Selin;
Ali: Onun adına, Haluk'un...
Ne saçmalıyordu? Annemle Haluk abi kavga etmiş olmalıydı.
- Haluk abi anneme bişey mi yaptı?
Dorum: Sorun mu var?
Ali: Yaptı...çok kötü bir şey yaptı.
- Ne yaptı? Annem iyi mi?
Ali: Şimdi değil, geçmişte yaptı.
- Ali ne diyorsun? Anlamıyorum seni daha açık konuş!
Ali: Senin baban kim biliyor musun?
Sertçe yutkundum.
- Kim?
Tam o sırada sızdı.
- Ali? Ali! ALİ!!
Doruk: Selin dur sakin ol!
- Tam sızacak zamanı buldu ya! Allah kahretsin!
Önce eczaneden sargı malzemeleri alıp elini sardık. Sonra da yarım saat içinde eve gittik.
- Ali?
Hafifçe ayılmaya başladı.
Ali: Geldik mi ya!
Gülmeye başladı.
Ali: Hadi bakalım! Gece asıl şimdi başlıyor!
Dorukla beraber içeri taşıdık.
Güneş : Ali!
Nazlı : Sonunda be!
Haluk: Oğlum bu ne hal?
Ali: Ne varmış halimde?
Sarhoşluğun etkisiyle yine gülmeye başladı.
Emre: Ohoo! Bunun kafa gitmiş! Siz en iyisi yatırın bunu!
Doruk tekrar yardım etmeye yeltendi.
- Tamam ya, gerek yok. Ben çıkarırım.
Yavaşça odaya çıktık ve hemen kendini yatağa attı. Üstünü örttüm.
- Iyi geceler.
Tam gidecekken kolumu tutup yatağa çekti, boynumu kokladı.
Ali: Gitme.
Sonra dudaklarımı öpmeye başladı.
Ali: Seni istiyorum!
- Ali dur! Sarhoşsun.
Ali: Ben sarhoş olmadığım zamanlarda da seni istiyorum.
Yavaş yavaş elbisemin askısını indirmeye başladı.
Ali: Seni seviyorum.
Elbisem omzumdan düştü. Elleri bacaklarıma gittiğinde vücudumu bir titreme aldı.
- Seni seviyorum.
Bende daha fazla karşı koyamadan ona karşılık vermeye başladım.
Ali: Selin.
- Hıı.
Onu öperken kendimden geçtiğimi fark ettim.
Ali: Eğer istemiyorsan durabilirim.
Gözlerine bakmak istedim. Ama bakışlarını kaçırdı benden.
- Sen, sen çok güzel bir adamsın.
Ali: Bu böyle olmamalı. Çok özel olmalı. Ben...özür dilerim.
- Ben, bunu istiyorum.
Tam öpecektim ki o buna izin vermedi.
Ali: Ben senin tamamen hazır olduğunu hissetmek istiyorum.
Derin bir öpücük kondurdu .
Ali: Özür dilerim.
- Ne için?
Ali: Bugün yaşattığım şeyler için.
- Zararı yok. Sen ayılmaya mı başladın?
Ali: Yok. Yarın bir kalkacağım, her şey sıfır.
- Sen arabada bir şey dedin. Baban falan. Ali, söyle lütfen.
Ali: Ben bir şey bilmiyorum.
Ardından başını yastığa koyup uyudu.
- Ah be Ali. Ne oldu sana?
Odadan çıkıp aşağı indim.
- Uyudu.
Doruk: Neden o kadar içmiş ki?
Haluk: Kesinlikle bir şey olmuş. Yoksa bu kadar içmez o.
- Bir şey öğrenmiş.
Güneş: Ne peki?
- İşte onu bilmiyorum. Haluk abinin anneme çok kötü bir şey yaptığını söyledi. Sonra bir ara babamla ilgili bir şeyler söyledi. Bir şeyler dönüyor ama anlamadım.
H: N-nasıl şeyler?
- Geçmişten bahsetti. Güya sen anneme çok kötü bir şey yapmışsın.
Bütün bakışlar Haluk abiye döndü.
Güneş : Haluk?
Haluk: Ne geçmişi ya? Hiçbir şey anlamadım!
Aniden sesinin yükselmesi ve gerilmesi bende şüphe uyandırdı.
-Tamam sakin! Sarhoş işte. Uyduruyordur. Neyse artık size ıyi geceler.
Yukarı çıkıp üstümü değiştirdim. Yarın doğum günüydü fakat Ali berbat durumdaydı. Aniden kapım çalındı.
- Gel.
Kapının açılmasıyla Nazlı içeri girdi.
Nazlı: İkizim.
Gelip yanıma oturdu.
- Yarın Ali'nin doğum günü ama o acı çekiyor.
Nazlı: Düzelecek. Her şey düzelecek.
- Gerçekten mi?
Nazlı: Gerçekten.
Içten bir gülümseme yolladı. Kollarımı boynuna dolayıp içten bir şekilde sarıldım.
Nazlı: Yarın zor bir gün olacak.
- Güçlü olmak zorundayım.
Nazlı: Ben hep varım. Hep.
Sarılmayı bıraktı ve yanağımı öptü.
Nazlı: Şimdi yat ve dinlen. Tamam mı?
- Tamam.
Gülümsedim. O da hafif tebessüm etti.
Nazlı: Iyi geceler.
- Iyi geceler.
Ayağa kalkıp dışarı çıktı. Kendimi uykuya teslim etmeden önce tekrarladım:
- Yarın zor bir gün olacak.Ali;
Müthiş bir baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda dün gece neler olup bittiğini hatırlamaya çalıştım. Ama başarısız oldum. Aklımda kalan tek şey beni toparlayanının Selin olduğuydu. Aniden kapı açıldı ve Selin içeri girdi.
Selin: Aliş!
Hızla koşarak yanıma geldi üzerime zıpladı.
Selin: Doğum günün kutlu olsun mavişim, mavişim, mavişim!
Sımsıkı boynuma sarıldı.
- Öhö öhö!! Selin dur boğuluyorum!
Selin: Neden ben kilo verdim ki?
Elimi başıma götürdüm. Sonra dün gece yapmış olabileceklerim aklıma geldi ve aniden paniğe kapıldım.
- Dün gece çok saçmaladım mı?
Selin: Evet. Hatta baya saçmaladın!
- N-nasıl saçmaladım?
Selin: Eline bak anlarsın.
Elime baktığımda sargı bezine sarılı olduğunu gördüm.
- Nasıl yaptım bunu?
Selin: Elinde bardak kırdın.
Neden yaptığımı gayet net bir şekilde hatırladım.
- Saçma sapan bir şeyler demedim değil mi?
Selin: Dedin.
Dedin demesiyle aniden buz kesildim.
- N-ne dedim?
Selin: Babandan bahsettin. Anneme kötü bir şey yaptığından bahsettin. Bir de...
- Bir de ne?!
Selin: Benim babamdan bahsettin.
Bilmemezdin gelmeye çalıştım.
- Baban mı?
Selin: Evet Ali. Babam.
Birden bire ciddileşmesiyle beraber başka şeyler de söylemiş olabileceğimi düşündüm.
- Hayal falan gördüm heralde.
Selin: Olabilir.
Aniden büyük bir neşeyle ayağa kalktı.
Selin: Hadi doğum günü çocuğu! Bütün gününü yatarak geçirmeyeceksin heralde?
Elimden tutup ayağa kaldırdı.
Selin: Sen hazırlan biz de kahvaltı sofrasında seni bekliyoruz.
Gitmesiyle beraber derin bir nefes aldım. Rutin işlerimi halledip üstümü giyindim ve aşağı indim.
Haluk: Günaydın.
Güneş: Doğum günü çocuğu da geldi! Günaydın.
- Günaydın herkese.
Haluk: Hediye faslı benden başlasın o zaman. Aile büyükleri olarak hediyelerini verelim de, siz gençler akşama eğlenirsiniz zaten...Akşam /Parti
Pastayı üfledikten sonra kendi halimde bir köşeye çekilip içmeye başladım. Olur ya, uyuşurum da acım biraz olsun hafifler diye... Ah! Ne doğum günü ama! Bir süre içiyorum. Hafiften sarhoş olmaya başladığımı hissediyorum. Ama geçmiyor. Acım bir türlü geçmiyor.
Selin: Ne oluyor Ali?
Büyük bir kahkaha attım, sanırım iyiden iyiye sarhoş oluyordum.
- Ne oluyormuş?
Yüzümde hala aptal bir sırıtma varken cevap bekledim.
Selin: Doğum günü çocuğu yine saçma triplerde!
- Saçma sapan...
Daha büyük bir kahkaha attım.
Selin: Annesinin ilgisinden mahrum düşen Aliş, acıtasyon yapıyor!
Kavgamızı görünce diğerleri yanımıza geldi. Savaş elini omzuma koyarken, Emre ise sorgulayan gözlerle etrafa bakındı.
Nazlı: Selin önce bir sakin ol.
Savaş: Ne oluyor kardeşim? Ne bu tavırlar?
- Oğlum ne varmış ya tavırlarımda?
Savaş: Doğum günü çocuğu kendi köşesine çekilmiş tek başına içiyor! Nasıl bir açıklama olabilir ki?
- Ne var yani içelim güzelleşelim.
Savaş kolumu tutup kaldırdı beni.
Savaş: Gel seninle biraz hava alalım.
Gülerek peşinden dışarı çıktım.
Savaş: Ne oluyor abicim ya? Sanki sırtında bütün kainatın yükü var ya.
- Var zaten.
Savaş: Ne o? Anlat bana!
- Sen benim taşıdığım yükü sırtanlamaya çalışsan ayakta duramazsın. Şimdi iki dakika,lütfen beni yalnız bırak. Lütfen.
Savaş: Ah be abicim ya. Sana ne oluyor, ne zaman öğreneceğiz?
Hemen ardından içeri girdi.
- Birkaç saat. Sadece birkaç saat sonra öğreneceksin.
Hızla arabama atlayıp torbido gözünden silahımı çıkarıp, şarjörü kontrol ettim. Tamamdı.
Hızla eve sürdüm. Yolu yarılarken bir yandan Selin'i aradım.
Selin: Alo? Nerdesin sen ya? Bir saattir seni arıyoruz!
- Babama gidiyorum. Oraya gelin. Önemli.
Cevap beklemeden telefonu yüzüne kapattım.
- Bugün, her şey bitecek.
Kısa sayılmayacak bir sürede eve vardım. Birkaç dakika öylece arabanın içinde durdum. Gözümün önünde Selin'in elleri, gözleri, gamzeleri. Bir anlığına, sadece bir anlığına biraz sonra yapacağım şeyden pişman oldum. Ama sonra gerçekler bir bir zihnimde canlandı ve anında vazgeçtim. Hızla silahı çıkardım ve belime yerleştirdim. Ardından hızlı bir şekilde arabadan inip kapıyı çaldım. Bir hizmetçinin kapıyı açmasıyla içeri girdim ve direkt aşağı indim. Babam tahmin ettiğim gibi oradaydı. Tek başına...
- Baba.
Anında gözleri bana döndü.
Haluk: Ali?
Yanına gidip içtiği bardağın dibinde kalan içkiyi ben içtim.
Haluk: Ali sen sarhoş musun?
- Evet. Ama sarhoş olmam bildiğim gerçeği değiştirmiyor.
Belimden silahı çıkarıp mermiyi ağzına getirdim ve ona doğrulttum.
Haluk: A-Ali dur önce bir sakin ol.
Hafifçe güldüm, o ise ayağa kalktı.
- Sakin olmak? Senin gibi aşağılık bir herifin karşısında mı?
Haluk: Ali kimden nasıl bir saçmalık duydun bilmiyorum ama-
- Evet. Duyduğum şey tam bir saçmalık. Ama senin ağzından çıktığı gerçeğini değiştirmiyor.
Haluk: Ali?
- Teknede. Melisa'yla buluştuğun gün. Her şeyi öğrendim. Melisa, o yüzden gitmişti. Değil mi?
Duyduklarının karşısında şok oldu.
Haluk: Ikimiz de biliyoruz ki sen bu tetiği çekemezsin.
- Geçmişte ona tecavüz ettin. Ikiz kızların olduğunu öğrendiğinde de vicdanını rahatlatmak için evlendin onunla değil mi?
Cevap veremiyor.
Haluk: Bir aptallık yapma indir o silahı!
- Cevap ver bana!!! Sırf vicdanını rahatlatmak için evlendin dimi?!! Ama bu senin ona yaptığın iğrençliği değiştirmeyecek anladın mı?!!
Bağırmamla beraber halamla Güneş Hanım aşağı iniyor.
Rana: Haluk ne oluyor?
Güneş: Hii Ali!!
Rana: Ali ne yapıyorsun indir o silahı!
- Bir şey yapmıyorum ya! Sadece konuşuyoruz. Değil mi, baba?
Sonunda beklediğim gibi Selin, Savaş ve Nazlı da geliyor.
Selin: Ali!! Ali ne yapıyorsun?
Savaş: Kardeşim sakin ol!
Nazlı: Ali indir o silahı ne yapıyorsun?!
Etrafımda onca tatava eden insan, biz sadece birbirimizin gözlerine bakıyoruz. Silahı gittikçe kalbinin üstüne dayıyorum.
Haluk: Hahaha! Sen aptalsın! Gelmiş bana silah doğrultuyor. Nankör köpek!! Hepimiz biliyoruz ki sen bu tetiği çekemezsin!
Yavaşça yaklaşıp alçak sesle konuştum.
- Benim bu tetiği çekmem, hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Senin yaptığın bu iğrençliği, benim bu gerçeği bildiğimi, omuzlarımdaki yükü. Kaç gündür kimsenin yüzüne bakamıyorum lan ben! Bu kurşun sana isabet etse hiçbir şey değişmeyecek. Ama eğer...
Silahı yavaşça göğsünden çekip kendi göğsüme dayıyorum. Tam kalbimin üstüne...
Selin: Ali!
- Bana isabet ederse, her şey bitecek.
Savaş: Kardeşim delirme!
Selin: Ali ne yapıyorsun yalvarıyorum indir o silahı!
Elimi yavaşça tetiğe yerleştiriyorum.
Selin: Ali lütfen! Benim için!
- Zaten senin için yapıyorum. Affet beni koca gözlü kız.
Tekrardan babama dönüyorum.
- Daha önce engel oldun. Şimdi engel olamayacaksın! Beni böyle hatırlayın sevgili ailem...
Ve tetiği çektim...Bölüm Sonu