20.Bölüm-Anne ve Evlat

1.6K 80 28
                                    

KISA BİR BÖLÜM. YARIN YENİ BÖLÜM GELEBİLİR İTHAFLARI O ZAMAN VERECEĞİİİM.

Annemin mutsuz yüz ifadesine baktım. Babam gittiğinden beri böyleydi. Hep mutsuzdu ama hep mutlu olduğunu söyleyip duruyordu. Tabi birde böyle olması gerektiğini. Anlamıyordum, anlamıyordum babam annemi sevmiyor muydu? Neden gitmişti?

Babam beni ve Gemma'yıda mı sevmiyordu? Bizi bırakmıştı. Annem mutsuzdu.

'Harold yemeğini ye.' dedi bana ona bakmaktan vazgeçip önümdeki ıspanağa baktım. Ispanağı sevmiyordum. Yeşil rengini de pek sevmezdim. Gözlerimden nefret ediyordum. Herkes onların çok güzel olduğunu ve onlara verip veremeyeceğimi soruyordu. Ah! Insanlar çok kötüydü. Onlara nasıl gözlerimi verebilirdim ki? Verirsem ben nasıl görebilecektim?

'Harold!' dedi annem bir kez daha uyarıcı sesiyle.
'Anne yemek istemiyorum, ben tokum.' dedim ama karnımın konuşmasıyla birlikte tüm planım yerle bir oldu.
Annem tek kaşını kaldırdı ve beni süzdü. Bunu nasıl yapıyordu? Yani tek kaşı uzanırken diğeri nasıl ayağa kalkıyordu? Annem bana bunu öğretmeliydi.
'Karnın öyle demiyor ama.'
Çatalı aldım ve o yeşil şeylere dolarken yüzümü buruşturdum annem sürekli bunu yapmamam gerektiğini söylüyordu çünkü bu ayıpmış. Sevmediğin bişey varsa bile onu yemeliymişin eğer böyle yaparsan karşındaki kişi üzülürmüş.
Ya annemde bundan dolayı üzülüyorsa.
Anneme baktığımda başını önüne eğmişti. Mutsuz gözüküyordu.
Hemen yeşil şeyi çatala doladım ve ağzıma itikledim.

'Anne.' dedim 'Anne sen üzülme tüm yeşillikleri yiyeceğim.'

'Kimbra?' dedim sesim koridorda yankılandı. Bana döndü ve hızla bana doğru yürümeye başladı. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.
'Ne oldu?' diye sorarken hiçbir şeyi anlamamıştım. Kollarını boynuma doladı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ona karşılık verdim onu yavaşça itti. Kırmızı gözleri gözlerime değmeden bana sırtını döndü.

'Kimbra.." dedim. Sırtımı duvara dayamış, olayın şokundan çıkmaya çalışıyordum.Sırtını bana dönmüş, hıçkırık sesleri koridorda yükseliyordu ama onun ağlayışlarıyla birlikte birlemiş olan zil sesi baş şişirici oluyordu ve beni rahatsız ediyordu. Nefesimi belirli bi düzene sokmuştum. Hala dudaklarımda olan ıslaklığı kabaca elimin tersiyle silmiştim. Bu garipti. Grace'le öpüşürken daha farklı hissediyordum. Kimbra beni etkilememişti. Sırtımı duvardan ayırdım ve ona doğru yaklaştım. Elimi omuzuna koydum ve onu kendime çevirmeye çalıştım ama benden kaçarak yüzüme bakmayı reddetti.

'Kimbra ne oluyor? ' diye sordum ama cevap vermedi. Her şey karışıyordu düşüncelerim bulunıktı. Neden beni öpmüştü? Bana aşık mı olmuştu? Ama biz arkadaştık, böyle bişey olamazdı. Daha geçen Agnes"dan hoşlandığını söylemişti ve bende ona akıl vermiştim.
"Ne oluyor burada?" diyen ses boş koridorda yankılandı. Grace'n vücudu önümden geçip Kimbra'ya doğru ilerledi. Kimbranın sarsılan omuzlarını tuttu.
"Kimbra ne oldu?" dedi kimbra onada cevap vermedi ardından bana döndü. Omuz silktim ve arkama bakmadan uzaklaştım. Kadınlar anlaşılmazdı.

Dersimiz yine fizikti ve ben yine geç kalmıştım ama öğretmen benim Bay Leen'nin yanında olduğumu düşünüp hiçbir şey dememiş ve beni Steven'dan uzak bir köşeye oturtmuştu. Bay Leen'e bir özür borçluydum ve bunu bir şekilde bugün içerisinde halletmeliydim ama bir yandan haklı olduğumu söyleyen bir iç sese sahiptim ama tabi bir de terbiyesizlik yaptın diyen ahlaka...

Ders sıkıcı geçti. Eskiden derslerden zevk alan bana ne olmuşt bilmiyordum ama sanırım fizik öğretmeni beni fiziğe karşı düşman yapmıştı. Tabi bir de Bay Leen...

Beden dersi için üstümü değiştirdikten sonra spor salonuna yürüyordum ki önümü Wade ve Matt kesti tabi arkalarındaki Agness'ı saymazsak... Hiçbir şey demedim ve yüzlerine bir süre baktım ardından Wade'n kahkahasını dinledim.

'Şu güzel morluklarada bakın ne kadar yakışmış!'

Matt ve Agness'da ona bir süre katıldı.
Agness'ı farklı düşünmüştüm ama bence o Kimbra'yı öptüğümün daha doğrusu onun beni öptüğü haberini almış gibiydi.

Ah! İnsanlar göründükleri gibilerdi aslında Agness'ı farklı düşünmem yanlış olmuştu ama pişmanlık hissetmiyordum.

'Seni iyi benzettik itiraf et.' dedi Wade.
'Evet, bende 20 kişi toplayıp gelseydim sanırım sende iyi benzerdin.' diye cevap verdim. Sıkıldığımı ima eden bir nefes aldım.
Wade kızdı ve üstüme doğru gelirken 'Seni göt herif!' diye bağırdı. Korkmadım ama geriye doğru bir adım attım. Agness onu kolundan tuttu ve geri çekerken nazik bir ses yayıldı. 'Adını söylemekten vazgeç Wade.'

Wade arkasını döndü ve uzaktan bize doğru gelen Grace'e baktı. Sonra kolunu Agness'tan çekerek tamamen gülerek ona döndü.

'Annen geldi evlat!'

Matt ona eşlik ederken kahkahaları yankılandı. Grace'de onlara eşlik etti. Bu komik miydi? Yani bir ben ve Agness gülmüyorduk.
Üstelik Grace'de gülüyordu. Sinirlendim. Bana gülünmesinden nefret ediyordum.
Ne dediğimi düşünmedim ya da ne diyeceğimi birden ağzımdan çıktı.
'Ne zamandır anneleri ve evlatları sevişiyor?'

Şansın Kötü Tarafı (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin