Herkese tekrardan merhaba. Burayı okuyorsanız ya 1. Bölümü beğenmişsinizdir ya merak etmişsinizdir ya da ben okumanız için ısrar etmişimdir. İyi okumalar :) (resimdeki Ingrid)
İKİ
Bu sabahta yine her sabahki gibi griydi. Nefes almak bile zor . Gunes bulutlardan dolayi degil havanin karamsarligindan dolayi gorunmuyordu. Hava gibi yine herkes gune uzgun basladi. Max sabah erkenden kalktı ve aşağı indi. Ingridi bekledi ama Ingrid gelmedi. Bu saate kimseyi rahatsız etmek istemiyordu. Kapıyı çalamazdı. Genelde bekleyen Ingrid olurdu ama bugün bekleyen Maxdi . Ingrid daha hazır değildi . hızlı bir şekilde hazırlandı ve Maxin yanına indi. Aslında hazırlanması kısa sürerdi çünkü hiçbir zaman barbieye özenen kızlardan olmamıştı. O genelde Max ile sokakta oynardı.
Bugun yapilavak onemli seyler vardi. Calmak yok almak var. Calmak her zaman risk oldugu icin bugun kafalari rahat bir sekilde meydana gideceklerdi. Kafalari rahatti ama dusundukleri cogu seyin arasinda erzaklarin ne olacagi vardi. Hızlı bir şekilde meydana koştular. Geç kalmamaları lazımdı. Herkes orada olacaktı. Bütün fakirler,açlıktan ağzı kokanlar. Meydana daha girmeden bir kaç kişi gördüler. Yere oturmuş erzak arabalarının gelmelerini bekliyorlardı. Kalabalık aramadan Ingrid ve Max de yere oturup araba beklediler. Bir süre sonra insanlar gelmeye başladı. İnsanlardan sonra da araba.
Bir araba geldi. Mavi renkli kamyon. Buradaki herkes fakir olduğundan pek araba olmazdı. Bazilari ilk kez araba goruyordu. mavi kamyonun arka kisminda cok sayida sari cuval vardi. Cok buyuk olduklari soylenemez ama ihtiyac karsilayacak kadar buyuktu. Arabanın üstünde bir asker vardı. Diğer askerler gibi maske takıyordu. Konuşmaya başladı ama çok robotik bir sesi vardı."Burada televizyonları bile zor alıyorken bunlar nasıl bu kadar teknolojik oluyor" dedi Max
"Bu yüzden kralı sevmiyoruz" dedi Ingrid hemen ardından asker konuşmaya başladı.
"Bir çuvalın içinde pirinç ve ekmek var. Almak isteyen herkes siraya girsin."
Sakin olucaklarini dusunmek bile sacmaydi cunku icinde pirinc vardi. Herkesten mutluluk çığlıkları duyuldu. Pirinç .Ne kadar zamandır pirinç yemediklerini bilmiyorlardı bile.
Alexin babası arabaya doğru ilerledi. Alex öldürüldüğü için evin geçimini yaşlı babası yapıyordu. Askerler tarafından öldürülmüştü. Askerlerin öldürdüğü halk tarafından düşman sayılırdı. Arkasından yas tutmak bile yasaktı. Ama herkes Alex'i severdi. Kimse aglayamadı bile.Arabanın yanında kavgalar oldu. Ingrid ve Max arabaya doğru yürüyorlardı. Yanlışlıkla Ingrid birinin koluna bastı . birinin canını acıtmak istememişti ama adamın canını zaten yakmışlardı. Adamı dövmüşlerdi ve kalkamıyordu. Ingrid içinden ' bu kral yüzünden' diye geçirdi ve krala nefreti daha büyüdü. Birisi çuvallardan alırken askerlerin elektroşokuna maruz kaldı. Max almaya korktu ama Ingrid almak zorundaydı. Askerler herkese bağırıyordu. Belki ölenler vardı. Max ve Ingrid 2 çuvalı zor da olsa aldı. Kendi çuvallarını aldıkları için kimse umurlarında değildi zaten olsa burada hayatta kalamazlardı. 2 çuvalı da alıp evin yolunu tuttular. Kostular.
Ingrid ve Max orada ölen insanlar için üzüldüler ve dua ettiler. Burada her gün birileri kralın askerleri tarafından öldürülüyordu. Halk karşı çıkamıyordu çünkü karşı çıkan işkence görüyordu. Ya da kayboluyordu. Zavallı Alex de böyle öldürülmüştü. Ingrid ve Max orada öldürülen ve acı içinde insanları görünce akıllarına Alex geldi. Hiç gitmemiş gibi.
2 yıl önceydi. Meydanda Max ile geziyordu Alex. Askerlerin birini öldüresiye dövdüğünü gördüler.
"Max baksana ne kadar kötüler. Hangi insan o kral denen adam için birini öldürür ki hem de masum birini"
"Alex bunları meydanda söyleme . Seni yakalayacaklar."
"Ne var yani sessiz mi kalacaksın bu duruma?
Heyy!! Bana bakın sizi tipsiz asker bozuntuları, kralınızdan da sizden de nefret ediyorum. Tam bir korkaksınız . Hepiniz."
Bu andan sonra 3 asker gelip Alexi götürmüştü. O günden sonra kimse Alexi görmedi. 2 yıl boyunca bu işkenceden sağ çıkacağını düşünen kimse olmadığı için öldü diyorlardı. Aslında ölmüş olması için dua ediyorlardı. Kralın elinde kalınca başına neler geleceği belli olmaz.
Max ve Ingrid eve geldiklerinde ikisinin de ailesi çok mutlu oldu. Ingridin annesi şimdi harcamak istemedi erzakları. Simdi harcarlarsa ellerindekiler curuyecekti. Bir günlük sebzeleri vardı evde. Verdikleri şeyler çok değerliydi. Elizabeth Ingride sarıldı. Ingrid pek sevgi gösterisi yapmazdı. O öyle bir kız değildi ve olmayacaktı. Ingrid de Elizabethe sarılmak zorunda kaldı. Aslında iyi hissettiriyordu ama Ingrid pek emin değildi. Pek sevgi gösterilmedigi için böyle şeyler yapmayı sevmezdi. Annesinin onu sevdiğini biliyordu ama onu nadiren öper, nadiren sarılırdı. Babası nadiren bile yapmazdı.
Akşam annesi yemek yaptığında evdeki herkes mutluydu.Bu nadirdi ama mutluydular. Yemek yerken sokaktan bir çığlık duyuldu. Kulaklari tirmalayan aci bir ciglik. Birileri aci cekiyordu.Ingrid dışarı çıktı ve Maggie yi gördü. Yerde yatıyordu ve yanında babası vardı. Gözleri açıktı ama rengi gitmişti. Herkes sadece izlemekle yetindi. Ellerinden bir şey gelmeden izlediler. En acısı da oydu. Elinden bir şey gelmeden izlemek ve dua etmek. Babası bağırmaya devam etti.
"Doktor çağırın!!!" diye bağırıyordu babası, aynı zamanda ağlıyordu. Gozunden dokulen her yas Maggie icindi. Hic bir sey yapamadan kizina sarilip aglayan bir baba ve butun kasaba . Herkes dışardaydı ve kimse ne olduğunu anlamadı.
"DOKTOR!! BİRİSİ DOKTOR ÇAĞIRSIN LÜTFEN. LÜTFEN."
Kalktı ve askerlere yalvardı.Babası tekrar bağırdı ama unuttuğu bir şey vardı. Onlar alt sınıftık kral onlara doktor göndermezdi , onların merkezinde sadece kan vermek için yerler vardı o da asillerin ihtiyaçları için. Her sey asiller icindi. Hasta ve olen bir kiz asillerin onemli olmasindan dolayi oluyordu. Herkesin ihtiyaci olan doktor bile asil icin. Burada ne doktor ne de hastane vardı ama Maggie hastaydı. Ne acımasızca.
����AǸiʛ�u-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek
Teen FictionIngrid o günün geleceğini biliyordu . herkes gibi o da gitmek istemiyordu çünkü giden kimse geri dönmüyordu... "Korkuyor musun , sana yapacaklarimizdan?" "Hayır korkmuyorum ne senden ne de senin gibi kralından" Kulağına eğilip şöyle dedi Liam "Kork...