Mert Komiserin Devam Eden Hayatı..

108 6 1
                                    


3 yıl sonra

Yorucu bir iş günü Mert komiser için bitmişti. Odasında kapının arkasında duran askısından ceketini alıp iş arkadaşlarına 'iyi akşamlar' dileyerek polis karakolundan ayrıldı. Mert komiser karakolda çalıştığı masa başı görevine başlayalı üç yıl olmuştu. Kendisi içinde bu yaşam tarzı artık sıradanlaşmış bir hal almıştı. Uzun caddeyi tek başına yürüdükten sonra köşe başında bulunan evine vardı. Evinin kapısına vardığı anda sanki günün yorgunluğu üzerinden uçup gitmiş, o yorgun halinden eser kalmamıştı. Kapıyı anahtarıyla açıp içeri girdi. Kapıyı kapatır kapatmaz merdivenlerden koşarak oğlu Doruk hızlıca merdivenlerden inerek 'babam hoş geldin' diyerek boynuna sımsıkı sarıldı. Bu alışkanlık küçüklüğünden devam etmekteydi. Açıkçası Mert komiserinde oldukça hoşuna gitmiyor değildi.

Doruk neredeyse altı yaşına girmekte olan okul çağına gelmiş oldukça zeki bir oğlandı. Babası geç gelse bile aynı şekilde karşılamayı sıkılmadan beklemekten vazgeçmezdi. Babasının onun için yeri çok çok farklıydı. Oğlunu kucağına alıp salona en sevdiği koltuğuna oturan Mert komiser oğluyla bir süre oturup konuşup vakit geçirdi. Bu sırada ise mutfaktan güzel kokular salonun içerisine kadar gelmekteydi. Kokulara daha fazla dayanamayan Mert oturduğu koltuktan kalktı. Doruk'u da alarak mutfağa gitmek üzere salondan ayrıldılar. Kızı Sema ve eşi Sibel yemekleri çoktan pişirmişti. Sema mutfak masasını hazırlamak üzereydi. Sibel ise yemek için ekmekleri mutfağın tezgahında dilimliyordu. Mert mutfağa girerek eşinin beline sarılıp yanağına küçücük bir öpücük kondurmak istiyordu.Bunu da sessizce mutfağa girerek Sibel'e fark ettirmeden yapmayı amaçlamıştı.. Fakat Mert'in kendisine sarılmasıyla birden irkilen Sibel elindeki bıçak ile parmağını ufakta olsa kesmişti.Kesilen parmağından ufak damlalar halinde kanlar mutfak tezgahı üstüne damlamaya başladı. Bu durumu gören Mert oldukça üzüldü.Sürpriz yapmak isterken eşinin ufakta olsa yaralanmasına sebep olmuştu. Mert kızı Sema'ya dönerek "Koş kızım dolaptan ilk yardım çantamızı getir," diyerek seslendi.

Babasının isteğini duyar duymaz Sema koşarak banyo dolabında duran ilk yardım çantasını kaptığı gibi hızlıca getirdi.

"Al babacığım ilk yardım çantamız," diyerek uzattı.

Mert komiser Sibel'e ilk yardım çantasından çıkardığı oksijenli su ile pansuman yapmaya başladı. Pansuman yaparken Sibel'in canın oldukça yandığı yüzünün her halinden belli oluyordu. Mert eşine mahcup bir yüz ifadesiyle "Üzgünüm canım böyle olsun asla istemezdim," diyerek kendisini de yaramazlık yapmış bir çocuk gibi hissediyordu. Sibel'den yanıt gecikmeden geldi....

"Olsun Mert bu ufak bir kaza oldu bitti. Üzme sen kendini." Sema cümlelerini biterken Mert ise Sibel'in pansumanı bitirmiş ve parmağını güzelce sarmıştı. Tam bu sırada mutfaktan hafif yanık kokuları gelmekteydi. Sibel Mert'in yanından hemen ayrılıp koşarak mutfağa gitti. Zamanlaması fazla kötü sayılmazdı. En azından yemek fazla yanmamış sadece dibinden birazcık tutmuştu. Mert ise fazla geçmeden mutfağa geldi. Biraz önce eşine yaşatmış olduğu olayın mahcupluğundan dolayı içinde bir şeyler yapma gereksinimi hissediyordu. İçindeki bu duygudan dolayı yemek masasını hazırlamada Sibel'e yardım etmeye başladı. Kocasının bu çabasını gören Sibel ise hem duygulandı hem de Mert'in kendisini çok ama çok sevdiğini gözleriyle bir kez daha görmüş oldu. Mutfakta bu duygusal ortam yaşanırken Sibel gözlerinden gelecek olan bir kaç damla yaşa da mani olamadı Bunlar sevinç göz yaşlarıydı. Aklından ise Mert ile iyi ki evlendiğini ve böyle mutlu bir aileye iyi ki sahip olduğu düşüncelerini geçiriyordu. Tam bu sırada bir an Mert ile göz göze geldiler. İkisi de gözlerini birbirinden alamadan bir kaç saniye bakarken bu şekilde zaman akıp geçti. Komiser Mert ve ailesi bu akşam mutlu bir aile olarak bir kez daha akşam yemeği masasına oturdular. Ailece hem sohbet edip laflarken hem yemeklerini bir taraftan yemekteydiler. Kapının zilinin çalması ile masada kısacık ortam birden sessizleşti. Mert ve Sibel birbirine 'bu habersizce gelen kim dercesine' bakıştılar. Gecenin bu saatinde kimseyi beklemiyorlardı. Fazla evlerine gelip giden olmazdı.Komşuluk ortamı bulundukları muhite göre oldukça zayıf sayılırdı. Kapı ikinci kez çalınınca Mert sandalyesinden kapıyı açmak için kalktı. Kapıya ilerledikten sonra kapıyı açtı. Kapıyı açınca karşısında Sibel'in erkek kardeşi Kemal'i görünce önce biraz şaşırdı. Kemal evlendikleri günden bu yana evlerine fazla gelip gitmemişti En son olarak Doruk'un doğumundan sonraki yıl gelmişti. Komiser Mert üzerindeki bu şaşkınlığı atar atmaz kapıda dikilen uzun boylu Kemal'i "Tam bizde yemekteydik çok şanslı adammışsın birader. hadi içeri gir hemen soğumadan sende bize katıl," diyerek Kemal'i içeri davet etti.

Eniştesinin bu davetini fazla bekletmeden içeri giren Kemal üzerindeki montunu çıkarıp kapının yanı başında duran elbise dolabında ki askılığa mantosunu astı Komiser Mert önde Kemal arkada salona girdiler. Sibel Kemal'in salona girdiği anda oldukça şaşırıp kalmıştı. Kemal gelmeden önce ablasını önceden arayarak mutlaka haber vereceğini düşünüyordu. Bu sefer habersizce gelmiş olması Sibel'i ayrıca meraklandırmıştı. Mert eşi Sibel'e dönerek "Hadi masamıza bir tabak daha ekleyin bu genç açlıktan ölüyordu. Yemek soğumadan yesin"dedikten sonra Sibel,kardeşine olan şaşkın bakışlarına son vermişti Eşinin dediği gibi yapıp mutfaktan masaya bir tabak, kaşık ve çatalı getirdi.Yemekleri koyarak Kemal'in önüne koydu. Böylelikle bu gece masada sayıları bir kişi daha artmış olarak yemeklerini yemeye devam ettiler. Masada bu sırada az önceki muhabbetten eser kalmamış sessizlik hüküm sürmekteydi. Kemal bir süre sonra konuşmaya başlayarak bu sessizliği bozdu.

"Ablam ve eniştem, ordudaki görevim nedeniyle uzun süredir yurt dışında görevdeydim . Görevimiz dün bittikten sonra bizde arkadaşlarım ile birlikte Ankara'ya döndük bize bir süre izin verdiler. Bende vakit kaybetmeden iznimi sizin yanınızda geçirmek istedim. Afyonkarahisar'a habersizce bu şekilde geldim. Size karşı kusurlarım oldu. Belki hayırsız olarak görebilirsiniz beni.şimdiden beni her şey için affedin,"

Sibel biraz buruk bir ses tonuyla Kemalin konuşmasına yanıt verdi.

"Önemi yok demek isterdim. Ablan olarak beni geçtim yeğenlerini arada görmeye gelememenden dolayı üzgünüm. Neredeyse bizi hayatında yok sayıyorsun. Sana kırgın olsam da yine de gelmenden dolayı mutlu olmadım desem haksızlık etmiş olurum hoş geldin evimize tekrar,"diyerek konuşmasını Kemal'e karşı olan içindeki duyguları toptan söyleyerek anlatmış oldu.

Kemal,ablasının duygulu sitem içeren konuşmasına yanıtı hemen oldu."Ablacığım maalesef benim hayatım yaşantım bu şekilde.Ayrıca yemek için teşekkür ederim ellerine sağlık," diyerek elindeki yemek çatalı ve bıçağını masaya bıraktı.

Mert Kemalin bu davranışı oldukça duyarsızca göründüğünü düşünse de bu delikanlının söyleyemediği bir takım sırları olduğunu anlamıştı Yapısı gereği bu şekilde davranıyordu.Zaten kendisi ablasının zıttı bir karaktere sahipti. Acımasız ve vurdumduymaz yönü kendisinde daha ağır basıyordu.Konuşmasıyla da bu yönünü tekrar ablasına hatırlatmış oldu.Komiser Mert ve ailesinin de yemek yemelerini bitirmişti. Kemal'in geliş nedeni de kısada olsa açıklığa kavuşmuş oldu. Fakat bu delikanlının gelmesine Mert'in mutlu olup olmadığı konusundaki tereddüdü devam ediyordu. Söyledikleri konusunda ise kafasında mesleği gereği bir takım soru işaretleri oluşmuştu. Bakalım önümüzdeki günlerde Komiser Mert'in bu soru işaretleri yanıtını bulacak mı? Hep birlikte yaşayıp göreceklerdi.




Komiser   Mert           Peşimdeki KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin