Göl Macerası

1.1K 68 3
                                    

Bir okurun yorumu beni çok mutlu etti ve onun için bu bölümü biraz daha çabuk yazmaya çalıştım. Uzun olsun demiştin ama çabuk yazmak için pek uzun tutamadım bu arada çok teşekkür ederim yorumunu görür görmez yeni bölüme başladım bu bölüm sana gelsin!

Konuşurken gözümü ondan bir türlü ayıramıyordum. O kadar tatlıydı ki. Mükemmel bir aksanı ve en az aksanı kadar mükemmel yüz hatları vardı.

"Yani ağlamanın tek sebebi krallığını özlemen mi? Seni daha güçlü sanırdım prenses."dedi ve gülümsedi.

"Evet ben aslında yalnızca babamı özledim onunla aramız çok iyidir ve ..."

"Ve ... Ne oldu?"dedi.

Kendimi daha fazla tutamadım "Ben prensle evlenmek istemiyorum burası mükemmel ama prens çok soğuk ve onu sevmiyorum"dedim.

Ve dediğim anda pişman oldum. Sonuçta prens onun ailesindendi ve oturup bunları ona anlatmam saçmalıktan başka bir şey değildi.Şimdi gülen suratının somurtmaya başlayacağını hatta bana bağıracağını veya söylediklerimi prense söylemekle tehdit edeceğini düşündüm.
Ama hiçbiri olmadı. Aksine demin yalnızca tebessüm ederken şimdi kahkaha atmaya başlamıştı. Sonunda kahkahaları kesildiğinde bana döndü ve "Şükürler olsun benim gibi düşünen birini bulabildim.Gerçi bu saraydaki çoğu kişi aynı şeyi düşünüyor muhtemelen ama söylemekten korkuyorlar. Onun kadar donuk ve mutsuz birini görmedim ve düşünebiliyor musun sen ona yalnızca birkaç gündür katlanıyorsun ben ise yıllardır."dedi.

Şimdi gülme sırası bendeydi "Ah böyle düşündüğünü bilmiyordum hatta beni prense söyleyeceğini bile düşünmüştüm"dedim.

"Ne gerçekten mi? Hayır ben kimseyi ispiyonlamam ve yapanlarıda hiç sevmem. Yoksa sen yapar mısın?"dedi.

"Hayır hayır elbette yapmam"dedim.

"Yalnızca bir şakaydı. Hadi gel artık saraya geri dönelim yoksa birazdan bir düzine asker bizi aramaları için görevlendirilecektir"

"Pekala"dedim ve ayağa kalktım.Aslında kalkmak pek doğru bir kelime olmazdı çünkü aniden yere kapaklandım ve yuvarlanarak nilüferler ve balıklarla dolu göle düştüm. Ama kendi dengemi sağlayamadığımdan dolayı düşmemiştim biri beni itmişti ve bu Drake'ti.

Sinirli yüz ifademi takınarak "Bunu neden yaptın?"dedim.

O ise deminki gibi kahkahalar atmaya başlamıştı hemde bu seferkiler daha da şiddetliydi.
Sonunda bana dönerek "Bunu yapmak için ne kadar beklediğimi tahmin edemezsin. Bu sarayda ilk defa eğlenebileceğim biriyle karşılaştım ve bu da sensin umarım çok ıslanmamışsındır. Üzgünüm"dedi.

"Buradan o kadar da üzgün gözükmüyorsun"dedim. Hala sinirliydim ve kolay kolay affetmezdim.

"Tamam bak gerçekten üzgünüm prenses. Hadi gidelim."dedi ve bana elini uzattı.

"Kendim çıkabilirim"diyerek elini tutmadım ve tutmayacaktım da şu anda tek isteğim ilk denemede çıkabilmek ve rezil olmamaktı.
Ellerimi çimenliğe yerleştirdim ve kendimi ittirmeye başladım. Neyse ki birkaç saniye içerisinde yukarıdaydım ve iyice rezil bir hale gelmekten kurtulmuştum.
Tek kelime etmeden eteğimi topladım ve hızlıca yürümeye başladım. Tabii bu yürüyüş çok etkili olmadı çünkü ben giderken her yerimden sular akıyordu ve titriyordum. Aslında hava o kadar da soğuk değildi ama baştan aşağı sırılsıklam olunca aynı şeyi söyleyemezdim. Ben yürürken Drake'in bir şeyler söylediğini duyabiliyordum ama yalnızca aralarından birkaç kelimeyi seçebildim.
Bunlar "Gerçekten üzgünüm,beni bekle ve prenses" kelimeleriydi.

Şu anda hiçbiri umrumda değildi bu yüzden koşarak saraya girdim. Neyse ki ortalıkta kimse yoktu. Hızlıca odama çıktım ama keşke çıkmasaydım. Annem yatağıma oturmuş bacak bacak üstünü atmıştı. Üstteki bacağını hızlı hızlı sallıyordu ki bu da onun sinirli olduğunu gösterirdi. Beni görünce gözlerini kocaman açtı ve ağzı bir kez açılıp kapandı.
Sanırım ne diyeceğini bilememişti.
Biraz bekledikten sonra "Bu ne hal böyle! Kral'ın odasından kaçar gibi çıkıyorsun ardından bir saat boyunca ortalıkta gözükmüyorsun ve sonunda geldiğinde sırılsıklamsın. Derhal bunu bana açıkla!"diye bağırdı.

Ne diyeceğimi bilememiştim. Annem haklıydı hemde çok ve böyle şeylere hiç tahammülü olmazdı. Hiç!
Drake ile olduğumu söylersem büyük ihtimalle biraz daha azar işitecek ve ondan uzaklaştırılacaktım. Gerçi ondan uzaklaşmak şu anda umrumda bile değildi hatta annem ceza vermese bile ona bir müddet yaklaşmayacak bu yaptığını ona ödetecektim.

Annemin "Açıklamanı duymak için sabırsızlanıyorum küçük hanım."demesiyle kendi düşüncelerimden sıyrıldım ve en mantıklı açıklamayı yapmaya çalıştım.

"Gerçekten özür dilerim anne. Çok haklısın böyle yapmamalıydım fakat törende bir anda başım döndü ve nefes alamadım bu yüzden orada fenalaşmamak için dışarı çıktım. Sonra aklıma bahçe geldi ve nefesimi de biraz düzenlemek ve rahatlamak için göl kenarına gittim fakat gelirken ayağım kaydı ve göle düştüm. Gerçekten üzgünüm bir daha iznin olmadan bir yere gitmeyeceğim"dedim. Sonra annemin inanıp inanmadığını anlamak için yüzüne baktım. Bakışları yumuşamıştı. Ben kazanmıştım. Rahat bir nefes aldım ve söyleyeceklerini dinlemeye başladım.

"Pekala bu seferlik seni affediyorum. Lakin bir daha aynı şey olursa o zaman cezana hazır ol. Şimdi çıkıyorum ben çıktıktan sonra üstünü değiştir ve hemen yat sakın seni dışarıda görmeyeyim"dedi.

Tamam anlamında kafamı salladım fakat bir şey söylemedim. Ardından annemin yavaşça odadan çıkışını izledim ve dediklerini yapmaya koyuldum. Islak kıyafetlerimi banyoya bıraktım ve yatağın üzerine bırskılmış geceliğimi üzerime geçirdim.

Sonunda yatağa yattığımda aklıma yine Drake geldi. Ama ona sinirliydim ve şu an onu düşünmemeliydim. Çünkü onu düşündükçe sinirlerim yatışıyordu.

Onu zihnimden uzaklaştırdım ve gözlerimi kapadım. O sırada dışardan gelen ayak seslerini duydum. Yorganı biraz daha üzerime çekerek gözlerimi sıkıca kapattım. Ayak sesleri git gide yaklaştı. Ardından kapımın kolunun aşağı iniş sesi duyuldu ve kapım yavaşça aralandı.

Kara KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin