Siz bu satırları okurken, kaç kişi hüzünlü bir şarkı eşliğinde depresyonun dibine dalıyor, tahmin bile edemezsiniz. Şu anda bir yerlerde insanlar acı çekiyor. Bu acı, yanında garnitürler olmaksızın dayanılmaz olurdu. İşte hüzünlü şarkılar, bu acının süslemeleri, sosları ve baharatlarıdır.
Dinlediğimiz şarkılar, aktif düşünce yapımızın bir parçası haline gelir ve bizi tümüyle savunmasız bırakabilir. Hüzünlü şarkılar tuzağından, "Mutsuz Olmak Günahtır", adlı kitabımda uzun uzun söz etmiştim. Şimdi konuyu biraz daha derinleştirmek istiyorum.
Acaba, masum bir şarkı bize gerçekten de ciddi zararlar verebilir mi? Hiç şüpheniz olmasın, kesinlikle evet!
Esasında hüzünlü şarkılar, bu çöküş ve ölüm sisteminin en önemli basamağıdır. Sizi önce eliniz kolunuz bağlı bir pozisyona getirirler ve sonra da tüm gücünüzü elinizden alarak, duygusal bağışıklık sisteminizi çökertirler.
Bedenimiz milyonlarca hücreden oluşur ve hücrelerimiz ses dalgalarına karşı inanılmaz duyarlıdır. Bırakın bizim akıllı hücrelerimizi, bir bitkinin bile düşüncelerimize ne kadar hızlı tepki verdiğini mutlaka duymuş ya da deneyimlemişsinizdir.
Ses çok güçlü bir rezonans oluşturur. Özellikle duyguyla bir araya geldiği zaman müziğin meydana getirdiği rezonans, muazzam derecede etkili bir güç açığa çıkarır.
Dinlediğimiz tüm o hüzünlü şarkılar, yüksek bir titreşim meydana getirir ve bizi hücresel anlamda etkilerler. Ses, elektrik sinyalidir ve olduğu yerde sabit kalmaz. Sürekli hareket eder ve bu hareket, bizim hücrelerimiz tarafından anında algılanır. Hücrelerimiz, bu ses dalgasının frekansına göre kendini uyarlar. Dinlediklerimiz, işte bu nedenle ruh halimizi direkt olarak etkiler.
Canlı ve kıpır kıpır bir müzik dinlerken, bedeninizin istem dışı hareket ettiğini deneyimlemişsinizdir. Eğer inanmıyorsanız, "Ankara'nın bağları" şarkısını açıp deneyinJ
Vücudunuz, müziğin titreşimine anında uyum sağlar. Hücreleriniz bu rezonansla birlikte aynı frekansa uyumlanır. Dolayısıyla, "Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz!" diyorsanız, hücreleriniz de size derler ki; "Yürü! Kim tutar seni!"
"Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?" şarkısını dinledikten sonra, coşku dolu bir hayatın sizi bekleyeceğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz kuzum...
"Her sevda, bir veda" şarkısı size, her aşkın günün birinde biteceğini haykırır. Siz inansanız da inanmasanız da; dinledikleriniz, söyledikleriniz ve düşündükleriniz, gerçeğiniz olacaktır. Ama bugün, ama yarın...
Şimdi diyebilirsiniz ki; "Hadi canım, bir şarkı dinledim diye hayatım böyle mi olacak?"
İsterseniz bunu size kanıtlayabilirim.
Vücudumuz hücrelerden oluşuyor değil mi? Ben de size diyorum ki; hücrelerimiz söylediğimiz her şeyi duyuyor. Üstelik sadece bizim hücrelerimiz değil, bitkilerin, hayvanların ve hatta suyun hücreleri bile söylediklerimizi duyuyor.
Size ne kadar anlatırsam anlatayım, ancak kendi gözünüzle tanık olduğunuzda bu gerçeğe sımsıkı sarılabilirsiniz. O nedenle sizden bir deney yapmanızı isteyeceğim...
İki farklı saksının içine tamamen eşit koşullarda fasulye ekmenizi istiyorum. Manavdan alacağınız taze fasulyenin yapraklarını ayırın ve içinden çıkan küçük fasulye tanelerini eşit şartlarda her iki saksıya da dikin.
Tüm koşulların eşit olması önemli... Aynı toprak, aynı hacimde iki saksı ve fasulyeler de aynı büyüklükte olmalı. Eşit sayıda fasulyeyi, tıpatıp aynı noktalara denk gelecek şekilde, her iki saksıya da ekin.
Sonra her gün iki kez fasulyeleri sulamanızı ve sularken de şu komutu vermenizi istiyorum: "Soldaki fasulyeler, sağdakilerden çok daha hızlı büyüyor"
Süre sınırı koymayın ve her sabah ve akşam aynı telkinleri vererek fasulyelerinizi sulamaya devam edin.
Hayalinizde, sol tarafta bulunan fasulyelerin daha gür ve hızlı büyüdüklerini canlandırın.
Birkaç hafta içerisinde, sol tarafta bulunan fasulyelerin, sağdakilerden çok daha hızla büyüdüklerini göreceksiniz. Tüm koşullar eşitken, fasulyeleri kendi ellerinizle ekip suladığınızı biliyorken, artık onların sizin düşüncelerinizle bu hale geldiklerinden iyice emin olmaya başlayacaksınız.
Bedeniniz, fasulyelerde bulunan hücrelerden çok daha gelişmiş ve daha akıllı hücrelerden oluşuyor. Sadece düşünce ve sözlerinizle bile, eşit koşullarda ektiğiniz fasulyelerin birbirinden daha farklı olmalarını sağlayabilirken, kendinize söylediklerinizle ya da dinlediğiniz şarkılarla bedeninize neler yapabileceğinizi bir düşünün lütfen...
"Allah belanı versin" şarkısını dinlerken hücreleriniz neler hissediyordur sizce?
"O, beni sırtımdan vurdu" derken, ya da "Geberiyorum aşkından" şarkısını dinlerken, hücrelerinizde ne tür bir titreşim oluşuyordur acaba?
Pardon! Özür diliyorum, bu şarkılar duygularınıza tercüman oluyordu değil mi? Haklısınız, unutmuşum...
Tercüman öyle mi? Herhalde dünya üzerinde görüp görebileceğimiz en beceriksiz tercüman olsa gerek... Böyle bir tercümanın ipiyle kuyuya inilir mi hiç?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yobazite - Raflarda
Non-FictionBiz... Din tüccarlarının cennetten arazi satmak için kandırdığı müşteriler... Doktorların önce hasta edip, sonra da tedavi ettiği masum kobaylar... Medyanın "Az Sonra" ninnileriyle mışıl mışıl uyuttuğu reyting oyuncakları... ... Açalım gözümüzü ve...