1.Bölüm- Harry Styles'ı Tanıyın

20.6K 166 20
                                    

Herkese merhaba yeni bir fanficle karşınızdayım. Yanlış anlamayın bu bir Marcel hikayesi değil. Buradan normal yakışıklı HArry Styles'dan bahsediyoruz :D Evet biraz sıkılabilirsiniz ilk bölümlerde çocuğu ve onun yaşamını tanıyacaksınız :D  Sıkılsanızda bırakmayın beni destekleyin lütfeen :D

Şimdiden vote ve yorum bekliyorum :D 

Bu hikayem @HaroldsLovelyCAt itafen yazılmıştır. Baş rol kız o :D ehehe 

İyi okumalaaar :D 


Başımı eğmiş uzun parmaklarımı inceliyordum. Parmaklarımın alt boğumundaki küçük tüyleri görebilecek kadar iyi görüyordu gözlerim... Sıra da tek başıma oturuyor gibiydim, en azından yanımdaki benim arkadaşım değildi ve yalnız gibiydim. Okul sıkıcıydı, hiç arkadaşım yoktu. A aldığım bir sürü dersten başka kimse yok gibiydi. Tabi bir de çok bilmiş rehberlik hocamız dışında. Aslında Bay Leen iyi biriydi. Bana yardım etmeye çalışıyor. Asosyal hayatımı onun deyimiyle 'Gençlik yaşamına.' döndürmeye çalışıyordu. Çok zordu. Ben değişemezdim. Kimse değişemezdi ki.

Ders zili çaldığın da hızla içeri giren öğrencilere yavaşça başımı kaldırıp baktım. Hepsi gülerek girdikleri dersten nedense küfrederek çıkıyordular. Tanrı aşkına! Dersleri seven biri olarak çok mu garip biriyim? İnsanlar neden bana küçümser gözlerle bakıp benden inek diye bahsediyorlar? Ben iyi bir gelecek için çalışırken onlar yeni evlilerin cinsel isteği gibi her köşede yiyişiyorlar. Ben buydum onlar da oydu. Beni niye rahat bırakmıyorlardı. Ben onlara hiçbir şey yapmamıştım ki.

Yanıma oturan Steven'a çaktırmadan baktım. Eğer ona baktığımı anlarsa başıma vurur ve herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle bana küfrederdi. Kızların yanında küfretmesi büyük bir kabalıktı. Hiçbir erkek kızların yanında küfretmemeliydi. Küfür etmek saçmaydı. Öfkeni başka şeylerle de dışa vurabilirdin. Aslında küfür bir ifade biçimi değildi.

Steven şişmandı. Sıranın %75' ni kaplıyordu ve bana geriye kalan yerlerede yayılıyordu. Onla oturmam tam bir talihsizlikti. Rehberlik hocamız oturma düzenimizi beğenmediğini dile getirdi ve bunla alakalı kurra çekeceğini söyledi. Küçük kağıtlara ismimizi yazıp eskiden çikolata dolu olan karton kutunun içine attık. Şansın kötü tarafı hep bendeydi. Sınıfın çalışkanlarından biri yerine sınıfın en haylazı ve küfürbazı gelmişti.

Başımda hissettiğim ağrıyla sızlandım.

'Bana baktığını gördüm ibne Harry ya da Harold mu demeliyim? Senin gibi bir Gay'e Harold ismi daha fazla uyuyor Harold.'

Ardından kocaman kahkahası kulaklarımda yankılandı. Bu çocuktan nefret ediyordum. Hayatımın sonuna kadar nefret edecektim belki de ama ben onun gibi ona kabalıklar yapamazdım. Kabalık yapmak yanlış bişeydi. Sessiz kalıp ondan nefret etmeye devam etmeliydim.
Sınıftakiler hiçbir tepki vermediler çoğu bu duruma alışmıştı. Hepsi sessiz kalmakla yetindiler. Hep sessiz kalırlardı. Gülmezlerdi bile. Hepsi bana acıyan gözlerle baktıklarına emindim.

Bu Steven'nın ilk yapışı değildi. İlk başıma vurduğunda ağlayarak eve gitmiştim. Hayır ben gay değilim sadece bir erkeğe göre çok fazla duygusalım.
Başımı camdan tarafa çevirdim ve ilgilenmiyormuşum gibi yaptım fazla canım acımamıştı ama birinin bana vurması tercih edebileceğim bişey değildi.
Birkaç dakika sonra her şey geri dönmüştü yine herkes gülüp eğleniyordu bense her zamanki gibi sessizlikle camdan dışarı bakıyordum.

Bayan Karl dersimize girdiğinde-ona teşekkürlerimi iletiyorum- mutlu olmuştum çünkü o hep beni korur ve derste söz hakkı verirdi çünkü sınıfımızın matematiksel zekası çok düşüktü ve benim matematiğim çok iyiydi. Kimse parmak kaldırmaz ve bende sürekli tahtaya kalkardım. Matematik dersi çok güzeldi. Hep sınavlarından +A alırdım. Aslında çoğu dersin sınavın +A alırdım bir tek müzik dersimle, beden eğitimim kötü. Ben şarkı söyleyemem annem sürekli sesimin iyi olduğu vurgulayıp duruyor zaten sadece sesimi o duyuyor. Mutlu olduğum da en sevdiğim slow şarkılardan söyleyip onla dans ediyorum aslında dans diye bahsettiğim sadece sallanmak ve annemi etrafında döndürmek.

Bayan Karl ders anlatmaya başladığında hevesle defterimi açtım ve kalemimin içine uç koyarak dersi dikkatle dinledim.

Öğlen tenefüsü zili çaldığında herkes kalemlerini bir kenara bırakıp koşarak sıra kapmaya dışarı çıktı. Her gün aynı bir döngünün içindeydim. Her gün aynı şekilde koşan öğrencilere baktım. Kantinde sıra kapmak bu kadar önemli miydi? Steven bile bana laf yetiştirmek yerine hamile gibi dolaştığı karnını doyurmak için koşmuştu. Koşarken yukarı doğru çektiği pantolonu vardı bir de. Annem bunları düşündüğümü duysa 'Harry çok ayıp!' diye beni azarlardı. Ama ne yapabilirim beynimin içindeki sirki asla durduramıyorum.

Kitaplarımı çantamın içine koydum ve bende sınıftan çıkıp kantine doğru yürümeye başladım. Yürürken refleks olarak gömleğimin yankılarını düzelttim ve içime giydiğim siyah tişörtümü düzelttim. Bakımlı olmak benim için her zaman çok önemliydi. Annem ve kız kardeşim genellikle giyinmeme özen gösterirlerdi. Gerçekten de iyi giyinirim. İyi bir parfüm kullanırım. Tabi bu kızların pek ilgisini çekmez çünkü iyi giyinmem ve iyi bir parfüm kullanmam onlar için önemli değil. Hey ben inek olanım! Kızlar kötü çocukları sever. Benim gibi bir sünefeyi değil.

Özür dilerim anne kendimi sünephe olarak tanıtmamalıydım ama öyleyim Steven dahil çoğu kişi böyle söylüyor. Onların düşüncelerine inanmalı mıyım bilmiyorum ama sanırım öyle.

Kantin tahmin ettiğim gibi boşalmıştı. İnsanlar çoktan masalara geçip yemek yemeye başlamıştı bile. Yemekhanede çalışan görevliye kenardan aldığım kaseyi uzattım ve içine çorba koymasını bekledim sonra her zamanki gibi ona gülümsedim. Biraz daha ilerlediğimde kenarda hazırlanmış patatesleri gördüm. Tepsime koydum. Dışarı da fazla yemek yemezdim. Hatta en sevmediğim şey ev dışında yemek yemek sanırım.

Dolu masaların arasına girdim ve boş bir masa aradım. Genelde tek otururdum. Aslında okulun içinde hep tek takılırım yani günaydın dediğim bir tek öğretmenler vardır. Bundan şikayetçi değilim aslında hayatımdaki çoğu şeyden şikayetçi değilim. Ben yaşamımı seviyorum ve ileri de güzel şeyler olacağına inanıyorum. Hayır, hayır ben Polyanna değilim sadece mutlu olan nadir insanlardanım.

Masa arayışım her zamanki gibi devam ediyordu ve ben bulmuştum hemde istediğim gibi bir masa. Köşede ve tek sandalyesi olan. Üstündeki tepsiler dışında bir sorunu yok gibi gözüküyordu. Masaya doğru yürümeye başladım ama ben daha ne olduğunu anlamadan kendimi dizlerimin üstünde buldum. Pantolonuma çorba dökülmüştü. Kirli olmaktan nefret ederdim. Başımı kaldırdım ve ellerimi çırptım. Arkamdaki kahkaha seslerini önemsemedim ama o kahkahaların arasından bir ses duydum. Bu karanlık bulutların arasından sızan güneş gibiydi.

'Ona çelme taktın ve şimdi gülüyor musun? Seni adi piç!'

Bir kızın ağzından küfür duymak beni elektrik çarpmışa çevirse de arkamı dönüp olanları izledim. Küçük bir bedeni vardı ama sözcükleri onu büyültüp Steven'nın vücudunu küçültüyordu. Kız bağırdıkça Steven iyice küçülüyor gibiydi. Kız durmadan ona bişeyler söylüyordu o kadar şaşkındım ki onun dediklerini algılayamıyordum. Güneş gibi yakıcıydı. Bağırdı, bağırdı ve sonunda Steven küçücük kaldı. Kız küçük bedenini bana çevirdi.

'O sana çelme taktı neden susuyorsun?' dedi bana da bağırmıştı.
Başımı iki yana salladım 'Be-ben iyiyim. Ö-önemli değil.' dedim her kelime de bir kekelemekten nefret ediyorum. Annem ve kız kardeşimle konuşurken asla kekelemezdim ama farklı biriyse sürekli kekeliyordum.

Arkadan bir ses geldi kuru bir sesti 'Buraya gel bebeğim. O tam bir ödlek.'

Kız başını bana yaklaştı ve gözlerimin içine baktı sonra gözleri pantolonuma kaydı. Üstüme çorba dökülmüştü, utanç vericiydi. Çorbanın içinden çıkan domatesler pantolonuma yapışmıştı.

'Canın yanıyor mu?'
Başımı iki yana salladım 'Soğuk-soğuktu.'

Kız başını salladı ve arkasına dönerek kendini masada oturan erkeğin kollarına bıraktı. Onun dudaklarına sulu bir öpücük verişini izledikten sonra boş kase ile yere dağılmış patatesleri tepsinin içine topladım.

Kantinden çıktıktan sonra hızla koridorda ilerledim. Ben tam bir ödlektim. O kız bile küçücük bedeniyle beni korumuştu. Beni tanımadığına eminim. Ben onu bir kaç kez görmüştüm genelde erkek arkadaşı ile koridorda el ele geziyordu, benle yaşıttı-17- ve okulun tanınan kızlarındandı. Onun insanları sürekli koruduğunu ve Steven gibilere sürekli bağırdığını duymuştum. Hatta birkaç kez Steven'ı patakladığı hakkında dedikodular bile vardı. Tanrıya şükür ki okulun bir dedikodu sitesi var ve ben oraya farklı bir isimle üyeyim.

Aslında çoğu internet sitesine üyeliğim var yani hayattan kopuk değilim. Bilgisayarlardan iyi anlıyorum ve elektronikle alakalı bir meslek okumak istiyorum. Hayalim çok ünlü bir mühendis olmak. Bu işte çok iyi olabileceğimi düşünüyorum. Mühendislik tam bana göre annem ve kızkardeşimde beni destekliyor.

Koridorda yürüme faslım tuvalette son buldu. Ne şansdır ki sevgili Bay Leen ile karşılaştım. Bana her zamanki gülümsemelerinden yolladı ama bu gülümsemesi üstümdeki domatesleri görünce soldu.

'Harry ne oldu?'

Tepkisi şaşılacak şeydi. Hiç üstüme çorba dökülemez mi? Hayır dökülemez. Bay Leen beni fazla uzun süredir fazlaca tanıyor. O asla üstüme çorba dökmeme yani küçük bir sakarlık yapacağıma inanmaz.

'Birinin a-ayağına takıl-kıldım.'

Gözlerime bir süre baktıktan sonra lavobayı açtı ve ona yaklaşmamı söyledi. Peçeteyi ıslattıktan sonra eğlip pantolonumu silmeye başladı.

'Ba-bay Leen ben yapa-pabilirim.'

Gözlerini devirdiğini gördüm. Bu kaba bir davranıştı ben kimseye gözlerimi devirmezdim. Bu insanların birbirini takmadıkları anlamına gelir ve çok fazla kaba bir davranış.

'Ağzına kalem koyup evde konuşuyorsun değil mi Harry?'

Onu onaylarcasına bir ses çıkardım. Bazen çok fazla özelime karışıyordu. Bu beni rahatsız ediyordu ona hep kibar davranmaya daha fazla özen gösterirdim çünkü o hep bana yardımcı olmaya çalışıyordu tabi hep başarısızdı. Ben annemden başka kimsenin bana yardım etmesini istemiyordum, annem bana yeterince yardım ediyordu.

'Peki arkadaş edinme çalışmaların nasıl gidiyor?'

Peçeteyi çöpe attı ve yeni bir peçete ıslatıp pantolonumu silmeye geri döndü. Arkadaş edinme çalışmalarım vardı. Her gün bir arkadaş edinmem gerekiyordu taki yirmi arkadaş edinene kadar ama başarısız oldum sonra iki günde bir arkadaş dedi ama yine olmadı sonunda onu haftada bir arkadaş edinmeye düşürdük ve sadece on arkadaşa kadar devam edecekti. Aslında bu haftada hiç arkadaş edinememiştim. Geçen haftada sınıftaki benle derslerde yarışan Leon ile arkadaş olmuştum. Oturup matematik testi çözmüştük taki benim testimde doğrular daha fazla çıkana kadar. Testte ondan daha fazla doğru yaptığımı görünce bana küfür etmeye başladı ve arkadaşlığımız başladığı gibi bitti.

'İ-iyi.' dedim telaşla. Yalan söyleyemezdim ama iyi gidecekti bundan eminim.

Ayağı kalktı ve peçeteyi çöpe atıp ellerini yıkadı. Aynadan beni izlediğini biliyordum.
'Bugün Cuma Harry son günün bugün biriyle arkadaşlık kurmanın son günü.'
Gözlerimi kırpıştırdım. Onun kahverengi gözlerine baktım. O yakışıklı bir beyefendiydi. Bir İngiliz değildi ama dilimizi çok akıcı olarak konuşuyordu ve iyi bir öğretmenlik sergiliyordu. Ona her zaman saygı duyuyordum. Çok genç sayılmazdı ama yirmi yedi yaşlarında dolaştığını seziyordum.

Başımı onaylarcasına salladım.

'Peki kimle arkadaşlık kurdun?'

Öylece kaldım ve yüzüne baktım. Bu kaba bir davranış mıydı bilmiyorum ama ona hiçkimseyle diyemezdim bana olan güveni sarsılırdı. Güveni sarsılsın istemiyordum, o iyi biriydi. Bana yardım etmeye çalışıyor benle arkadaşlık ediyordu. Benle konuşuyordu.

'Bu akşam parti var Harry. Oraya gideceksin ve hafta içinin son gününde arkadaş edineceksin.'

Parti mi? Hayır, hayır benim en son gittiğim partide kütüphanede test çözüyorduk. Ben zevk içinde edebiyat testi çözüyordum ve yanımda yan sınıftan adını hatırlayamadığım bir kız oturuyordu. Tüm derslerinin A olduğundan bahsedip duruyordu. Bende onu izleyip başımı sallıyordum. Güzel bir kız sayılırdı. Aslında tüm kızlar güzeldir yani iki elin iki bacağın iki gözün bir burun ve bir dudağın varsa güzelsindir.

'Efendim b-ben gide-demem.'

Kaşlarını çattı bu pek sık kullandığı bir yüz ifadesi değildi. 'Gideceksin Harry hatta bende senle o partiye geleceğim.'

Yorumlarınızı bekliyoruum :D 

Şansın Kötü Tarafı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin