Bob Marley'in o meşhur, "No Woman, No Cry" şarkısının bu yeni uyarlamasını tüm uzmanlara, korku mafyası fedailerine, acı ve hüzün emekçilerine armağan ediyorum... Onlar da diledikleri kişiye armağan etsinler. Bizden uzak dursunlar da...
Birileri bu uzmanları durdurmalı! Yoksa onlar bu dünya üzerindeki yaşamı fiilen durduracaklar.
Uzmanlar bu gazla devam ederse her birimiz yakın bir gelecekte; yalnızca serumla beslenecek, oksijen tüpüyle gezecek ve geceleri yoğun bakım odalarında uyuyabileceğiz.
Uzmanların olmadığı ya da en azından konuşmadığı ve kafa karıştırmadığı bir dünya hayal ediyorum... İnsanlar korkuyla değil; akılla, cesaretle ve sevgiyle hayatlarını şekillendiriyorlar... Öyle bir gelecek hayal ediyorum ki; beden, zihin ve ruh birbirinden ayrı değil, bir bütün olarak kabul ediliyor. Bilim ve teknoloji hayatlarımızı yaşanmaz hale getirmiyor, aksine yaşam kalitemiz her geçen gün artıyor...
Şimdilik belki sadece bir hayal tüm bunlar ama her birimiz bilinçlendiğinde, farkındalık düzeyimiz yükseldiğinde ulaşılması güç bir şey olmayacak...
Kitabın hemen her bölümünde; bir şeylere körü körüne inanmanın hayatımızı ne hale getireceğinden söz ettik. Bunun adına da genel olarak, "Yobazite" dedik... Bugün dünyamızın en büyük sorunu; açlık, terör, ekonomi ya da iklim değişiklikleri değil, dünyanın üzerine bir kâbus gibi çökmüş olan cehalet virüsüdür. Cehalet, bizi "İnsan" yapan en büyük hazinemizi elimizden alır; aklımızı...
Cehaletin bir ilacı yoktur. Henüz Anti-Cehalet adlı bir aşı keşfedilmedi. Ama cehalet en çok düşünme yetisi ile kontrol altına alınabilir. Düşünen insan sorgular ve sorgulayan insan da kolay kolay kandırılamaz. Onu ne bir başkası kandırabilir, ne de kendi içindeki cahil ordular.
Sorgulayan insan, gözü bağlı bir şekilde takip etmez kalabalıkları. Ruhun en büyük hazinesi olan akılla birlikte hareket eder ve işte gerçek özgürlük de ancak burada hayat bulabilir.
Aklı zincire vurulmuş insan, her şeyi yapabilir. Böyle birisi, belki de en vahşi hayvanlardan bile daha tehlikeli olabilir. Aklını kaybetmiş bir insan, kontrolsüzce sürüklenen bir çığ dalgası gibidir. Onu durduramaz ve yönünü değiştiremezsiniz. Tıpkı küçücük kar tanelerinin kolektif büyüklüğü ile bir araya gelen çığ fırtınaları gibi, cahil insanlar da bir araya geldikleri zaman durdurulamaz ve kontrol edilemez tehlikeli kalabalıklar oluştururlar.
Temel günün birinde oduncu olmaya karar vermiş. Baltasını alıp başlamış ağaçları kesmeye... Ama bakmış ki; bu iş çok zor. Hem çok uğraştırıyor hem az para kazanabiliyor. Diğer oduncuların bu işi nasıl yaptığını araştırınca, onların motorlu testere kullandığını görmüş. Hemen bir hırdavatçıya gidip motorlu bir testere almaya karar vermiş.
Temel ertesi gün ormanda eline motorlu testeresini alıp ağaç kesmeye başlamış. Ama akşama kadar ancak bir tek ağacı devirebilmiş. Ertesi gün hırdavatçının yanına gitmiş ve
- Haçan uşağım sen penu kazikliimisun? Ha pen paltayla taha hizli odun keseyidum.
Hırdavatçı şaşırmış; "Nasıl olur" demiş, acaba alet bozuk mu diye testereyi denemek için çalıştırmış. Testere, büyük bir gürültü çıkararak çalışmaya başlamış.
Sesi duyan Temel:
- Uyyy! Canuna yanduğum... O ta ne oyle?
Cehalet düşünme yetisini kaybetmiş bir insanın doğal halidir.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yobazite - Raflarda
NonfiksiBiz... Din tüccarlarının cennetten arazi satmak için kandırdığı müşteriler... Doktorların önce hasta edip, sonra da tedavi ettiği masum kobaylar... Medyanın "Az Sonra" ninnileriyle mışıl mışıl uyuttuğu reyting oyuncakları... ... Açalım gözümüzü ve...