ALTI

106 7 4
                                    

ALTI

Askerler silahlar ile itmeye devam ediyorlardı. Başlarının arkasında bir silah namlusu.  Kapı açılırken çıkan sesler hiç de hoş değildi. Bir hoparlörden sesler gelmeye başladı. Herkes kafasını yüksekte duran hoparlore doğru çevirdi. Ses. Hergün televizyonda duydukları ses. Nefret ettikleri ses.

"Hoş geldiniz sayın halkımın insanları, umarım iyi bir yolculuk geçirmişsinizdir. Size iyi tatiller" bu ses kralın sesiydi. Sonraki kahkahası kulakları tırmalıyordu. Kral konuşurken askerler hazır ol konumunda durdu. Konuşma bitince kafalarında hissettikleri boşlukları sayın askerlerin sayın silahları doldurdu.
Sonunda içeriye girdiler ve askerler silahları indirdi. Yürüdüklerinde çıkan ayak sesleri git gide artıyordu. Arkalarından çok kişi geliyordu. Birden siyah elbiseli biri göründü karşılarında. Çok güzeldi. Çok zarifti. Gözler üzerine kitlendi. Bunun farkında olarak yürüyor, farkında olarak bakıyordu herkese. İsterseniz güzel cesareti diyebilirsiniz.

"Bir melek gibi" dedi Max. Ingrid Max'e baktı. Pek iyi bir bakış değildi. Kıskançlık mi değil mi emin değildi ama öyle demesinden rahatsız olmuştu. 

Ardından melek konuşmaya başladı.

"Merhaba ben Kate. Hoş geldiniz. Burada olduğunuz sürece sizinle ben ilgileneceğim. İsterseniz bana 'cat' diyebilirsiniz." Sesi kulaga sevimli geliyordu ama burada kimseye guven olmazdi.

Ingrid kızı iyice inceledi. Yaklaşık aynı yaşta görünüyorlardı. Ingrid kızı kıskanmıştı çünkü ondan daha güzeldi ve zengin olduğu için güzel giyinebiliyordu. Kiskancligi guzelligeydi Maxin dediklerine değil. Güzel giyinmek te olduğu için  Zengin olduğunu oradan anlamıştı. Askerlerin bağırması Ingridin kıskançlığını böldü.

"Erkekler sağ tarafa geçsin. Hemen!"

Ingrid ve Max panikledi. Burada öleceklerse bile beraber olmak istiyorlardı. Onları ayırmaları ikisinde de şok etkisi yarattı. Hepsini ayirmislardi. Sonuc olarak kızlar ve erkekler farklı kapılardan geçtiler.

Kapılardan  geçtiler. Bir sürü büyük kapı. Hepsi beyazdı ve korkutucuydu. Bir yere gidiyorlardı ama neresi olduğunu bilmiyorlardı. Yaklaştıklarını kokudan anlıyordu. Garip bir koku vardı. Hiç koklamadıkları bir koku.

Geldiklerinde karşılarında yine 'melek' vardı. Ingrid kıza kıskanç gözlerle bakıyordu. O an fark etti ki sadece yılan gözlerle bakan o değildi. 

"Kızlar kıyafetlerinizi çıkartın ve size verilen kıyafetleri giyin"
Sanki  gün başkalarının önünde soyunuyormus gibi rahat söyledi Kate. Her gelene söylüyordu çünkü.

Herkes çekinerek etrafına baktı ama bazılarının üstünü çıkarttığını görenler üstündekileri soymaya başladılar. Kimse kimseye bakmadı.

Ingrid en son soyunanlardan biriydi. Küçükken de öyleydi annesinin yanında bile utanırdı. Eline aldı Kate'in dediği kıyafetleri. Bunlara kıyafet demek için şahit gerekti. Alt sınıfta bile daha iyi giyiniyorlardı ama dediğini yapmak zorundaydı. Beyaz bir çarşafa benziyordu. Üstünde küçük desenler vardı ama uzaktan belli olmuyordu. Hastane kıyafetlerini andırıyordu ama Ingrid hastaneye hiç gitmediği için ilk defa böyle bir kıyafet görüyordu. Elbiseye benziyordu. Altına giyecek bir şey vermemişler. 

Hepsi beyaz koridorda sıraya girmişti. Kate yanlarından geçip hepsini tek tek gözleriyle süzüyordu. Ingrid sıranın ortalarında bir yerdeydi. Katein topuklu ayakkabı sesi hızla ilerlerken kızlar onu takip etti.
Geldikleri yer bir yemekhaneydi. Ingrid büyük bir kalede kötü bir yemek yoktur diye düşündü ve iyi yemek çıkması için dua etti. Sonra aklina kralin erzak ile zehirlemesi geldi ve vazgecti. Yemeklerin guzel olma ihtimali yoktu. Birkaç dakika sonra bir asker eşliğinde erkekler yemekhaneye giriş yaptı. Onlarda kızlara benzer çarşaflar giyiyorlardı. Onların ki maviydi ve Max de çok komik durmuştu. Ingrid Maxi görünce içinden güldü. Onu hem çarşafla görmek hem de yüzünü tekrardan görmek onu mutlu etmişti.

Denek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin