıya yetişmek için hızlı adımlarla yürüyorlardı. Bense yavaş yavaş yürüyordum belki Annabeth'e rastlarım diye ama nafile rastlamamıştım. 

Yemeğimi alıp masana oturduğumda Kheiron ve Annabeth'in konuştuklarını gördüm. Galiba önemliydi çünkü Annabeth sürekli boynunu kaşıyordu. Sonra bana 'Günaydın' deyip masasına oturdu. 

Yemeğini yerken onu izliyordum. Fazla iştahı yok gibiydi. O masadan kalkınca bende kalktım. Yemeğimi bitirmemiş olmam biraz sorun yaratacaktı çünkü burada öğlen yemek yenilmezdi. 

Annabeth'in arkasından koşmaya başladım. Kılıç odasına gitmişti. Belli etmeden oradaymışım gibi davranarak içeriye girdim. 

''Aaa Annabeth naber?'' Sanki yuttu.

''İyi Percy. Biraz sonra başlayacağımız'da çağırırım seni peşimde dolanma'' kızmış mıydı acaba? Kafamı sallayıp odadan çıktım. 

Herkesin çalıştığı alana gidip kaya'ya oturdum. Kırmızı ve Mavi miğferlerle dolu bir gurup savaşçıydılar. Çok güzel kılıç kullanıyorlardı. Bende böyle olacak mıydım? 

''Onlardan daha iyi olacaksın'' gülümseyip elimden tuttu. 

''Gerçekten inanıyor musun?'' Bana bakıp sıcacık gülümsedi. 

''İnanmıyorum biliyorum'' Dudağını ısırıp kılıcını çime sapladı ve bir yere doğru gitti. Geldiğinde elinde Mavi bir miğfer vardı. 

''Bu senin takımın'' Yüzüm düşmüştü çünkü Annabeth'in kafasında Kırmızı vardı. 

''Ayrı mıyız?'' dudak büzük kafasını evet anlamında salladı. 

''Desene beni fazla eğitmeyeceksin'' kaşlarını çatıp bana baktı.

''Saçmalama istersen ezeli düşmanım olacak ol seni yeterince iyi eğiteceğim'' kılıcımı elime aldım ve açtım. Annabeth'de kılıcını çimden ayırıp ince işleri bana göstermeye başladı. 

Mesela biri sana saldırmadan saldırmazsan sen yenersin. Mesela her şey düzenince olmalıymış ilk başladığında kesinlikle sağ sol girişimlerine girmen gerekirmiş. Sonra düşmanın yorulursa havadan vuracakmışsın gibi. 

''Yoruldum'' iyi yol kat etmiştik. En azından kılıcı savura biliyordum.  

''Tamam hadi o zaman biraz dinlenelim'' Yanıma oturdu. 

''İyiydik'' Annabeth bana bakıp güldü. 

''Yeterince değildik'' Güldüm. 

''Ben gayet iyiydim'' Sırıtarak baktım. 

''Sen mi iyiydin? Gerçekten bir dövüşsek seni sinek gibi ezerim'' Yüzümü buruşturdum.

 ''Hadi oradan hamam böceği seni'' Kalkıp koşmaya başladım. Annabeth'de kalkıp beni yakalamaya çalışıyordu. Ayağı takılıp düştüğünde yanında gittim. Ayağıma çelme attığında bende yanına düştüm.

''Çok güzel düştün'' gülmeye başladık...

*** 

Odam'da oyun oynuyordum. Kapı tıklayınca hemen kapıya gittim. Kapıyı açtığımdan bir Annabeth beklemiyordum. İçeriye buyur ettim. 

''Annenin mavi kekleri gibi olmaz ama bunu ben yaptım. Biraz acıktım ve seninde özlediğini düşündüm'' düşünceli bebeğim benim. Ne dedim ben bebeğim mi?! 

''İyi yapmışsın bende oyun oynuyordum'' dev ekrana bakıp güldü. 

''Demek Batman heh. Ben çok iyi oynarım gel yarışalım'' Kafamı salladım. Dolabı açıp meyve suyu kattım ve kekleri alıp masaya koydum. 

''Hadi bakalım iyi olan kazansın!'' 

***

Oyuna başladığıma pişman oldum. Beni yenmişti. En iyi olduğum oyunca beni alt etmişti. 

''Nasıl yaptın ki?'' omuz silkip güldü. 

''Bu benim Yosun kafacık'' yerinden kalktığında ''Nereye'' dedim. 

''Nereye olacak kulübeme yokluğumu fark etmişlerdir. Ayrıca yarın bu adam toplu olsun not vermeye geleceğim'' NE notu be? 

''Ne notu?'' 

''Odanın topluluğuna not veriyoruz ve en temiz kulübe hediye alıyor'' gözlerim parladı. 

''Hediye neymiş?'' kaşlarını kaldırdı. 

''Bunu kulübeye göre ben seçiyorum'' OHA! Annabeth mi seçiyormuş? 

''Sen mi seçiyorsun? Eğer ben olursam kocaman bir pizza olabilir mi?'' Gülümseyip olumsuz anlamda kafasını salladı. 

''Böyle bir şey veremiyorum ama gizlice sokabilirsin. Hermes çocukları çok ustadır ve bir kaç drahmi'ye getiriyorlar inana biliyor musun?'' Nerden biliyorsun ki?

''Getirttin dimi?'' dememle kahkahayı bastı. 

''Hemen hemen iki günde bir sağlıksız besleniriz Athena melezleri'' gülmeye başladık. 

''Görüşürüz'' kapıdan çıkıp yanağımdan öptü. Kulübesine gidişini izledim. Kapıdan el sallayınca odama girdim. Kapıyı kapattım ve kapıya yaslandım. 

Ne harika bir geceydi bu böyle! 

'Senin içindi Percy senin içindi bu gece' bir kadın sesi duymuştum. Kimdi ki bu? Babam'ın sesini duyduğumda çözmüştüm. Yani babam söylemişti. 'Afroditti o, Annabeth'i sana gönderen oydu' demişti. Yani Annabeth isteyerek gelmemişti. Kafamı olumsuz anlamda sallayıp yatağa zıpladım. 

Karşımda bir kadın görünce şaşırdım. 

''O'da seni sevecek. Kendini hırpalama Percy,  Çok güzel bir Percabeth olacaksınız. Herkes kıskanacak hatta ben bile'' gülümseyip gitti. Afroditti. Sesinden anladım. 

Ayrıca Percabeth'te neyin nesiydi öyle ? biraz kafa yorduktan ve karalamalardan sonra anlamıştım. 

Perc benimdi abeth'de Annabethti. bi bir olup ♥Percabeth♥ oalcaktık. 

PercabethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin