Hazırlıklar

372 25 8
                                    

Son bir kez daha etrafta bulunan bütün havayı içime çekermişcesine nefes aldıktan sonra içeri girdim. Odamın en sevdiğim kısmının balkon olmasına şaşmamalı. Manzaram direkt olarak sarayın arka bahçesine bakıyordu. Sabahları binbir çeşit kuş ağaçları süslerken, geceleri bir o kadar ateş böceği etrafta süzülüp adeta bir koro halinde şarkılarını söylüyorlardı.
İçeri girdiğimde yatağımın üzerinde bulanan çantamı görmemle hayaller aleminden çıkmam bir olmuştu. Doğru ya! Neredeyse unutuyordum, yaklaşık olarak yarım saat içinde Marina Hanedanlığı'na doğru yola çıkacaktık. Birden aklıma o büyülü ülkeye ne zaman gittiğim geldi. Ne kadar da zaman geçmişti üzerinden. O zaman yaşadığım endişe, korku, umutsuzluk geldi sonra aklıma. Prens nasıl biriydi? Ya ailesi? Krallıkları söylenildiği kadar güzel miydi? Bunların hepsinin cevabını bir şekilde bulmuştum. Fakat yolculuğa çıkarken aklımın ucundan dahi geçmeyen bir şey başıma gelmişti. Orada neredeyse hiç arkadaş edinemeyeceğime eminken Drake ile karşılaşmıştım. Bana diğer herkesin yaptığı gibi soğuk davranmayan tek kişi o olmuştu. Her ne kadar espri anlayışıyla beni sinir etmeyi başarmış olsa da. Evet beni göle fırlatmasından bahsediyorum.

Her neyse sanırım şu an anılara dalmanın pek de zamanı değildi. Kıyafetlerimi son kez kontrol etmeli, üzerime yolculuğa uygun bir şeyler giymeli, saçımı çok özenmeyecek olsam da yapmalıydım. Zaten gemide düşünmek için fazla fazla zamanım olacağına emindim.

Çantama yaklaşıp aldığım kıyafetlere ve taçlara son bir kez göz gezdirdim. Bu sırada kendimle gurur duymadan edemedim. Ne kadar da güzel ve birbirine uyumlu şeyler seçmiştim böyle! Yani en azından ben öyle düşünüyordum. Son kontrollerimi yaptıktan sonra dolabın karşısına geçip yolculuk için rahat bir şeyler aramaya başladım.

Yaklaşık 5 dakika boyunca dolaba üfleye püfleye baktıktan sonra sonunda yolculuğa uygun bir elbise bulabilmiştim. Üzerinde hiçbir işleme bulunmayan simsiyah bir elbiseydi seçtiğim. İşlemeli elbiselerim genelde kalın ve rahatsız ediciydi. Bu elbiseyi 1 yıl kadar önce bana Katjaa dikmişti. Bir keresinde saçlarımı yaparken ona elbiselerimin hep aynı model olduğundan yakınmıştım. Hiçbir mantığı olmayan bu söylemlerimden bir gün sonra (sonuçta ben bir prensestim ve rahat elbiselerimin olması beklenemezdi) Katjaa elinde bu elbiseyle ve suratında koca bir gülümsemeyle kapımı çaldı ve: "Umarım beğenirsiniz prensesim. Dün söylediklerinizden sonra size küçük bir sürpriz yapmak istedim. Bir günde elimden ancak bu geldi ama eğer eklememi istediğiniz bir şey olursa sonradan yapabilirim." dedi. O an yüzümdeki ifadeyi bir daha asla yapamayacağımdan neredeyse eminim. Aynı anda hem çok şaşırmış hem de duygulanmıştım. Katjaa neredeyse 24 saat içerisinde mükemmel bir elbise yapmıştı. Acaba yeteneğinin farkında mıydı? Duygulanmamın nedeniyse beni bu kadar önemseyen bir insana sahip olmamdı. Öylesine söylediğim şeylere bile değer veriyor ve hayatımı daha iyi yapabilmek için elinden bir şey geliyorsa onu kesinlikle yapıyordu.

Her neyse bugün ne kadar da çok geçmişe gidip gelmiştim böyle! Artık çantamı kapatmanın ve seçtiğim elbiseyi giymenin vaktiydi. Ağzına kadar doldurduğum çantamı zar zor da olsa kapattıktan sonra Alisa'ya elbisemi giymeme yardımcı olması için seslendim. Birkaç dakika bekledikten sonra gelmediğini görünce sinirlenerek nerede olduğuna bakmak için dışarı çıktım. O ve diğer kızlara acele etmeleri gerektiğini, fazla zamanımız olmadığını söylemiştim ama beni pek dikkate almadığı belliydi. Yürürken "Umarım beni böyle sarayda dolaştırmanın düzgün bir nedeni vardır Alisa." diye söylenip duruyordum içimden. Normalde bu kadar çabuk sinirlenmezdim fakat sanırım son günlerde yaşadığım gerginlik beni böyle yapmıştı.

Tam arayışımdan vazgeçip odama dönmek üzereyken Drake'in kapısının aralık olduğunu gördüm. Hala uyuyordu. Sanırım gitme vakti gelene kadar dinlenmesi en iyisiydi. Sonra daha önce dikkatimi çekmeyen bir şey duydum. Birisi sanki bir şarkı mırıldanıyordu. Drake'in odasından geldiğineyse neredeyse emindim. Kendisi yapıyor olmadığına göre odasında biri vardı ama kapı tamamıyla açık olmadığından dolayı ne içeride kim olduğunu ne de ne yaptığını görebiliyordum. Aslında hem geç kalıyordum hem de bu durum beni pek ilgilendirmiyordu ama yine de odada kimin olduğunu o kadar çok merak etmiştim ki bakmaya karar verdim. İlk önce zaten aralık olan kapıyı biraz daha açıp kimseye çaktırmadan bakmaya niyetlendim. Fakat sonradan sarayın bazı kapılarının açılırken gıcırdadığını hatırladım. Bu onlardan biri miydi emin değildim fakat eğer öyleyse rezil olma ihtimalim çok yüksek olduğundan gizlice bakma işinden vazgeçtim. Kapıyı bir kere ama sesli bir şekilde tıklattıktan sonra içeriden gelecek "Gelebilirsiniz." komutunu bekledim ama hiç kimseden ses çıkmıyordu. Kapının aralığından Drake'in hala uyuduğunu görebiliyordum içerideki şahıs da susmayı tercih etmişti. Öyleyse girmemde bir sakınca yoktu sanırım. Kapıyı yavaşça iterek içeriye girdim.

Kara KraliçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin