Percabeth-17

631 24 3
                                    

Herkes konuşmaya ve fısıldamaya başlamıştı. Biz ise sadece birbirimize sarılarak atlatmaya çalıştık. Şaşkınlık mı? Üzüntü mü? bilemiyorum. Percy'in ağladığını hissediyordum. O babasını çok seviyordu ve birden kaybolup gitmesi hüzünlüydü. Neler yaşayacağımızı bilmiyorduk. Bütün tanrılar toplanıp gitmişlerdi. Kheiron bizi yanına çağırdığında içimde bir korku vardı. Ya onlara bir şey olursa? o zaman ne olacaktı? Kheiron'un yanına o kadar yavaş gidiyorduk ki, sanki zaman durmuştu. Evet bu kadar umurumda olduğundan emin değildim ama artık Annemi sevdiğimi anlıyordum. Hiç yanımda olmamış olsa bile artık telafi etmeye çalışıyordu. Ama artık iyide olsa kötüde olsa bir annem yoktu. Onu bulmamız gerekiyordu, onları bulmamız lazımdı. Kheiron'un yanına ulaşınca ellerimiz birbirine kilitlendi. 

''Bakın çocuklar bu durum gerçekten bir fiyasko ve onların gittiği yeri bulur bulmaz bir sefere çıkacaksınız'' Gözlerim Percy'i bulduğunda gülüştük. Demek ki onları kurtarma şansımız vardı ve bunu sonuna kadar kullanmamız gerekiyordu. Ellerimizi daha çok sıkıp aynı ağızdan konuştuk.

''Tamam'' şimdi bütün melezler toplanmış Kampımıza dönüyorduk. Boğazımdan geçen her yutkunduğum tükürüğü sayıyordum. Kafam o kadar buz gibiydi ki, sanki hiç bir şey düşünemiyorum gibi. Acaba, annem yok diye geri zekalı mı oldum?

*** 

Kampa geldiğimizde kheiron bizim dinlenmemiz gerektiğini söyledi. Ne zaman ne olacağı belli olmazmış, nerede olacaklarını bulmak belki bir saat belki bir gün belkide haftalar aylar yıllar alabilirmiş. Onları bizim bulmamız gerekmezdi, Tanrılar yerini bulsa yeterdi. Belkide onlarda ümitlerini kesmişlerdi. 

Percy'le Poseidon kulübesine gidip yatağa yattık. Birbirimize sarılıp gözlerimizi birbirine kenetledik. O kadar zordu ki ağlamamak, o kadar zordu ki dilinin düğümlenmesi. 

''Onları biz kurtaracağız Percy biz'' tebessümle bana baktı ve eli yanağımı okşamaya başladı. 

''Bilmiyorum ann sanki kurtaramayacağız gibi, düşünsene onlar evleniyordu be! Nasıl iştir bu ve birbirlerini ne kadar çok seviyorlardı. Bizim sonumuz'da öyle olmaz dimi?'' Sinirlenmedim değil ama fazla bir şey diyemeyecek kadar aynı düşüncedeydim. 

''Yosun, bu bir bitiş değildi. Biz onları oradan kurtarınca yeni bir başlangıç olacak. Bizim sonumuz böyle olamaz çünkü ben yemin etmedim'' garip sesler çıkarıp dudaklarıma yöneldi. 

''Hey sırası mı şimdi?'' Güldü ve yakınlaşmaya devam etti. 

''En iyi zaman bu zaman birbirimizi toplarız'' Kaşlarımı kaldırdım ve geriye çekildim.

''Evet en iyi zaman şimdi. Hadi kalk oyun oynayalım'' Lanetler okuyup ayağa kalktı.

''Öpüşmek VS Oyun mu? gerçekten mi? lanet olsun'' Omzuna vurdum. 

''Benimle oyun oynamak eğlenceli değilde, öpüşmek mi eğlenceli?'' saçlarını karıştırdı ve anlamsızca bana bakmaya başladı. 

''Hayır oyun oynamak daha uzun sürüyor ve buda seninle benim çok zaman geçirmemiz demek yani otur başlayalım. Boyunun ölçüsünü alayım bücür'' Bücür? Bücür mü? Bücür dedi dimi? Tamam benden biraz uzun olabilir ama ilk geldiğinde'de ben ondan uzundum hiçte yüzüne vurmamıştım. Vurulacak ne var ki? Boyum uzun onun ekstra uzun. 

Yanına oturum kolu aldım. ''Ne oynuyoruz'' Percy bana baktı ve ağız yüz yamulttu. 

''Oyun fikri seninde oyunu'da sen seç'' Memnuniyetle güldüm ve oyunlara bakmaya başladım ki kapı tıklatıldı. Percy ayağa kalkıp kapıyı açtı. Apollon kulübesinden birisiydi bu. 

''Kheiron çağırıyor büyük evin bahçesinde'' hemen toz olup gitmişti. 

***

''Anubis çıkıp geldiyse yer altındadır diye yoldan çıkmıştık ve bunu tanrılara söyledik onlarda bize onların yerini söyledi. Hazır mısınız?'' Gözlerimin parladığına adımı basabilirdim. Percy'e baktım o'da sevinçten gülümsüyordu. 

''Çocuklar gerçekten çok tehlikeli olabilir, yer altına Hades yardımıyla ineceksiniz ve onun yardımıyla çıkacaksınız'' anlamsızca baktım. 

''iyide o Poseidon'u sevmez ki? ya bize yardım etmezse'' Kheiron bana bakıp güldü. 

''Tanrılar üyelerinin kaybolmasını sevmez ve bu yüzden yardım ediyor ve daha hiç bir melezi yarı yolda bırakmadı'' Percy iyi bir şeymiş gibi gülüyordu.

''İyide Hiç bir meleze'de yardım etmedi'' Percy'in yüzü düştü ben ise Kheiron'dan cevap bekliyordum. 

''Annabeth bilemiyorum neyin nasıl olacağına akıl sır erdiremiyorum. İki melez gidip oraya tanrı kurtaracak, emin değilim. Göndermek bile istemiyorum ama içiniz rahat etmeyecek biliyorum'' Gözlerimi kapatıp bir kaç saniye düşündüm. 

''Gideceğiz ve kurtaracağız'' diyen percy'e baktım. O kadar umut dolmuştu ki! Biraz önce umudu olmayan yosun kafa şimdi ne diyor. Kheiron memnuniyetle güldü. 

''Annabeth ona göz kulak ol, ani çıkışlar yapmasın'' Kafamı sallayıp Percy'i beklemeden büyük evden çıktım. Arkamdan koştuğunu hissediyordum. Ama durmadım, durmamalıydım. Bir kaç şey almamız gerekiyordu ve zaman kaybedemezdik. 

''Hey! Nereye?'' parmağımla kulübemi gösterdim. ''Sende git ihtiyaçlarını al hemen çıkalım'' Kafasını salladı ve koşturarak kulübesine ulaştı.

***

Hançerimi, haritamı, Yankess şapkamı ve kolyemi alıp çıktım. Tabi bizim zaten hazır olan bir çantam vardı. Kulübemden çıkıp, kapının önüne oturdum. Percy'in çıkmasını bekledim. Bir kaç dakika sonra percy görüş alanıma girdi ve bana doğru yürümeye başladı. 

''Hazır mısın?'' kafamı salladım. Percy yorgun görünüyordu, her halinden belliydi. Melez kampının girişine kadar geldiğimizde, Kara korsan bizi bekliyordu. 

*** 

Bilmiyorum bölüm biraz kopuk kopuk olabilir kusuruma bakmayın, iyi okumalar. 

PercabethHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin