Ali;
Haluk: Ona bunu ben yaptım. Bu kötülüğü ona ben yaptım.
Ne diyordu böyle?
Haluk: Onun hayatını mahveden bu kötülüğü ona ben yaptım.
Dediklerinden bir anlam çıkaramamıştım.
Haluk: Ben ona...ben ona tecavüz et-...
Duymamak için kulaklarımı kapadım. Olamazdı. Böyle bir şey yapmış olamazdı.
- Yapmadım de baba...yapmadım de...
Ellerimi kulaklarımdan çekmeden hızla tekneden indim. İner inmez ağaçların arasına kustum. Midem böyle bir şeyi kaldıramamıştı. Nefes alış verişlerim hızlandı. Bayılmak üzere olduğumu anladım ve hemen arabama bindim. Sakinleşmeye çalışırken gözyaşlarım akmaya başlamıştı.
- Yapmadım de baba yapmadım de!!
Böyle bir iğrençliği nasıl yapabilirdi. Ben Selin'in yüzüne nasıl bakarım? Arabayı çalıştırıp bir Gece Klübü'ne doğru sürmeye başladım.Selin;
Yarın Ali'nin doğum günüydü. Onun doğum günü için artık hazırlık yapmamız gerekiyordu. Ama hala başlayamamıştık.
-Hadii! Bir şeyler yapmamız gerek.
Doruk: Ya Ali ne gibi şeylerden hoşlanır?
Tam cevap verecektim ki araya Emre girdi:
Emre: Valla böyle doğum günü kutlama işleri gibi şeylerden hoşlanmaz o kesin.
Derin bir iç çektim.
- Uzay.
Emre: Ne?
- Uzay işte. Hoşuna giden şey uzay.
Tuğçe: Tamam o zaman. Konsept uzay. Ben hallederim salonu falan. Siz hediyeleri pastayı falan hazırlarsınız.
- Tamam olur.
Nazlı: Ya Tuğçe bende senle geliyim. Mekanı beraber seçelim. Evde bunaldım.
Tuğçe: Olur. Hadi çıkalım.
Nazlı ve Tuğçe evden çıktı.
Emre: Ee o zaman ben yiyecekleri hazırlarım. Siz de hediyelerinizi alırsınız.
- Tamam.
Doruk: O zaman biz de çıkalım.
- Tamam. Ben hazırlanayım.
Odama gidip dolaptan en sevdiğim mavi, mini elbisemi giyip ↓saçlarımı tepeden topladım. Dudağıma açık pembe bir lipstick sürüp lacivert babetlerimi giydim. Yine aynı renkteki çantamı omzuma takıp odadan çıktım.
- Ben hazırım.
Doruk gözlerini bana dikmişti.
- Noldu?
Doruk: Ç-çok güzel o-olmuşsun.
- Teşekkür ederim.
O bana derin derin bakarken ben söze girdim:
- Ee hadi çıkalım.
Doruk: Ha? Ha ta-tamam. Çıkalım.
Beraber evden çıktık. Arabaya binip yola koyulduk.
- Ne alacağına karar verdin mi?
Doruk: Hayır. Sen?
- Hıhı.
Doruk: Ne alacaksın?
Cevap vermedim. Gideceğimiz yere varana kadar hiç konuşmadık.
- Geldik.
Doruk: Burası mı?
- Evet evet.
Hemen arabadan indim.
- Senin gelmene gerek yok. Ben hallederim.
Doruk: P-peki.Doruk;
Selin gerçekten çok güzel bir kızdı. Ali ise çok şanslı. Ama bu şansı onun elinden alacağım. O benim babamı elimden aldı, ben de Selin'i onun elinden alacağım. Gerekirse zorla..
Selin: Geldim.
- Gitar mı o?
Selin: Hıhı.
- Ali çok beğenecek.
Selin: Umarım.
- Sıra benim hediyemde o zaman. Hadi bin. Gidiyoruz.
Arabayı sürmeye başladım. Sonra bir saatçinin önünde durdum.
Selin: Güzel fikir.
-Anlamadım.
Selin: Saat diyorum. Güzel fikir. Ali sever öyle şeyleri.
- Diyorsun?
Güldü.
Selin: Diyorum.
Arabadan inip dükkana girdim. Vitrinde gözüme çarpan saati içeri girip aldım ve çıktım. Arabaya bindim.
- Gidebiliriz.Tuğçe;
Bir yeni mekana daha girdik.
-Bence burası çok uygun.
Nazlı: Hıhı bencede.
- Tamam o zaman burası.
Nazlı: A-ah! Ali değil mi o?
- Aa! Ali'nin ne işi var burda? Içmiş mi o?
Yanındakiyle kavga eder gibi bir hali vardı. Birden ayağa kalktı ve elindeki içki şişesini yanındaki adamın kafasına geçirdi.
- Alii!
Hızla yanına koştum. Adam yere yığılmıştı.
Nazlı: Ali n'aptın?
Güvenlikler Ali'yi dışarı çıkarmaya çalıştılar.
Ali: Bırakın lan beni! Haluk Mertoğlu'nun oğluyum ben!
- Ali!
Ali: Ne?! Yalan mı? Haluk Mertoğlu benim babam! Bir kere de işe yarasın.
X: Bırakmayacam oğlum senin peşini!
Ali: Bırakırsan hatrım kalır!
Nazlı: Ali! Hadi gel seni eve bırakalım.
- Aynen. Hadi gel.
Ali: Gerek yok. Ben kendim giderim.
Nazlı: Ali bu halde araba kullanamazsın. Biz sana taksi çağıralım.
İnkar etmedi. 10 dakika sonra taksi geldi. Arabaya bindirip Emre'nin adresini verdim. O sırada Emre aradı.
- Alo.
Emre: Alo. Ben yiyecek ve içecekleri ayarladım. Yarına hazır olur. Siz mekanı ayarladınız mı?
- Evet evet de.. Ali hiç iyi değil Emre.
Emre: H-hangi anlamda?
- Bilmiyorum. Bizim ayarladığımız mekanda içip içip olay çıkardı. Senin eve yolladık.
Emre: Tamam.
Adamla anlaşıp parayı verdikten sonra mekandan çıktık.5 saat sonra
Selin;Defalarca aramama rağmen Ali telefonları açmıyordu.
Doruk: Hala açmıyor mu?
- I-ıh. Açmıyor.
Tam o sırada Tuğçe aradı.
-Alo.
Tuğçe: Alo Selin. Sen hiç Ali'yle konuştun mu?
- Hayır. Arıyorum ama açmıyor. Noldu?
Tuğçe: Ya Selin. Biz bugün Nazlı'yla mekan bakarken Ali'yi gördük, baya içmişti. Sonra taksiyle Emre'ye yolladık. Şimdiye kadar çoktan varması gerekiyordu. Ama hala gitmemiş.
- Ne! Of tamam tamam. Hadi kapat.
Doruk: N'olmuş?
- Ali yok!
Doruk: Nasıl yok?!
- Baya yok.
Doruk: Ee nerede bulacağız?
- Bilmiyorum. O kesinlikle ya bir yerde sızdı ya da içmeye devam ediyor.
Doruk: E bütün barlara gece kulüplerine bakalım o zaman.
- Tamam.***
Bir kaç mekan bakmıştık bile ve hiç birinde yoktu.
Doruk: Hadi buraya da bakalım!
Ikimiz de hızla arabadan indik ve mekana daldık. Bir süre göz gezdirdik.
- Orda!
Kafasını masaya gömmüş sert bir şekilde elindeki bardağı sıkıyordu. Tam yanına doğru ilerlerken sıktığı bardak daha fazla dayanamadı ve elinde parçalandı.
- Ali!
O kafasını kaldırırken biz de koşarak yanına gittik.
Ali: Ooo! Selin hanım ve Doruk Bey!
- A-Ali elin.
Usulca eline baktı.
Ali: Ha o mu? O sorun değil ya. Ee naber?
Daha sonra gülmeye başladı.
Doruk: Bunun kafası güzel olmuş. Hadi eve götürüp eline bir sargı yapalım.
Çok feci kanıyordu. Koluna girip kaldırmaya çalıştık.
- Hadi, gidelim.
Hızla kendini çekti.
Ali: Bırak! Bırakın! Ben iyiyim böyle.
Ve yine gülmeye başladı.
-Ali! İyi değilsin! Hadi gidelim!
Ali: İyi değilim? Ben ne zaman iyiydim ki?
Gözlerinde acı vardı. Usulca sarıldım.
- N'oldu sana böyle?
Kollarıyla öyle sıkı sarıldı ki adeta kaburgalarım kırılacaktı. Kokumu içine çekti. Sırtıma ve yere damlayan kanlar içimi ürpertti. En son babasının Levent olduğunu öğrendiğinde böyle olmuştu. Peki şimdi ne olmuş olabilirdi?
Ali: Özür dilerim.
Kafasını omzuma gömdü ve ağlamaya başladı. Her hıçkırığı kalbime saplanırken benim de gözümden bir kaç damla yaş aktı. Ağlaması son bulduğunda kafasını omzumdan çekti. Ellerimle gözyaşlarını sildim ve kızaran burnuna bir öpücük kondurdum. Bana baktı ve dudaklarıma kısa ama derin bir öpücük kondurdu.
Ali: Özür dilerim..
- Neden?
Cevap vermedi. Çekip kapıya doğru ilerledi. Sonra arabaya bindi.
- Off!
Doruk: Noldu ki böyle?
- Bilmiyorum. Hadi gidelim.
Bizde mekandan çıkıp arabaya bindik. Ali çoktan sızmıştı. Eli hala kanıyordu. Yolun yarısına geldiğimizde Ali uyandı. Önce etrafı süzdü.
Ali: Durdur arabayı!
Doruk arabayı durdurunca hemen indi ve yol kenarına kustu. Rahatlayınca tekrar arabaya bindi. Biz de ilerlemeye devam ettik.
Ali: Özür dilerim.
- Ali neden?
Ali: Onun adına, hepinizden özür dilerim.
- Kimin adına?
Ali: Onun adına, Haluk'un..Bölüm Sonu
Arkadaslar!! Biliyorum çok çok uzun zamandır bölüm yayınlamıyorum. Özür Dilerim. O yüzden bu bölümü olabildiğince uzun yazmaya çalıştım. Yazmamamın bir sebebi var o da GK'nin bitmesi. Yazasım gelmiyordu. Ama AlSel'i ve GK'yi hikayemle yaşatmaya devam etmeliyim. O yüzden bölüm yayınlamaya karar verdim. Umarım beğenmişsinizdir. Yazım hataları varsa kusura bakmayın. ♥