DÖRT
Şimdi sadece Ingrid ve Max değil çoğu kişi kraldan nefret ediyordu. Sadece kraldan değil asillerden de. 'Caniler' diye hitap ediyorlardı. Bazısı 'korkak' diyordu krala. Nefret elle tutulur konumdaydi. Bu olaylar olurken herkes çok sevindikleri erzakları atmak zorunda kaldı. Kralı sevenler şok içindeydi.
"Benim kralım yapmaz" diyen adamlar çoktu ama hepsi kralın yaptığını biliyordu. Durum içler acısı. Açlık son safhada devamdı. Artık kimsenin parası da kalmamıştı. Yemek desen o da yok. Çocuklar çok yakında gidecekti. Gün sayıyorlardı. Hatta saat. Askerler yarın evleri gezeceklerdi. Ingrid ve Maxi de alacaklardı. Butun aileler ac kalacakti.
Ingrid 'in annesi bu olayi kabullenmisti. Aglamayi birakmis kucuk kizina calmayi nasil ogretecegini dusunuyordu. Esinin burada olmasini cok istedi. Onlara her konuda yardim etmesini. Elinden tutmasini. Sonra aklina yaptiklari geldi.
Annesi Ingride çanta hazırlamasını söyledi .Ingrid onları bir daha göremeyecekti. Aklina hatira geldi. Ondan once gidenler yanlarinda hatiralar goturmustu. Belki orada alirlardi kim bilir ama risk almaya degerdi. Çantasına onları hatirlatacak bir şeyler koyması lazımdı. Onları unutmak istemiyordu. Ingrid sert bir kızdı ama hissiz değildi. O da özlerdi. Şimdiden özlem çoktu eve.Meydandaki ağıtlar ve isyanlardan uzaklaşıp kendi çantasını hazırlamak için eve gitti. Evde pek eşya yoktu ama onları hatırlatacak bir şeyler bulurdu. Bir sırt çantası aldı eline, çok büyük sayılmazdı ama işini görürdü. Zaten evdeki tek çantaydı. Babası askerdeyken kullanmıştı bu çantayı. Bu yüzden eskimişti. Hatıra aramak için evi gezmeye başladı . İlk salona baktı. Salonda 4 koltuk ve bir masa vardı. Duvarlardaki boylar dokulmustu. Beyazdan griye donmustu. Koltuklarin kenarlari bozulmus, 'beni atin artik ' diye bagiriyordu. Masanın üstünde bir fotoğraf vardı. Çerçevesi gri bir fotoğraftı. Annesi ve Elizabeth ile beraber çekilmişti bu fotoğrafı. Annesinin gözleri gülüyordu. Çekildikleri günü çok iyi hatırlıyordu.
Annesi ve babasının yeni ayrıldığı günlerdi. Ingrid annesini neşelendirmek için merkeze gitmeyi teklif etmişti. Onu mutlu görmek ailedeki herkesi mutlu ediyordu. Annesi zorla da olsa kabul etmişti. Yanlarında hiç para yoktu. Ama mutlu olmak için gittiler. Merkezde bir fotoğrafçı açılmıştı. Orta kısım insanlar sadece dükkan tarzı şeyler açabilirdi. Ingrid fotoğraf çekilmek istedi. Parasi olmadigini hatirlayinca adama bedava cekebilir mi diye sordu. Yalvardı ve sonunda kabul ettirdi kendin. Adam vicdanlı çıktı ve fotoğrafı bedavaya çekti. O fotoğraf öyle mutlu çıkmıştı. Resme bakınca Ingrid halen mutlu oluyordu.
Çerçeveyi eline aldı, camından kırmadan çıkartmaya çalıştı. Fotoğrafı çıkartıp çantasına koydu. Evi biraz daha dolandı. Kendi odasına gelince bu evden ayrılmak istemediğini anladı çünkü burası yuvasıydı. Odasında hiçbir şey yoktu 2 yataktan başka.
Yatağa oturdu. Bir süre sonra Elizabeth odaya girdi. Ingridi ağlarken buldu. Ingrid nadiren ağlardı ama bu sıra çok ağlıyordu. Kimseye kizginligini , uzuntusunu anlatmamak icin agliyordu. Bir şey olduğu belli oluyordu. Yavaşça ablasının yanına oturdu, elini soğuk omuzuna koydu. Bekledi biraz. Hemen konuşamadı. İstedi ama yapamadı. Kelimeler dökülmesi ağzından Elizabeth'in. O an anladı. Ne dese boş. Her şekilde yarın gidecekti Ingrid. Ingrid kardeşine sarıldı, onu çok özleyeceğini fark etti. Onsuz ne yapacagini bilmiyordu."Elizabeth, ben gittiğimde sen yemek çalacaksın tamam mı?" dedi Ingrid. Bunları söylerken ağlıyordu ama sözlerine devam etti.
"Aslında kolay, sadece dikkat dağıtman gerek. Bir de anneme iyi bak." Hıçkırıklarla buluştu kelimeler. Döküldü dilinden . Cevap yok. Sadece baktı ablasına. Elizabeth ne cevap vermesi gerektigini bilemedi. Susmayi tercih etti. Calabilecegini dusunmedigi sustu ve Ingrid'in kendine gelmesini bekledi.
Ingrid kendine geldiği zaman Max ile dışarı çıkmak istedi. Evlerinin önüne gitmeden önce banyoda ağlamış yüzünü yıkadı. Max onu böyle görmemeliydi.
Yaşları sildi, yuzunu yikadi ve Max ile buluştu. Beraber sığınağa doğru yürüyorlardı. Belki de son kez siginaga gireceklerdi. Pek konuşmadılar hatta hiç konuşmadılar. Sessizlik canlarını acıttı. Ingrid morali bozuk olduğu için yolda gördüğü taşlara vuruyordu. Max de onu izliyordu. Max 17 yıllık arkadaşı Ingridin üzgün olduğunu anlayabiliyordu ama konuşmak istemeyeceğinin farkındaydı. Sığınağa kadar hiç konuşmayan ikili sığınakta konuşmaya başladı.
"Sana korkmadığımı söylemiştim ama korkuyorum Max. Buradan gitmek istemiyorum. Elizabethi o askerlerle bırakmak istemiyorum. Sanırım yarın askerler geldiğinde deli taklidi yapacağım." Dedi Ingrid. Max de korkuyordu ama erkek olarak Ingride bu korkuyu belli etmemesi lazımdı.
"Ingrid orada neler döndüğünü bulmamız lazım ki zaten sadece gidersek öğrenebiliriz. Bunu sen dedin hatirlasana . Hem iyi yönden bak ikimiz beraber olacağız."
Düzenin içinde ne olduğunu bilmemelerine rağmen böyle konuşmasına şaşırmıştı. Ya kız ve erkekleri ayırırlarsa, ya Maxi öldürürlerse. Ingrid bu ihtimali bile dusunmek istemiyordu.
Ingrid başını yanında oturan Maxin omzuna koydu. Bu onların en samimi anıydı ve Ingrid neden böyle yaptığının farkında değildi. Mutsuzdu ve şefkat gösterilmesi lazımdı. Max şaşırmıştı ama mutsuz değildi aksine mutluydu.
Güneş batıyordu. Turuncu olmuştu meydanın rengi. Eve gitmeleri lazımdı. Sığınaktan çıkarken tekrar arkalarına baktılar. Son kez. Yavaş yavaş uzaklastilar gizli yerlerinden. Beraber meydana yürüdüler. Şimdi yeni bir kural öğreneceklerdi ama haberleri yoktu.
Bundan habersiz meydanda yürümeye devam ettiler. Onların merkezinde 1 asil vardı. Diğer herkes alt sınıf veya orta sınıftı. Nadiren görüyorlardı asilleri. Alt sınıfı sevmedikleri için görmeyi bile tercih etmiyorlardi. O gün görecekleri günlerden biriydi. Edward yolda yürüyordu. Tam bir asil gibi. Başı bulutlara dönüktü. Merkezdeki herkes ona hayrandı çünkü bir asil çocuğuydu yani doğuştan şanslı.
"Yarın size el sallarım." Dedi Edward. Max ile Ingrid önce anlamadı ve Edward anlamadıklarını fark etti. Hemen diğer kuralı söyledi. Adaletsiz kuralı.
"Asil çocukları 'Kral Düzenine' dahil değil." Bir kahkaha duyuldu boş sokakta. Edwardın asil gülüşü. Ingrid cok sinirlendi . Yuzune vurmak istedi. Özenle yapılmış saçlardan tutup onu yere atma isteğini bastiramiyordu. O guzel asil yuzu parcalamak. Ama eline bir sey gecmezdi. Bir asile vurmasi onun gidecegi ve Edward' in kalacagi gercegini degistirmiyordu. Max ve Ingrid o an asil olmak istedi. Yemek sıkıntisi cekmeyip mutlu bir sekilde yasamak , gitme korkusu olmadan eve donmek istediler. Onlarin bu dusuncelerini bozan sey bir araba sesi oldu. Onlar "Asil Dusuncelere" dalmisken 3 büyük araba yanaştı meydana. 3 buyuk araba ve bir cok maskeli asker. Havadaki korkuyu hissetmek mumkundu. Askerler erken gelmişti. Hepsi simdi gidecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denek
Teen FictionIngrid o günün geleceğini biliyordu . herkes gibi o da gitmek istemiyordu çünkü giden kimse geri dönmüyordu... "Korkuyor musun , sana yapacaklarimizdan?" "Hayır korkmuyorum ne senden ne de senin gibi kralından" Kulağına eğilip şöyle dedi Liam "Kork...