25.Bölüm-Android Telefon Gibi

1.5K 84 17
                                    

20 BİN! TEŞEKKÜRLER BEBİŞLERİİİM.
BİLİYORUM ÇOK GEÇ GELDİ AMA HALLETMEM GEREKEN ŞEYLER VARDI VE BİRİ SÜRE KENDİME İZİN VERDİM. ŞİMDİ KARŞINIZDAYIM. UZUN BİR BÖLÜMLE. YORUMLARA CEVAP YAZAMADIM TEŞEKKÜR EDERİM. BİR DAHA Kİ BÖLÜM İTHAFENLERE DEVAM EDECEĞİM. UZUN BÖLÜME UZUN YORUM İSTİYORUM.

MULTİ . DEKİ ŞARKIYI DİNLEYEREK OKUYABİLİRSİNİZ.

Gemma’nın gözleri özgüvenle üstümde dolaştı. Nereye gidecektik? Benim niye haberim yoktu? Hiçbir şey dememe kararı aldım ama sonra bunun hesabını soracaktım. Böyle şeylerden hoşlanmadığımı bilmesi gerekiyordu ayrıca Grace ve Wade’n olduğu bir ortamda asla durmazdım.  Grace gülümsedi.
“O zaman görüşmek üzere.” Gibi saçma bir cümle kurdu ve Wade’n elinden tutarak yürümeye başladı.
Gemma onlarla konuşmaktan nefret ediyormuş gibi kolumdan tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.
Yüzündeki ifade görülmeye değerdi. Sanki on dakikadır onlarla konuşup kıkrdayan o değilmiş gibiydi. Okul kapısına gidene kadar hiçbir şey demedim ona son dediğim cümle “Evde görüşürüz.”dü. Ardından arkamı dönüp sınıfa doğru ilerledim.
Canımın sıkkın olduğu barizdi yani Grace ve ben bitmiştik. Arkadaş bile değildik. Her şey bir rüya gibiydi.
O beni korumuştu, tanışmıştık, arkadaş olmuştuk sonra bu başka bir seviyeye taşınmıştı. Tüm sorun buradaydı buna izin vermemeliydim. Yaşadıklarımız özel duygularla oluşan isteklerdi ama bizim özel duygumuz yoktu. Biz kendimizle birlikte duygularımızı da kirletmiştik. Arkadaşlığımızın bozulmayacağına söz vermişti. Eğer olmazsa eskisi gibi olacaktık. Takılmayı bırakacaktık ama o sözünü tutmadı. Onu koruduğum çocuğun kollarına bıraktı kendini. O bunu istedi. Bizim birbirimize kazandırdığımız tek şey seksti. Zevk. Tatmadığınız bir duygunun esiri olamazdınız, Grace sürekli tattığı duyguyu başka kurbanlardan da tatmak istiyordu. Bende o kurbanların arasına girmiştim. Düşünememiştim. Aslında hepsi saçmalıktı. Hadi ama! Değişmek istemiyordum. Herkes çok fazla arkadaşı olsun isterdi ama ben bunun için değişmek istememiştim. Ben Grace için değişmek istemiştim ve oda geri tepmişti. Şimdi ise yeni bir oyunun içine katılmıştım. Gemma bana sormadan bişeyler yapıyordu . Sonunda benim yıpranacağımı bilmiyormuş gibi davranıyordu ya da belki de kardeşini üzen kıza ders vermek istiyordu. Benim istediğim ise kaçmaktı. Mümkünse bir daha onları görmemek.
Günün geri kalanı kütüphane geçti. Derslere girmedim, zaten sınav haftası yaklaştığı için ders işlenmiyordu. Bende zamanlarımı ders çalışarak geçiriyordum. Matematikte her zaman iyiydim ama hastanede ve evde geçen günlerim benim geri kalmamı sağlamıştı. Bende sınıfın çalışkan öğrencilerinden notları almıştım. Artık toparlanmam gerekiyordu.
Okul çıkış zilin çaldığında çantama kitaplarımı koyarken kemik gözlükleriyle karşımda duran kıza baktım. Yanakları kızarmıştı, kemik gözlükleri burnunun üzerini düşmüştü.

Tereddütle “Merhaba..” dedim.
Kemik gözlüğünü yukarı iterken “Ben üzgünüm ama seni eğer başkanların arasından çıkarsaydım bu yanlış olurdu.” Dedi bir an yüzü kayboldu ve onun kafasının yerine benim kafam geldi. Başımım iki yana sallarken gülümsedim. Gülümsememi yanlış anlayacağını düşünmemiştim. Yüzü daha fazla kızardı ve gözlerini önünde birleştirdiği ellerine dikti.
Yutkundum. “H-haklısın.”
Kekelemekten nefret ediyordum ama başını bana kaldırmaya cesaret edebilmişti. Onun bu hali bana beni hatırlatıyordu. Fazla utangaç.
“Ders mi çalışıyordun?” diye sordu.
Başımı salladım “Yarın matematik sınavım var.”
Heyecanla gözleri irileşti. “Hangi sınıfta?”
“11-E”
“Benimde.” Dedi ardından kursların başlama zilinin çaldığını duydu. Apar topar veda edip giderken aslında buraya beni görmeye geldiğini anlayabilmiştim.

Okuldan çıkıp park alanından geçiyordum. Zil çalalı çok olmuştu ama öğrenciler hala buradaydı. Park alanının boş olduğunu bildiğim için o tarafa yönelmiştim. Eve yürüyerek gidebilirdim. Hem de rahatlamış olurdum. Zaten düşünmem gereken şeyleri yoldada düşünebilirdim.
Park alanının çıkışına ilerlerken kahkaha sesleri kulaklarıma kadar ulaştı. Tahmin edildiği gibi bir kadının sesi değildi bir erkeğin sesiydi. Birkaç araba ötedeki kırmızı üstü açık araba dikkatimi çekti sonra arabanın şoför koltuğunda oturun adam ve üstündeki kadın. Wade bir kahkaha daha attı. Vücudumdaki sinirler gerildi. Grace üstünde bacaklarını açmış bir şekilde otururken ağzından zevk sesi çıktı.
Dizlerinin üstüne kadar çekilmiş kırmızı iç çamaşırı görüş alanıma girene kadar orada dikilip onları izledim ardından geçmişi aklımdan uzaklaştırmaya çalışırken park alanından çıktım.


Eve girdiğimde annem koltukta uzanmış film izliyordu. Onu pek sık uzanırken görmezdim. O genelde hareketliydi ve neşe saçıyordu. Beni gördüğünde doğruldu. Ona sıkıca sarılıp gördüklerimi unutmaya çalıştım. Unuttum gibi bişey söyleyemezdim çünkü beynimde yankılanan kahkaha ve gözlerimin önünde beliren sahneler gitmiyordu. Gitmesi için uğraşlarım bir sonuç vermiyordu.
“Günün nasıl geçti Harold?”
Annemin bana Harold demesi bana eskiyi hatırlatıyordu ve anlamadığım bir şekilde beni rahatsız ediyordu.
Omuz silktim “Kütüphanedeydim.”
Annem kaşlarını çattı. Yanına oturdum.
“Sen bana omuz mu silktin Harold?”
Dudaklarımı büktüm. Annem tek bir hamleyle bileğimi tuttu ve beni gıdıklamaya başladı. Ondan daha güçlüydüm ama ona karşı koymadım ve o yorulana kadar beni gıdıklamasına izin verdim. Kendimi küçük hissediyordum ve bir şekilde rahatlıyordum.
Gülmekten boğazım acıdığında annem sonunda yorulup geri çekilmişti. Ardından kıvırcık saçlarımı geriye atıp bana gülümseyerek bakmıştı.
“Ablanla dışarı çıkacaksınız demek.”
Gemma anneme bile söylemişti ama bana söylememiş miydi? Aklı havalarda uçuyordu. Başımı salladım. Bu konu da emin değildim. Ders çalışmam lazımdı ve Grace’yi görmek istemiyordum.
“Başka kim geliyor?”
Ayağı kalktım. “Merak ettiğin Grace ise geliyor.” Dedim ilerlerken.
“Ne dedim ben şimdi?” dedi annem eğlenceli bir sesle.
Neden böyle dediğimi bile bilmiyordum. Her şeyde aklıma o geliyordu. Halbuki Gemma’nın bir sürü arkadaşı vardı onlarıda sormuş olabilirdi.
Sıkıntıyla odama ilerledim. Her şey çok saçmaydı. Bu hissettiklerimin bir anlamı yoktu.


Matematikte dört konudan sorumluyduk ama henüz ben iki konuyu tekrar etmiş ve konularla ilgili test çözüyordum. Ders çalışmayı sevmeyenleri anlamıyordum. Bence ders çalışmak kutsal bişeydi. Bana her şeyi unutturup beni denklemlerle ilgili bir hayata yollamıştı. Onları çözüyordum. Her bir çözdüğüm soruda daha fazla rahatlıyordum. Kapım çaldı. Gel dememi bile beklemeden içeri Gemma girdi. Üstüne bir elbise giymişti ve hafif bir makyajla yapmıştı.Hoş gözüküyordu.
“Daha hazır bile değilsin.” Dedi kızgın bir ses tonuyla.
“Gelmeyeceğim, yarın sınavım var.”
“Bu bir bahane değil. Sen pes ediyorsun.”
Gelen gülme isteğini yoksaydım ve gözlerimi kapatıp birkaç dakika bekledim. Tanrı aşkına? Ne pes etmesinden bahsediyordu? Ben bir savaş içinde bile değildim.
“Oraya gelmeyeceksin ve hakkında ne düşünecekler-“
“Ne düşündükleri umurumda değil.” Dedim sözünü keserek.
“Ne biliyor musun? Aslında umurunda o yüzden ders çalışıp unutmaya çalışıyorsun!”
Beni bu kadar yakından tanıması beni bir an üzdü. Ona haksızlık ettiğimi düşündüm. Belki de anı yaşayıp yarın olacakları unutmalıydım ve eğlenmeliydim. Oraya ben iyiyim mesajı vermek için değilde eğlenmek için gitmeliydim.
“Tanrı aşkına! 17 yaşındasın arkanda senden yemek bekleyen yedizlerin varmış gibi düşünmeyi bırak!”
“Tamam, tamam hazırlanıp geliyorum. Aşağıda bekle.”


Kırmızı gömleğimin arasındaki siyah çizgilerle dar paçam büyük uyum sağlıyordu. Ben emniyet kemerime bir koala gibi sarınmıştım. Gemma Fred’in sakalını okşadı ve Fred’in ona gülümsemesini izledi. Araba bu kadar hızla giderken bu bir tek beni mi endişelendiriyordu? Dikkatimi üstümdeki renk uyumuyla ilgili düşüncelerle dolduruyordum aslında onu düşünüyor gibiydim ama ne düşündüğüm çok açıktı. Wade ve Grace. Arkamızdan aynı hızla kırmızı üstü açık bir araba geliyordu. Gözlerimin önünde sahneler görüyordum.
Dizinin üstündeki iç çamaşırı.
Wade’n gülmek için ayrılan dudakları...
Sonra birkaç hafta önce ki üstümde oturuşu.
Aslında bu kadar uzak değildi yani hepsini birkaç ay içinde yaşamıştık ve bitmişti. Grace iki-üç gün önce arkadaşlığımızı bitirmişti. O an “Ah!” demiştim “işte tüm sorunlarım çözülüyor.” Ama tabi çözülmedi. Üstüne birkaç sorun daha eklendi.
“Tanrı aşkına yavaşla!” diye bağırdım. Bu arabanın içinde tekken istediği hızla sürebilirdi ama Gemma ve ben varken buna izin veremezdim.
“Ufaklık korktu.” Dedi pişkince Gemma ilk gülümsedi ama sonra ona olan bakışlarım farkedip kendini toparladı.
“Kardeşinle yaşıtım.”dedim “Ayrıca kurallara uyunca ufaklık değil zeki oluyorsun.” Dedim.
Son dediğimi önemsemedi ve ilk cümleme karşılık verdi “Ama kardeşim bir ufaklık gibi davranmıyor.”
Belki de gerizekalı olduğunu kabul ediyordu o yüzden karşılık vermemişti.

Bar kalabalıktı. Pek fazla geç gelmemiştik. Hatta Gemma bu saati benim için ayarladığını söylemişti. Ona hiçbir şey demedim. Zaten konuşmak istemiyordum. Bir yere oturup tüm gece insanları izlemek istiyordum. Fred bara girer girmez birkaç kişinin yanına gitmişti. Wade’de işleri olduğunu söyleyip üst kata çıkmıştı. Gemma, ben ve Grace öylece dururken gerginlik görülecek kadar fazlaydı. Onları önemsemedim. Sanırım sevgilileri onları korurdular. Hiçbir şey demeden bar bölümüne giderken hiçbir şekilde adım seslenilmedi. Sanırım herkes buna ihtiyacım olduğunu biliyordu.

Şansın Kötü Tarafı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin