6| İSPİNOZ

50K 2.8K 801
                                    

6 İSPİNOZ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

6 İSPİNOZ


Bir terazinin ayrı ayrı kefelerinde ayrı ayrı yüklerle tartılıyor olmalıydık. Ağırlığımı merak ediyordum. Karşımdaki kefeye durmadan yükler ekleyen şartların sınırlarını daha ne kadar zorlayabileceğini de. Dengede kalmak zorundaydık. Bize bu öğretiliyordu. Ama bunu hiçbir zaman başaramadık. Önceleri kuru bakliyat tartılıyordu terazilerde. Şimdi ise fikirlerimiz. Kimin fikri haznesine daha çok insanı katmışsa aşağı çekiliyordu, yeryüzüne. Diğer kefede aynı orantıda gökyüzüne kalkıyordu. Belki de bu yüzden insan hayal kurarken gözlerinin ilk hedefi yukarısı oluyordu. Ağırlık gerçeklikti. Ayaklarımızı bastığımız yerdi ve bizdik. Görebildiklerimiz ve dokunabildiklerimizdi. İnsanlar var olabilmek için yeryüzüne yakın kefeyi tercih ediyorlardı. Burada etten ve kemiktendik. Yukarda olmak için bunlardan vazgeçmemiz gerekiyordu.

Merdivenlerde yukarıda kaçırdıklarımızı görebilmek içindi muhtemelen. Çıkabildiğimiz basamak sayısı da cesaretimizi gösteriyordu. Tamirhanenin arka bahçesinde en sulu kayısıları veren ağaca dayalı yapım aşamasındaki merdivenin beşinci basamağından aşağı bakındım. Zafer aşağıdan ikinci basamağın sağlamlığını test ediyordu. Gömleğinin yakalıkları oldukça nemliydi. Kayısı ağacının en kalın dalının bağlı olduğu gövdesine yakın bir yere sabitlediğim kuş yuvasını düşmemesi iyice dengeledim.

Zafer elinde çekiciyle iki ağacın arasındaki açıklıkta duran takım çantasını gösterdi elindeki çekiçle bana. "Şu uzun vidalardan bir tane daha versene." Merdivenden cebimi olgun kayısılarla doldurarak indim. Takım çantasının ön gözündeki küçük kutucuklardan en uzun vidaları avucumda biriktirip Zafer'e götürdüm. Avucumdan tek tek aldığı vidaları özenle merdivene çakmaya başladı. Bu esnada ben de cebimden çıkardığım kayısıları tişörtümde temizleyerek yiyordum. "İşte oldu." dedi Zafer yorgun bir sesle ve geri çekilerek ayaklandı. "Ne zamandır bitir şu işi diyordu baba. Aklımdaydı hep ama üşeniyordum. Tekrar çık şu merdivene bir test edelim."

Merdivenin ikinci basamağına tüm ağırlığımı verdim. "Çok sağlam oldu." Dediğimde işini ustalıkla gerçekleştirmenin verdiği hazla gülümsedi. Merdivenin en tepesine çıkarak biraz daha kayısı topladım. "Yiyecek misin?"

"At iki tane." En iyilerinden iki taneyi iki avucuyla yaptığı kasenin içine attım.

Tamirhaneden yükselen öfkeli konuşma sesleriyle etrafımı kolaçan ettim. "Ne bu sesler?" diye sordum Zafer'e.

Ağzında öğüttüğü kayısı parçalarını keyifle yuttuktan sonra umursamaz bir tavırla konuştu. "Feyza bir rezillik daha çıkardı duymadın mı? Azarlıyordur baba."

"Ne yaptı?"

"Babasının evine gizlice girmiş. Evde kullanılacak bir şey bırakmamış. Birde çocuk odasında..." dedi ve daha sessiz harflerle ekledi. "Koy vermiş."

NOVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin