Balo

950 52 0
                                    

Şimdi bilmiş prensi bulmam gerekiyordu. Fazla ileri gitmiş olamazdı. Daha yeni yanımızdan ayrılmıştı. Tyler'a "Sen git. Ben de prensi çağırıp geliyorum." dedim. Tamam anlamında kafasını salladı ve arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı. Ben de onun peşinden biraz baktıktan sonra uzun ağaçların yer aldığı yoldan yürümeye başladım. Birkaç metre sonra köşeyi döndüm. Şimdi önümde 7 seçenek vardı. Acaba hangi yoldan gitmeliydim. "Daniel neredesin?" diye seslendim. "Buradayım. Daha yeni ayrıldık benden uzak duramıyor musun?" dedi ukalaca. "Hayır Daniel seni o kadar çok seviyorum ki uzak duramıyorum!" dedim ve gülmeye başladım. Esprime gülmemişti. Hatta yüz ifadesi değişmişti. Ben de konuyu değiştirmek için "Başlamak üzerelermiş ve bizi çağırıyorlar." dedim.

"Tamam ama gitmeden önce sana bir şey söylemeyim." dedi ciddi bir ifadeyle.
Acaba ne diyecekti. Merak etmiştim. Sessiz kaldım bu da devam et demekti.

"Giderken el ele tutuşsak veya en azından kol kola girsek olur mu? Ve gittiğimizde bana burada davrandığın gibi soğuk davranma tamam mı?" dedi cümlesini çabucak bitirip yüzümü incelemeye başladı sanırım nasıl bir tepki vereceğimi ölçüyordu.

"Anlayamadım." dedim yüzümdeki gerçekten anlamadım ifadesiyle.

Derin bir nefes aldı ve "Ailem geçen seferde çok iyi anlaşamadığımızı biliyor. Bu sefer için beni uyardılar. Lütfen sadece birkaç saat" dedi. Sesi öyle güzel çıkmıştı ki karşı çıkamadım. Zaten çıkmazdım da benim ailem de pek farklı görüşlere sahip değildi.

"Tamam." dedim itaatkar bir sesle.

Başını memnun bir ifadeyle salladı ve bana elini uzattı. Şu an el ele tutuşma fikri bana çok ne desem garip gelmişti. Bu yüzden kolunu koluma geçirdim ve yürümeye başladım. Prens de bana adımlarını uydurdu ve aynı ritimde saraya kadar yürüdük. İçereye girdiğimizde ilk gözüme çarpan Courtney'di sabah geldiğini görmemiştim. Herhalde prensin ardından çıkmıştı ben de prense bakarken çoktan Kral ve Kraliçe'nin yanına gitmişti.

Kapının önünde dikilmenin bir anlamı olmadığını düşünüp yürüdüm ve Kral ile Kraliçe'ye selam verdim. Ardından babamın sesini duydum. "Haydi artık yemeğe geçelim."
Herkes onayladığını belirten cümleler kurdu.

Böylece önde annem ve babam arkada Kral ile Kraliçe yürümeye başladı. Tyler, ben, prens ve Courtney de peşlerine takıldık. Arkamızdan hizmetliler geliyordu.

Odaya girdiğimizde önceden belirlediğim yere geçtim. Babam ve Kral masanın baş köşelerine oturdu. Annem ve Kraliçe de onların yanına. Elbette benim yanıma prens geldi karşımıza da Courtney ve Tyler geçti. Yan yana oturmaları beni pek memnun etmese de elbette ses çıkartmadım.

Yemekler sırayla getirilmeye başlandı. Bu arada ben de kim ne konuşuyor dinliyordum. Kral ve babam kendi aralarında devlet ile ilgili değerlendirmeler yapıyor, annem ile Kraliçe pek konuşmasa da bazen lafa karışıyorlar, Courtney ile Tyler da gülüp duruyorlardı. Prense baktığımda bana gülümsedi.
Elbette biri bana güldüğünde ben de karşılık vermeliydim. Yapabileceğim en iyi sahte gülümsemeyi yaptım ve önüme döndüm.
Zaten prensin gülümsemesinin de gerçek olmadığını biliyordum. Rol icabıydı hepsi.

Bütün yiyecekler geldiğinde babamın "Sanırım artık başlayabiliriz." demesiyle yemeğimi yemeye başladım. Fazla iştahım yoktu ama yine de bir şeyler yemeliydim. Yemekler sırayla gelmeye devam ediyordu. Bu kadar çok yemek neden yapılmıştı gerçekten anlamıyordum. Tamam misafirlerimiz vardı fakat israfı sevmiyordum.

Artık midemin tamemen dolduğunu hatta taştığını hissettiğimde Daniel'in yavaşca kulağıma fıslıdadığını duydum.
"Gerçekten daha fazla yiyemiyorum."
Başımı çevirip "Ben de" dedim.

Kara KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin